- 1085 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
AYFER ABLA!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
" Aynaya baktığım zaman yüzüme tükürür, alçak kadın diye haykırırım. Yani kendimden nefret ettiğim zamanlar da olur, beğendiğim zamanlar da. Çoğunlukla da kendimle barışığımdır, " diyordu yanımda oturan kadın. Parmağındaki sigarası hiç eksik olmaz. Üstelik ucuza getirmek için sigara sarma makinesinden ha bre sigara taneleri, sanki palette gidiyorlarmış gibi patır patır dökülüp önündeki koliye dolmakta. Sigara ikram etmişti ama sigara içenleri bile sevmem demiştim. Her kadın gibi hayatın sillesini yemiş biri, benim kuşaktan. Ellinin üzerinde. Ayakta kalmaya çalışıyor. Hayatla kavgası tüm şiddetiyle sürmekte.
“ Ne olursun abi, benim hayatımı romanlaştır, “ dedi.
“ Çok zor, seni henüz tanımıyorum ki!”
“ Zaman zaman anlatırım!”
Yorgun gözlerinin altlarındaki morluklarda derin izler var. Bakışları, kartal gibi ama yüreği ezik ve yufka gibi. Hani yufka yürekli derler ya, işte öyle. Konuşması kararlı ve diksiyonu oldukça yerinde.
Gelip gittikçe pazardaki tezgahıma anlatıp durdu kendini. Aslında daha önceden de tanıyordum ama samimiyetimiz yoktu. Merhaba deyip geçiyorduk. Hani insan için düşmeye gör ki hanyayı konyayı anlarsın, derler ya. Şimdi pazarlarda baharat, turşu, salça gibi şeyler satıyor. Tanımadığı bitki yok. Bir nevi aktar ustası. Doktor gibi de bilgisi var. Bir ara köfteci dükkânı vardı. Önlüğünü beline takıyor, aslanlar gibi dükkânında ekmek parası için çalışıyordu. Mafya ile boğuştuğu da oldu. Haraç vermeyince psikopatın biri camlarını tuz buz etmiş.
“Ben belirli bir yaşa kadar hayata at gözlüğü ile bakardım.”
“ Hayatın gerçekliğini ne zaman algıladın? “
Gözleri buğulandı, sigarasından derin derin çekti.
" Kızım, iki çocukla ayrıldığında, gelinimle saç baş birbirimize girdiğimizde ve de kocam evi terk ettiğinde. Ayakta kalmak için hayat kavgasında yerimi almaya mecburdum. Yoksa yok olup gidecektim. Kendimi torunlarıma karşı sorumlu hissettim. Onların evleri yoktu. Kiralık ev aradık, en kötü evlere dahi dünyanın parasını istiyorlardı. Torunum, “ olsun anneanne biz ucuz evlerde de yaşarız,” diyince hüngür hüngür ağlamıştım. Hayata öyle badokslama atladım ki sağlığım bile arada bir sekteye uğradı. Beynimdeki urlardan dolayı ameliyat oldum. Yataktan kalkar kalkmaz soluğu yine sokaklarda aldım.”
Sinirden mi olsa gerek gülüşleri kahkahaya dönüyordu. Tezgahına müşteri geldiğinde elleri arkasında, tabi ki sigara da parmakların arasında oraya gidiyordu. Ben kendi tezgâhıma bakıyor, hanıma yardım ediyordum. Öğleyin yemek saatinde yine buluşuyor, çay faslında da fırsat buldukça hayatını anlatmaya devam ediyordu.
“ Sekiz kardeşin en büyükleriydim. Çocukluğum köyde geçti. On altı yaşıma gelince kocaya verildim. Evlilik nedir bilmezken bir yıl sonra çocuğum oldu, onunla birlikte ben de büyüdüm sanki. Ha, unutuyordum az daha. Evlilikten iki ay sonra kocamdan dayak yemeğe başlayınca baba evine kaçtım. Bir dayak da babamdan yedim, “ kadının yeri kocasının yeridir, “ diye.
