- 1964 Okunma
- 15 Yorum
- 1 Beğeni
Günah
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
* Öykümde kullandığım fotoğraf/resim bana ait değil, internetten alıntıdır.
YORUMLAR
Değerli dostum Nithem
Hem yazını hemde değerli dostların harika yorumlarını okudum doğrusu fazla bir söz kalmamış geriye söylenecek güne yakışan paylaşımınızı gönülden kutlamaktan başka, tebrik ederim.
Kaleminize emeğinize sağlık
saygı ve sevgilerimle.
nitemtran
Metin Nart
Metin ağabey çok tebrik ederim. her öyküde daha da ağırlaştığınızı görüp hayran oluyorum. karakterlerin iç dünyasını tasvir etmek ve bu dil çok etkili olmuş. bence bunu devam ettiriniz. bu tip kurgular ancak bu şekilde bir anlatımla etkili oluyor. dahası bu tip öyküler yazılandan çok daha fazla içerik barındırıyor, okurun metni sorgulayıp içeriğini içselleştirmesi daha yaygın oluyor. zaten yazarın da amacı bu değil mi? Öykünün konusuna gelince empati yapılması zor, aktarılması daha da zor bir konu.
öykünün tek kusuru ise anlatıcının farklılaşması. bence bunu yapmayınız. özellikle kahraman bakış açısıyla aktarılan öykülere başka bir anlatıcı tekniği ile yazılmış paragraflar bütünlüğü bozuyor. öykü hangi anlatıcı ile başlamışsa onunla devam etmeli diye düşünüyorum.
tebrikler, saygılar
nitemtran
Bu anlamda, galiba dediklerinde haklısın. Hatta, ne iyi ettin de yiğitçe yazdın fikrini! Teşekkür ediyorum çok.
Sana bu cevabı yazmadan, önce; artık benim de ikna olduğum değişikliği yaptım.
Tekrar teşekkürler.
Sağlıcakla,
Hem ders verici hem çok hüzünlü..
Değerli bir yazı.
Tebrikler usta kaleme.
Saygılar
nitemtran
Sağlıcakla kalın,
çok ilginç konuları, çok güzel kaleme alıyorsunuz
yine beğeni ile okuduğum bir yazı oldu
yerine ve güne çok yakışan
kutlarım
saygılarımla
nitemtran
Eksik olmayın, varolun efendim.
Sağlıcakla,
Psikolojik gözlemlere yer veren yazıların yeri her zaman bir başkadır bende. Sizin yazınızda da bol bol böyle gözlemler var. Bu nedenle de hemen içine alıyor insanı. Bir yazıda iç dünyalar anlatılıyorsa, o yazıda okurun kendinden bir şeyler bulması çok daha kolaylaşıyor. Çünkü özde hepimiz o kadar aynıyız ki aslında. Eksiklerimiz, zaaflarımızla bir yanı delinmiş, su alan sandallar gibiyiz. Düşe kalka bir rota tutturmaya çalışıyoruz. Yazınızda doğrusuyla, yanlışıyla İNSAN vardı. Her satırında kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz, kahramanlarıyla özdeşebileceğimiz ender yazılardan... Büyük keyifle okudum. Kaleminize sağlık :))
nitemtran
Eksik olmayın, teşekkür ederim hoş yorumunuz için.
Sağlıcakla,
Beni en çok bavulun beş yıl sonra gelişi etkiledi. Beş yıl titizlikle -arzu nesnesi olarak- saklanmış olması, aşkın içsel olarak beş yıl daha sürmüş olduğunun kanıtı gibi. Beş yıl sonra yeni bir sevgili sebep olmuş olabilir mi bavulun elden çıkmasına? Ya da ölenle ölmeyi bırakıp yaşamaya karar vermiş olmak.
İçinden daha nice öyküler çıkarılabilecek ilham veren bir öykü olmuş. Güne çok yakışmış.
Tebrikler...
Tante Rosa tarafından 5/1/2016 8:56:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Kim bilir, nedir sebep? Fakat insanda olup yine insanı şaşırtan ne çok şey var değil mi? Edebiyatın zengin bir kaynağı da bu olmalı.
Sağlıcakla,
el mevzusu önemli. aslında herkesin değerli saydığı bir el vardır ömründe. çoğaltılabilir de. ki değerli eller öpülür babında, anne-baba-hoca hariç el öpülmesi hoş karşılanmaz. mevzu elbette el öpme değil. günahın ilk tohumu dayanak kısmıdır her zaman. hiç günah işlemiyormuş gibi gelse de insan kendine, dayandığı yer onun dayanacağı asıl soyutluğu barındırmadığından bir nevi gölgesine nazar itibariyle fenalık düşürmeye başlar.
