- 1065 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mücadele Ruhu
MÜCADELE RUHU!
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle “mücadele ruhu” konusu ile ilgili bilgi paylaşımında bulunalım istedim.
Mücadele, insana verilmiş yani yaratılışla doğuştan getirdiğimiz bir özelliktir. Yalnız insanlar mı? Hayır, bütün canlılarda mevcut olan bir yapıdır. Hayvanlarda, bitkilerde, böceklerde hayatlarını devam ettirebilmek için sürekli bir mücadele içindedir.
Büyüklerimiz; “aklın yolu birdir, ancak akılsızlığın yolu bin birdir.” Demişler. Ne güzel bir tespitte bulunmuşlar değil mi?
İnsan açısından mücadeleye baktığımız zaman şöyle bir atasözü ile perçinliyoruz konuyu: “yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.”
Ardında alın terimizin, emeğimizin ve gözyaşlarımızın bulunmadığı hiçbir başarıya ; “bu bize aittir.” Diyemeyiz. Sesinizi duyar gibiyim, bu konuda günümüzde emek hırsızları çok fazla, onları ne yapalım diye. İşte onları sorgulamak ve cezalandırmak öncelikle siz değerli insanlarımıza, sonra da ilahi adalete aittir.
Mücadele eder, kendinizce başarıyı yakalarsınız. Elde edilmiş başarı, aynı noktada geliştirmeden sürekliliği getirildiğinde sadece hayatını sürdürmene yarayacak, kendince sağlam bir temelden öteye geçemez. Tek hayali emekliliğinde ayaklarını uzatıp dinlenmek ya da bahçedeki otları yolmak ya da bir ev sahibi olmak olan insanların geldiği modeldir. Hayatı başladığı noktada bitirmektir.
Enteresan olan ise bu insanların, hayatları boyunca mücadeleye inanan insanların mağazalarından giyinmesi, restoran zincirlerinde yemek yemesi, ürettikleri arabalara binmesi, yazdıkları kitapları okuması, geliştirdikleri teknolojiler ile hayatını kolaylaştırması, hatta telefon ile konuşması ve akşam olduğunda bir düğmeye basarak aydınlanabilmesidir.
Kendi yeteneklerinin farkında olan herkes bir adım atsa belki de insanlığın gittiği yön değişecek. İnsanlar sahip oldukları sorumluluk bölgelerini zihinlerinde genişletmeyi başarabildiklerinde mutlak başarı insanlar için bir yaşam tarzına dönüşmeye başlayabilecek.
Herkes kendi çocuğu için en iyi şartları hazırlamak onu en iyi şekilde hayata hazırlamak ister. Başından yanlış kurulmuş dünya düzeni içerisinde en güçlü mücadele ruhu ile hayata hazırlamayı ister.
Ama unutmamak gerekir ki hiçbir anne baba yapmadıkları ve sahip olamadıkları hiçbir şeyi çocuklarından isteyemez. En azından bakmak ve görmek arasındaki farkı bilebilmelidir anne baba. Yolu bilmelidir. Yolun nasıl olduğunu anlatabilmelidir.
“Bir baba oğluna mektup yazar ve der ki; "Oğlum, iyi bir boks seyircisi olacağına, kötü bir boksör ol, sahaya in ve dayak ye. Hayatı seyretmek yerine sahaya inmek ve savaşmak her zaman iyidir.”
Biz çoğunlukla seyirci olmayı seçeriz. Sahaya inmek, dayak yemek bunlar bizi her daim ürkütmüştür. Fakat arzularımız, isteklerimiz hiç bitmez. Hep arzularız. Hep hayal kurarız. Sıra eyleme dökmeye gelince sürekli erteleriz. Yapacaklarımızı hep bir diğer güne bırakırız, ertelemek için her daim bahanelerimiz vardır.
Acaba bizler uğraşmadan, ter dökmeden, fedakârlık yapmadan mı hayallerimizi gerçekleştirmeyi seviyoruz? Bence seviyoruz, çünkü bize öyle öğretildi. Yorulmadan, ter dökmeden yaşamayı öğrendik. Başımız sıkışınca birilerine tutunup ayağa kalktık, birilerinin üzerine basarak yükseldik. Bize böyle öğretilince de doğrusunun da bu olduğunu zannettik. Ya tutunacak, üzerine basacak kimse bulamayınca ne olacak? Günümüz insanının en büyük problemlerinden biri de bence budur. Ter dökmeden başarıyı istemek ve gerçekleşmeyince bunalıma girmektir. Hani herkesin ağzında ki laf var ya “DEPRESYONA GİRMEK”. Hepimizde kolayca giriveriyoruz bu depresyon denilen şeye. Gördüğüm kadarıyla da depresyondan çıkmak için pek de gayret göstermiyoruz.
Bize bir ruh gerekli ve bu ruhun adı bellidir. “Mücadele Ruhu” Başarılı, umutlu, cesaretli insanlarda eksilmeyen, her daim artan bu ruhtur. Bu ruha sahip olan insanlar başarının emeksiz gerçekleşmeyeceğini bilirler. Savaşmadan, uğraşmadan, emin adımlarla ilerlemeden başarının olmayacağını, hayallerinin gerçekleşmeyeceğini bilirler. Yeri gelir başarısız olurlar, yeri gelir en tepeden en aşağıya düşerler. Ama mücadele ruhlarını asla kaybetmezler. Tek başlarına ayağa kalkıp, tekrar bıraktıkları yerden başlarlar. Çünkü bu insanların amacı bellidir. Onların bir hedefi vardır. Onlar kararlıdırlar. Bugün olmazsa yarın bu hedeflerine mutlaka ulaşacaklardır. Ve bu hep böyle olmuştur. Birçok bilim adamı başarıya bu kararlılıkla ulaşmıştır.
Yeni nesillerimize bu mücadele ruhunu kazandırmalıyız. Bunun için hepimize çok büyük görev düşüyor. Çünkü yeni nesillerin en büyük noksanları; “mücadele ruhlarının” olmayışıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.