- 444 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞEFAAT YA RESULALLAH
Dünya insanın emrine verilmiş bir mekân olsa da insanoğlu bu mekânda nasıl yaşayacağını nereden bilsin ki? Dünyanın güzelliklerini ve nimetlerini keşfetmek herkese nasip olacak bir zevk değildir.
Dünyada nasıl yaşanacağını bizlere öğreten, insanları bu dünyada insanca yaşamasının kurallarını gösteren yüce yaratıcımızın seçkin kullarına peygamber veya elçi diyoruz.
Dünyanın ilk insanı Hz. Âdem (as.) aynı zamanda ilk peygamberdir. İlk peygamberden son peygamber, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) kadar kaç tane elçi geldiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey elçilerin insanlığın huzur ve mutluluğu için geldiğidir.
Günümüzde peygamberler hakkında birçok soru sorulmaktadır. Bunların genel anlamına baktığınızda meraktan başka bir duygu içermez. Biz peygamberlerin yaşayışlarını ve anlattıklarını merakımızdan değil, nasıl yaşamamız gerektiğini öğrenmek için araştırmalıyız.
Bugünün görsel dünyasında peygamber gönderilmiş olsaydı insanlar sırf onunla öz çekim yapmak için yanına gider ve sonra da hayatlarını devam ettirirlerdi.
Bugünün dünyasının en büyük derdi görselliktir. Herkesin her şeyi bilmesi mümkün olmadığı halde dışarda gördüğünüz insanlara sorduğunuz her sorunun cevabını alabilirsiniz. Çünkü biz uzay çağında yaşayan, her şeyi bildiğini zanneden, kendi bildiğini yapan, işi ehliden değil şarlatanından öğrenen zavallılarız.
Gösteriş, riya, gıybet, yalan, Müslüman kardeşinin arkasından konuşma, (magazin!) sıfatlarını benimsemiş ve dünya hayatını eğlenceye vurmuş bir toplum olup çıktık.
Bu sıfat ve yaşayışı şimdiye kadar yeryüzüne gelmiş birçok topluluk ve milletler benimsedi de sonları Kuran-ı Kerim’de yazmaktadır.
İşte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin dünyaya geldiği bir “Kutlu doğum Haftası” daha gelmiştir. Peygamberimiz miladi 20 Nisan 571 Pazartesi günü sabaha karşı dünyaya şereflendirmiştir. “Kutlu Doğum Haftası” Müslüman âlemine Efendimizin doğduğu gece gibi hayırlar getirir inşallah.
O günle bugün arasındaki kıyası yapmak bize düşen en büyük görevdir.
Onun yolundan gitmenin tek yolu, onun bıraktığı Kuran-ı Kerim’i ve hadisleri okuyup hayatımızı ona göre ayarlamaktır.
Müslümanlar Peygamberimizin hadis ve sünnetlerini kendi hayatına uyarlamadan gerçek Müslüman olamazlar. Peygamberimizin şefaatini ihtiyaç duyduğumuz kıyamet gününde eli boş kalmamak için dünyada iken peygamberimizi gerektiği gibi sevip yolundan gitmeliyiz.
Biz devamlı başkaları tarafından, bizden olmayanlardan gelen övgülere değer veririz. İşte size bununla ilgili bir örnek veriyorum. Daha önce yayınlamama rağmen bir kere daha yazıyorum. Hiç olmazsa ünlü Yazar Tolstoy’a kulak verin:
-Muhammed her zaman Hristiyanların üstüne çıkıyor. O insanı Allah saymıyor ve kendisini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah’tan başka ilahı yoktur ve Muhammed onun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur.
Yazımı Alman Yazar-Şair Goethe’nin Divanı Peygamber Gazeli ile bitirmek istiyorum:
“Hz. Muhammed’e ve Allah’ın rahmet ve
Muhabbetini vermesinden
Ve üstün tutmasından
Eğer bir kimse rahatsız oluyorsa
Evinin damına
Sağlam bir ip bağlayıp
Onu taşıyacağından emin olup
Kendini assın.
İşte o zaman üstündeki yükün
Hafiflediğini hissedecektir.”
Muhabbetle!..
20.04.2016
Osman GİRGİN
[email protected]
osmanlıhaber.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.