- 944 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Durdurun Bu Vahşetleri
Geçen gün internette gezinirken bir habere denk geldim.
Çinli halkının köpeklere karşı tutumunu sergileyen bir fotoğraf...
Öylesine tiksindirici bir durumdu ki; sizlere anlatmaya dilim varmıyor. Üstüne düştüm bu haberin. Araştırdım. Ne yazık ki doğruluğu bariz ortadaydı. Çin’de yılda ortalama 10 milyondan fazla köpek kesilerek halka servis ediliyor. Ben koyunun dahi kesilmesinden tiksinti duyan bir insanım. Birde böylesi bir durumla karşı karşıya geldiğimde kusmamak için elimden geldiğince kendimi tuttum.
Bizim gibi insanların bu duruma tepkileri gittikçe artıyor.
İnternet üzerinden küresel bir imza kampanyası düzenlendi. Hayvanseverler imzalarını internet üzerinden onaylayarak atıyorlar. Şimdiden 4.5 milyon kişi imzasını bıraktı. Bunlardan biri de benim…
Eğer sizlerde imzanızı atarak, tepkinizi göstermek istiyorsanız.
Google’ye “Yulin Köpek Yeme Festivali’ni Durdurun” yazın. Karşınıza çıkan ilk linkten giriş yapabilirsiniz.
Direniş, direniştir. Bugün burada atacağınız en ufak bir adım bile belki yüzlerce, yüzbinlerce köpeğin(canlı’nın demek istiyorum) hayatını kurtaracaktır.
...
İnsanoğlu nasıl kıyabiliyor bunca cana. Nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabilir.
Doğallık, olağanlık; bu derece aşağılık bir olgu mudur?
Zaman ile alıştık sanırım. Tavuğun kesilmesine, koyunun vahşice kurban edilmesine, balıkların tekmelenerek kovalara doldurulmasına, kedi ve köpeklerin zehirlenmesine - ki yenilmesi durumuna tahammül edemiyorum- …
Affola sözlerimden dolayı. Lakin hiçbir dinin -din ise eğer- böylesi kıyıma müsaade edeceğini sanmıyorum.
Bizler yerlerdeki karınca yuvalarına basmamak için zıplayarak yol alan çocuklardık zamanında.
Evsiz canlılara kucak açan hayvanseverlerdik.
Yolda aç, susuz bırakmaz -insanda dahildir buna- evimize davet ederdik.
Ne oldu bize söyler misiniz? Ne zamandır insan nefsi, nefes’ten -candan- daha değerli duruma erişti.
Hatırlarsanız 2010 yıllarının en meşhur filmleri arasında “Avatar” diye bir yapıt vardı.
Orada bir sahne canlandı gözümde.
Na’vi halkı av esnasında vurdukları ceylanın yanına giderek, saygıyla vurulmuş avın gözlerini kapatırlar. Avın karşıa duyduğu karşı saygıyı gösterirler.
Ölüm’ün/öldürmenin dahi bir adabı olduğunu…
Görüyoruz ki biz insanların nef’si ise ne saygıyı bilir ne de edebimizle yaşamayı…
…
Geçen gün bir olaya tanıklık ettim.
Arka mahalle’de bir ev sahibi, evlerinin civarına kediler dadanıyor diyerekten
gecesinde sokağa zehirli et parçaları atar.
Ertesi günü kalktığında sokakta 5 tane ölü halde uzanmış kediler, 2 tane de yavru köpekcikler…
Gözlerim doldu. Yüreğim parçalandı. Kendimden utandım dostlarım.
Benimde evimde kedim var. Aslında kediye “kedim” diye hitap etmek hoş olmasa gerek. Sonuçta ben onun sahibi değil ancak arkadaşıyım.
Sırf “kedi arkadaşım” evde sıkılmasın diye her gün dışarıya çıkartırım. Böylece alıştırdım kendisini. İstediği vakit kapıya giderek miyavlıyor. Açıyoruz kapıyı çıkıp, gezip, geri geliyor eve.
Bazen gözlerime öyle bir bakıyor ki sanki benimle konuşuyor. Yamacıma sokulupta, yüzüme kadar tırmanmaya çalışması; işte diyorum arkadaş ya, işte! Gerçek dostluk, gerçek sevgi. Tümüyle yalın.
...
Velhasıl bu vahşetler, bu katliamlar, bu sağduyusuzluk beni tümüyle hayattan soyutlaştırıyor dostlarım.
Sizlere Nazım Hikmet’ten kısa bir şiir paylaşmak istiyorum.
“Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak. “
Ne güzel söylemiş şairimiz. Hayatı tümüyle yaşamak gerek. Yaşatırcasına…
Dilerim her şey gönlünüzce olur. Umutlu yaşamlar dileğiyle.
25.04.2016
YORUMLAR
Çok anlamlı bir yazıydı okuduğum; katılıyorum her kelimenize.İnsan olarak doğmuş olmanın ayrıcalığını yaşarken insan olmanın gerekliliklerini korumak lâzım.
Yüreğinize,emeğinize sağlık.
Saygılarımla
Erhan Korkmaz
Dileklerimiz daha güzel bir gelecek umuduyla.
"Durdurun Bu Vahşetleri " diyebildiğimiz ölçüde, çığlık çığlığa hatta ; ama ama can'a ; ama canan'a ayrımı yapmadan, bütün yaşayan her'şeye sahip çıkarak insan(lık) onuruna sahip olabileceğiz. Sıfatları, şahsi çıkarlarımızdan ötürü değil; dünyaya vereceğimiz yarardan ötürü önemsemeliyiz.
Toplumların sahip olduğu kültür ve ahlak bilgisine saygı ancak bir can'ın yaşam sınırına kadar olanla sınırlı kalabilir. Ötesi ,insafsızlık ve hainlikten başka hiç'bir'şey değildir.
Yaşama hakkı ,bütün canlılara sunulması gereken en kutsal haktır. Buna sahip çıkmak ve saygı duymak en öncelikli yasamız'dır.
sevgiler...