şu 80'ler havası sanırım, metinde biraz var. damla sakızı gibi kalmış köşesinde berisinde. bu arada metinle alakamın da olmadığının farkındayım.
nitemtran
Günahın sınırlarının gösterdiği inanılmaz değişim; bunu, hem kişisel hem de toplumsal bazda düşünebiliriz, roman ve öykünün sonsuz manevra alanı değil midir? Yazarın minnetkar kalacağı en soyut kavram.
Sağlıcakla,
Bence Osho'dan nakil yapan radyocular ne yaptıklarının farkında değiller. Osho uyuşturucudur. Sahte mutluluklar yaşatabilir ama temelinde yanılmış bir felsefedir onunkisi. Zira öyküdeki karaman da, onun en azından "karşılıksız sevmenin mutluluk getireceği"" tezini çürüten binlerce örnekten biridir.
Sayın Kemnur'un yorumunu okumasaydım "abinin" kişisel durumunu kesinlikle anlayamazdım. Çünkü çok üstü kapalı geçilmiş. O kısım okurun kavrama kabiliyetine bırakılmış.
Anlatımı çok beğendim. Benim "okur zevkime" çok yakın. Daha da uzasa hiç sıkılmadan okurdum. Hatta bu konu biraz daha uzasaydı dediğim yerler bile oldu. İç sesler benim vazgeçilmezimdir kesinlikle. Bence hareketlerden, sözlerden, bakışlardan daha daha etkilidir iç sesler. Karşımızdakinin iç sesini duyabildiğimizi bir düşünsenize. Bu müthiş bir şey. Fakat mümkünatsız. Hayatın bu eksikliğini edebiyat kapatıyor.
İlk öykülerinle son öykülerin arasında çok büyük fark var bana göre. Böyle baş döndürücü değişimi bir de Ayhan Abi de görmüştüm. Okuyabildiğim yazarlar arasında bu açıdan emsalsiz iki kişisiniz.
Sen hem "işe yarar yorum" konusunda hem de yazılarınla benim vazgeçilmez yazarlarım arasındasın.
Çokça tebrik ediyorum Metin Abi.
Saygılarımla.
HakkınSesi
selam olsun bu arada
Aynur Engindeniz
Sana da selamlar kardeşim.
nitemtran
Değerli Aynur kardeşim, yazılarımdaki değişime istinaden söylediklerine dair bir noktayı paylaşmalıyım. Aslında iki tip öykü yazıyordum. Biri, Eski Yarıma'da ile ilgili olanlar diğeri işte bu öykü gibi olanlar. Bu öyküleri paylaşmıyordum pek. Sonra, her iki tip öyküyü birbiriyle kaynaştırabileceğimi fark ettim. Olay ağırlıklı olanlara daha çok psikolojik temalar, durum öykülerine de flashbackli olaycıklar koyarak. Dikkatli birinin gözünden kaçmamış bu :). Düşünsene başıma aldığım belayı, hemen hemen tüm öykülerin üstünde çalışıyorum şimdi. Fakat ne kadar zor yarabbim!
Kısaca, ne anlatıldığına değil, nasıl anlatıldığına değer vermeye başladım.
Sağlıcakla,
Aynur Engindeniz
Aşk'ın tarifinden,tanımından çok hikayesi onu değerli kılar... Her'şeyin'adı aşk !
sevgiler
beren yılmaz tarafından 5/1/2016 1:41:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Umberto Eco, "günümüze kadar anlatılmayan hiçbir şey hatta kurulmayan cümle kalmamıştır" derken haklı mıydı acaba?
Sağlıcakla,
çok derinde olan şeyler zamanla sıradanlaşıyor...veya içimizde olanlara sessizce bir perde çekiyoruz..
..
nitemtran
Sağlıcakla,
O 'iç ses' belki de insan olabilme sesidir hocam,
vicdan'dır bir yerde, kendini severken tüm dünyayı kucaklayacak kadar
kollarını açmaktır biraz da,
sonra hep iyi ve kötü olanın, insana yakışan ile yakışmayanın,
öyle çok uzağa gitmeye gerek yok zaten, içi'nde bir yerlerde...
Şöyle düşündüm tam da bu anda, kirlenmeyen, kirletilmeyecek ve insan ruhunu kirletmeyecek tek şey varsa o da Aşk'dır, dedim.
Çünkü aşk kendisi nötr olan, nötralize eden, ruhu tüm beşeriyetlerden arındıran saflıktır..
Saf olan'dır...