Üzüm bağlarımız vardı, bostanlığımız da. İneklerimizden süt sağar annem peynir yapar satardı.”
Uzun boylu, bir yetmiş beşin üzerinde. Yürürken elinden sigarası asla düşmez. Bazan hayat felsefesi vermekten hoşlanır, ben dinledikçe daha çok anlatırdı. Bir insan, saygı gördüğü zaman ne kadar hoşuna gidiyor.
“ Ben diyor, bir kalemde bir insanı silerim. Öyle dostmuş, postmuş bel bağlamam. Arkama döner çeker giderim.”
“Yani insanlara güvenmiyorsun, öyle mi?
“ Maalesef! Hayat kavgası beni acımasız yaptı. İnsanın yanlışını gördüm mü yumruğu çakarım valla! Sebzecilerin arasında sigaramla dolaşıyorum, tabi ellerimi arkadan belime bağlamışım. Sebzecinin biri:
Hayat sana güzel, demez mi.
“E?”
“ Verdim veriştirdim, sen benim geçmişimi bilmeden benim hakkımda nasıl yorum yaparsın, diye bağırdım çağırdım.”
“ Daha çok anlatacaklarım var, abi!”
“ Yazmaya çalışacağım Ayfer Abla!”
Pazarlarda kendi aramızda abla, abi’yi çok kullanıyoruz. Resmiyet sevilmez. Hepimiz aynı kaderde boğuşan tipler olduğumuz için racona uygun konuşmaya çalışırız.
“ Abi, sana bir replik söyleyeyim mi?”
“ Söyle!”
“Ayhan abim, beni yazacak
Suzan ablam okuyacak
Ben de mutlu olacak! “
Gizli kalmış ne hayatlar var be!
YORUMLAR
yılmayan çileli fakat gitgide güzelleşen kalem.... saygılar gardaşıma
Ayhan Sarıkaya
Eh işte kendi çapımızda yazmaya çalışıyoruz.
Çok teşekkür ederim.
Selamlar.
"Anlatsam hayatım romandır" Bu cümleyi ne çok duymuşuzdur. Sanki roman insanın yaşadığı acıları anlatmak için varmış gibi. Ya da roman içinde acı olmasa roman olmazmış gibi. Bizim toplum için roman, biraz da bu anlama gelir, sanki.
Haklılık payı da yok değil hani.
Ayfer, yaptığınız tasvirle, bir Boşnak ya da Pomak birisiymiş gibi canlandı zihnimde.
Kaleminize sağlık.
Sağlıcakla,
Ayhan Sarıkaya
Ayfer Abla'ya soramadım kim olduğunu ama onu dinledikçe " ne hayatlar varmış be, "demekte kendimi alıkoyamıyorum.
Selamlar.
Her insan içinde koca bir dünya barındırıyor aslında. Yalnız o dünya yüzeyden görünmüyor, derine inmek gerek...
Kalemin hep yazsın Ayhan Bey, tebrik ederim.
Ayhan Sarıkaya
Selamlar.
Uzun zamandır sayfanıza konuk olmamışım meğer, gerçekten anlatımda ustasınız, işte maalesef kader hiç birimizi istediğimiz meslekte buluşturmuyor.Kaleminiz hiç bitmesin efendim...
Gizli kalmış ne hayatlar var be!
Hemde öyle çok ki,her birimizde hemde,
Kutlarım Selamlarımla...
Saygılarımı bıraktım...
Ayhan Sarıkaya
Aslında her birimizin hayatları roman bence.
Selamlar.
Yaz be Ayhan abi,Ayfer ablayı !
Senin branşın zaten Roman...
Romanın kapağına da çek bir sigaralı resmini koy.
Satılır mı?
Okuyan, kalemin kıymetini bilen var mı ki bu memlekette?
Ona bir şey diyemem.
Öperim gözlerinden.
Ayhan Sarıkaya
Selamlar abim.
Seni umman gibi seviyom.
Kendine iyi bak