Muhacir Duygular
Hani şair diyor ya “Zaman ne de çabuk geçiyor Mona/ Uyu da turnalar girsin rüyana” zaman çabuk geçse de tekerrür ediyor yaşananlar. Mazi ve ati bu minvalde benzeşiyor. Benim şahsi kanaatima göre hicret ve Muhacirlik ta ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem ve eşinden beri var olan bir olgu. Anlamı ve muhtevası diğer peygamberlerin hicretinden farklılık arz etse de Adem peygamber ve eşleri de yurtlarını yuvalarını terk etmişlerdir bir bir şekilde. Bu nedenle, İlk hicret ilk muhacirlik Cennet’ten dünyayadır denilebilir. O zamandan beri, bütün hicretler hüzün kokuludur. Belki de merhum Yahya Kemal’e, “Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor ./ Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor .” dizelerini söyleten de hicretin hüzne bulanmış ıtırı. Tabi başka bir açıdan bakıldığında ölmek asıl vatana kavuşma, ilk hicretten sonraki dünya hayatından vuslata açılan kapı.
Hz. İbrahim peygamberin eşi Sara ve kardeşinin oğlu Lut Peygamberle hicretleri. Daha küçük bir çocukken İsmail Peygamber ile Hacer annemizin hicreti. Bu hicrette hem imanın hem tevekkülün zirvesini görüyoruz. O iman ve tevekkül olmasa, ıssız bir yerde bir kadın ve bir çocuğun yalnız bırakılmaları başka türlü izah edilemez. Allah’ın özel hitapta bulunduğu iki peygamberden biri olan Hz. İbrahim Peygamber, ciğerparesi evladını ve evdeşini nasıl bırakıp gider kuş konmaz kervan geçmez bir yerde mantık çerçevesinde izahı güç. Tıpkı ateşe atıldığında İsmail’i kurban edeceğinde gösterdiği iman ve tevekkül örneğini bu vakada da görüyoruz. Allah’ın “dostum” diye hitap ettiği cömert peygamberden beklenebilir ancak bu engin iman ve tevekkül.
Peygamberlerin çoğu hicret etmek durumunda kalmış ve hicret etmişlerdir. Musa Peygamber Allah’ın emri üzerine ümmetiyle birlikte Mısır’ı terk etmiş, sonra Mısır’a tekrar dönmüştür.
Nebiler nebisi Hz Muhammet de yurdu yuvası olan Mekke’yi ve Kabe’yi bırakıp Ensar’ın iklimine hicret etmiş, Yesrib’i Medine yapmıştır. Onun hicretlerinden sonra artık Yesrib Medine’dir. Yurdu yuvası Mekke’ye hicretten on yıl sonra dönmek nasip olmuştur.
Muhacir duygularım depreşti birdenbire
Nebiler nebisinin hicretiyle avundum
Mahal olmasın diye sinemde daim kibre
Hüzün ırmağı aktı onun suyuyla yundum
İ.K
Yüce Allah’ın özel hitap da bulunduğu iki peygamberden ikincisi de Efendimiz Hz Muhammet (sav) peygamberdir. Cenabı Hak Hz İbrahim peygambere halilim, Efendimiz’ e (sav) habibim (sevgilim) diye seslenmiştir. Diğer peygamberlerimize isimleriyle seslenmiştir.
Mekke’de müşriklerin eziyet had safhaya ulaşınca Allah resulü (sav) sahabeye isteyenlerin Habeşistan’a hicret edebileceğini buyurmuş ve sahabeden Habeşistan’a göç edenler olmuştur.
Her ne şekilde olursa olsun. Hicretler hüzünlüdür. Bugüne kadar hiçbir millet düğüne gider gibi hicret etmemiştir. Kendileri başka diyarlara gitseler de hüzünleri ve vatan sevgileri yüreklerinde baki kalmıştır.
Bu günde Ortadoğu’da yaşayan insanlar medeni olduklarını her fırsatta vurgulayan Avrupalılar tarafından yurtlarından yuvalarından edilmişler. Muhacir konumuna düşürülmüşlerdir. Kadın çocuk demeden sefil bir hayata mahkum edilmişleridir. Ortadoğu haritasını değiştirmek isteyen emperyalizm her yola başvurmaktadır.
Yazımızın sonunu, çocukluğunun geçtiği Üsküp’ten ayrı kalmak zorunda kalan ve bu ayrılık hüznünün ömrünce yüreğinde taşıyan Yahya Kemal’in “Açık Deniz” şiirinden alıntıyla bağlayalım. Bağlayalım da hicretlerin bakiyesi hicranlı duygular gönül tellerimizi titretsin:
AÇIK DENİZ
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı Byron’u bedbaht eden melal,
Gezdim o yaşta dağları, hulyam içinde lal,
Aldım Rakofça kırlarının hür havasını,
Duydum akıncı cetlerimin ihtirasını,
Her yaz, şimale doğru asırlarca bir koşu,
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultusu…
Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rüyama girdi her gece bir fatihane zan.
Hicretlerin bakiyesi hicranlı duygular,
Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
Gönlümde hep o zanla beraber çağıldadı,
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!
......................
......................
Ruhunla karşı karşıya kaldım o med günü,
Şekvanı dinledim, ezelî muzdarip deniz!
Duydum ki ruhumuzla bu gurbette sendeniz,
Dindirmez anladım bunu hiçbir güzel kıyı;
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı…
Yahya Kemal Beyatlı
Ankara,29.04.2016 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.