Burdan uzak diyarlara götüren, geçmişe, sonra bu güne getiren,
bir oralarda, uzaklarda; sonra yine buralarda, yakınlarda ve en nihayetinde insanın içinde, iç sesi'nde sonuçlanan ve sorgulatan güzel bir öyküydü..
Tebrik ederim hocam,
selam ve saygılarımla..
nitemtran
Hala masum olan bir şeyler olmalı. Kalmalı ve yaşatılmalı.
Ben insanlıktan umutluyum hala. Yeter ki şartlı reflekslerinin gelip geçici bir şey olduğunu idrak etsinler. İnsanlıkta buluşsunlar. Gerisi mazide kalmış bir hikaye.
Teşekkür ederim, güzel yorumunuz için.
Sağlıcakla,
Irmak Yosunkent
Vahim ama zaten umut olmasa, direnç de olmazki...
Hayatta her şey sıradanlaşıp önemini yitirmeye mahkumdur. Bu düşünce çerçevesinde anlatılan bir aile dramı var…
Abinin babanın gitmesini hiç istemediği Almanya’da bir trafik kazasıyla ölümü, annenin onu evermek için çabaladığı bir döneme denk gelmiştir. Cenazesi getirildiğinde eşyalarının getirilmediği, eşyalar önemsenmediğinden kimsenin aklına gelmemiştir. Abinin Yugoslav arkadaşı telefon edip onun eşyalarını getireceğini haber verince aile bir şaşkınlık geçirir. Bunun sonucu abinin Yugoslav ile yaşadığı ilişkiyi ortaya çıkarmıştır. Abi bir homoseksüeldir. Bu gerçek zaman içinde sıradanlaşıp kabullenilmiştir. .
Ölen abinin beş yıl sonra Yugoslav arkadaşı tarafından getirilen şahsi eşyaları abiyi hatırlatan bir kokulu deterjanla yıkanmış, temizlenmiş, bavula titizlikle yerleştirilmiştir. Daha sonraları aynı kokulu deterjanı her kullanışında abisini yeniden hatırlayacaktır. Bu da her tutku gibi sıradanlaşıp olağanlaşır.
Ve anlatıc,ı kız kardeşin kocasına aşıktır. Bu aşk da zaman içinde sıradanlaşıp önemini yitirmiştir.
Evin annesinin ise İçine sindiremeyeceği kabullenemeyeceği şeylerdir bunlar. Çünkü o kabullenenlerden çok farklı bir neslin bireyidir ve eğitimini yeni nesil gibi radyo ve televizyon zırvalarından değil, inançlarından almıştır…
Anlayana, çok şeyler anlatan bir öyküydü. Alıştığımız sınırları zorlamışsınız ve güzel bir kurgu oluşturmuşsunuz. Tebrikler. Selam ve saygıyla
nitemtran
Öyküye ışık tuttun Kemal abi.
Sağlıcakla,
Bu güzel içten öykünün altında Farid Farjad'ın classic parçaları güzel gitti. Okurken, keman sesiyle dalgalandım...
Hocam belki bilirsiniz Osho adında bir düşünür var. Hindistan'da yaşamış hatırı sayılır bir düşünür. Kendisinin de mutluluk, arayış, öz benlik üzerine bir çok konuşması mevcut. Hatta konuşmalarından derlenmiş onlarca kitabı da var. Eğer dikkatinizi çekerseniz bir araştırın; kitaplarına ulaşın derim.
Yazınızı okuyunca fark ettim. Sorgulamayı çok seviyor olmalısınız. Gerçi insanın düşünmekten başka neyi var ki değil mi?
Aslında daha uzun şeyler de yazabilirdim. Ama yazınızı tekrar okumayı düşünüyorum.
Saygı ve sevgilerle.
nitemtran
Sorgu bizim hayat gustomuz. Sorgulamayı bilemeyen yazabilir mi ki? Osho, evet bilirim. İnternetten okumuşluğum var. Benim kahraman da duymuş olmalı ki, onun anlattıklarını naklediyor.
Siz gibi dikkatli okuyucu iyidir. Göndermeyi yakalamışsınız.
Sağlıcakla
Taa uzaklardan gelen güzel bir öykü...
Hele;
" Bir radyo programında söylemişlerdi"...diye başlayan paragraf.
Aşık olası geliyor insanın.
Ama nerdee?
Yaş yetmişe dayandı.
Bilemedik mi acaba gençliğin kıymetini?
Ben de buralardan size sonsuz selamlar gönderiyorum Usta!
nitemtran
Gençliğin kıymeti şimdi elde olanla ölçülür. Onca evlat ve torunun kıymetini kim ölçebilir.
Sağlıcakla kalın,