- 559 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Başka Söze Gerek Var Mı?
Başka Söze Gerek Var Mı?
Ömrümüz boyunca hep başkalarına özenmekten kendi hayatımızı yaşayamıyoruz.
Belki doğumdan sonra, çocukluk yıllarımızda fazla belirgin olmasa da, gençlik, yaşlılık derken, ölüme kadar hep başkalarına özenerek, hep başka biri olabilmek için, onun gibi davranmaya, onun gibi konuşmaya, onun gibi hareket etmeye ve onun gibi yaşayamaya çalışıyoruz.
Kimi zaman başarılı oluyor gibi görünse de aslında hep başarısız oluyoruz, hep zarar ediyoruz ve hep yarı yolda kalıyoruz. Asla kendimiz olamıyoruz, özümüzle hareket edemiyoruz.
***
Sabah bindiğim minibüste, yanımda oturan gencin yaptığına dayanamayarak soruyorum; “neden telefonunu ardı ardına açıp, hemen kapatıyorsun?”
“Bakıyorum, mesaj, resim atan, selam veren var mı diye!”
Yani, tuş kilidini aç, mesaj yok, hop hemen kapat.
Ne olursa olsun, umurunda mı dünya ya da gerçek hayat!
İşte, sözde akıllı telefonların böyle müptelası/kölesi haline geldik.
Bir deneyin bakalım, kim yanında telefonu olmadan/almadan ne kadar dayanabilecek?
***
Mart ve Nisan ayları, belki ayların en güzeli olsa gerek.
Baharı müjdeleyicisi, ağaçların, börtü, böceklerin, nebatatın canlanması, dirileşmenin, hareketlenmenin en güzel müjdecisi, günlerin uzamasının en güzel zamanıdır.
Ağaçlar tomurcuklanmaya ve yavaş yavaş yaprak açmaya başlıyor.
Kan tazelenmeye, yürekler kıpırdanmaya, yaşama sevincinin had safhaya çıkma vesilesidir bu aylar. Her şey de bir farklılaşma başlar. İnsandaki farklılaşmaların yanı sıra, kuşlar, çiçekler, böcekler, canlanma, sevdalanma, çocuklar, salıncaklar, kuzular, bebekler, güller, goncalar… hasılı her şeyde değişimler söz konusudur. Mart-Nisan aylarını sevmeyen var mıdır Şairlerden, yazarlardan, âşıklardan başka tabi!
***
Bazıları için para kazanmanın çok güzel ve kolay yolları vardır. İşte borsa ve bankalar o kazanma yollarındandır. Bunu yapanların tek dertleri bu dünyada zengin olmaktır, tabi öbür dünyadan bihaberdirler ya da öyle davranıyorlar.
Ekonominin iyi seyretmediği zamanlar da, faizler de yükselmeye başlar. Bu da bazı kesimlerin işine gelir ve bundan nemalanmaya başlarlar. Bu kesim, zaman zaman çıkardıkları spekülatif söylemlerle paralarına para katarlar. Bu kesimde yer alanlar, bankalarla, finans kuruluşlarıyla ve fonlarla beraber hareket ederek; ya döviz bozdurarak para kazanırlar ya da sürekli döviz alarak, para kazanırlar.
Yine dünyanın baş belası olan ABD, FED ’inin çeşitli yollarla, küresel piyasalarla, oynadığı faiz oranlarıyla, parayı aşağı-yukarı olmak üzere yönlendirerek; kimi zaman ülkeleri ve bazı spekülatörleri ya ihya eder ya da buna ayak diretmeyenleri iflas ettirir, yerin dibine batırır.
Bu ayak oyunları olduğu sürece, bazı kesime mensuplar, her zaman para kazanacaklardır.
***
Kişiler söyledikleri sözlerde ve düşüncelerinde, şüphe götürmeyecek şekilde, İMA’lı, AMA’lı, hatta MIŞ’lı, MİŞ’li, MUŞ’lu... olmamalılar. Aksi takdirde, doğruluk, dürüstlük, hak, hukuk ve adalet mefhumlarının pek değeri kalmaz. O zaman bireysellik, bencillik, nemelazımcılık gibi müspet olmayan düşünce tarzlarıyla uğraşmak zorunda kalır toplumlar.
Sonuç olarak İMA’lı ve AMA’lı söz ve düşüncelerden, anlamlı ve manalı sözler çıkamaz.
Böyle düşünce ve konuşma tarzı insanı ehemmiyetsiz kılar, muhatabı huzursuz eder, dengesiz ve tutarsız hareket etmeye meyleder düşüneni.
***
Gün geçtikçe insanların birbirine olan güven duyguları körelmekte, kime, nasıl ve ne derece güveneceğine karar verememektedir. İte-kalka-yıkıla yaşadıklarından hep bir şeyler öğrendiğini, hep tecrübe sahibi olduğunu düşünmekte; ama aslında olumsuzluklar içerisinde hiç kimseye güvenmemektedir. Her okuduğuna, her söylenene, her yapılana yabancı ve kararsız kalmakta, inanmamaktadır.
Sosyal, kültürel, dini ve tarihi değerlerin gelecek nesillere aktarılması, bu değerlerin korunması ve insanı insan yapan bir çaba ve gayretle yapılmalı. Bu değerlerle yaşanmışlıklar, ancak insanı insan yapar.
***
"Yaşadığınız gibi ölürsünüz.(Hadis-i Şerif)"
Yetmez mi?
Başka söze gerek var mı?
***
Her türlü kirli ilişkilerin ardında olduğu, ama hiç bir şekilde kendini açığa vurmayan ve derinden yüzmeye çalıştığı söylenilen ve bilinen İngiltere; Osmanlının kazandığı KÜT’’ÜLÂMARE zaferini asla unutmuyorlarmış ve görünen o ki asla da unutmayacaklar, bunun için her yola başvuracaklar.
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
Bireysel yaşamın insanları birbirinden ne denli uzaklaştırdığını gözler önüne seren harika bir yazı okudum.
Kendimizden başka kimseyi hatırlamıyoruz artık. Teknoloji belki rahatlık ama yalnızlığa ve bencilliğe mahkum eden bir rahatlık.... Sözlerinize harfiyen katılıyorum . Kaleminize sağlık . Selam ve sevgilerimle.
"Yaşadığınız gibi ölürsünüz.(Hadis-i Şerif)"
Yetmez mi?
Başka söze gerek var mı?....