- 1198 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLMEZ BU HAREKET, ÖLMEZ BU DAVA
Birinci resimden başlayalım.
O resimde ellerinde silah olan üç kadın görmektesiniz. Resmin altında ise ‘’Kocası şehit olunca küpelerini ve bileziğini satıp tüfekle cepheye koşan Kurtuluş Savaşının madalyalı kahramanı İmam Köylü Ayşe Çavuş. Rahmetle anıyoruz’’ Yazılmış.
İşin doğrusu resimdekiler bana hiç de Türk gibi gelmedi. Nitekim yaptığım araştırmalar sonucunda bu resmin II. Dünya Savaşına ait bir resim olduğunu, resimdekilerin ise Rus Ordusunda gönülü olarak savaşan kadın gerillalar olduğunu gördüm. Zaten dikkat edilecek olursa resimde üç kadından hangisinin İmam Köylü Ayşe olduğu belirtilmemiş..
Bu durumda yapacak bir şey daha kalmıştı. Gerçekten bir İmam Köy ve İmam Köylü Ayşe var mıydı? Var ise bu Ayşe’nin gerçek hikayesi neydi? Hepsinden önemlisi gerçek bir resmi var mıydı?
Yaptığım araştırmalar sonunda öncelikle yurdumuzda bir İmam Köy’ün var olduğunu gördüm. Evet Aydın ilimizde merkeze bağlı bir köy vardı ‘’İmam Köy’’ Diye. Dahası bu köyde İmam Köylü Ayşe Emir, lakabıyla söyleyecek olursak ‘’İmam Köylü Çete Ayşe’’Adına bir anıt bile vardı.
O halde önce İmam Köyden başlayalım.
Osmanlılar tarafından 1353 yılında hakimiyet altına alınan bu topraklara ilk olarak bir imam gelir yerleşir. Bu sebeple köyün adına o tarihlerde ‘’ İmamlu’’ Denir. Daha sonra ‘’İmamlu Karyesi ‘’ ‘’ İmam Köy’’ Olarak anılmaya başlanır ki bu günkü adı halen ‘’İmam Köy’’dür.
Peki ‘’Çete Ayşe ‘’ Olarak bilinen ve köyde bir anıtı bulunan kadın o köylü müdür? İstiklal Harbinde bir rolü olmuş mudur?
Mezar taşında ‘’ Çete Emir Ayşe Efe ‘’ Yazan bu kahraman kadın 1894 yılında Aydın İlinin merkeze bağlı köylerinden biri olan İmam Köyde dünyaya gelir. Babasının adı Mustafa’dır. 1910 yılında yani 16 yaşındayken Kayacık Köyünden Mustafa adlı biriyle evlenir ve kocası Mustafa Çanakkale Savaşına gidinceye kadar yani 1915 yılına kadar yaşadıkları bu evlilikten iki kız çocuğu dünyaya getirir.
Kocası Mustafa 1915 de Çanakkale’de yaralanır, Ankara’ya hastaneye gönderilir ama kurtarılamayarak şehit düşer. Kocasının şehadeti üzerine Ayşe tekrar kendi köyü olan İmam Köye döner.
Kısa bir süre sonra 1919 da Yunanlılar önce İzmir’e asker çıkarır, daha sonra da işgal alanlarını genişleterek Aydın’a doğru ilerlemeye başlarlar.
Bundan sonrasını Ayşe Efe’nin kendisinden dinleyelim:
‘’ Bazı kadınların içinde bir pehlivan, bazı erkeklerin içinde korkaklıklarından dolayı bir kadın gizlidir. Kemer belindir, çizme ayağın, börk başındır. Madem ki burası biğzim vatanımız, biz de vatanın olmalıyız.’’
Milli Mücadeleye katılışını da şöyle anlatır:
’Yunan Aydın’a geldiğinde İmam köyünde idim. Yunan Aydın’a gelmezden önce altın paramı boynumdan atıp martini aldım ben ( Martini bir tüfektir.) On beş gün evvel Yunan, Nazilli’ge geçti. Bu tarafa geçer iken yakmağa başladı. Dayanamadım. Köylü, Büyük adamlar ‘’’’Silahı olanlar çıksın’’ Dedi, aldım martiniyi çıktım.
Henüz 23-24 yaşlarında olan Ayşe Efe silahı eline alıp dağa çıkmasına çıkıyor ya iki tane küçük kızı var? Onları yaşlı bir komşusuna emanet ediyor.
Yani buraya kadarını özetleyecek olursak bir Ayşe Çavuş var ve bu Ayşe Çavuş, 1. Resimdekilerden herhangi biri olmasa da gerçekten de altınlarını satarak bir tüfek alarak kendini savaşın ortasına atmış. Peki bir resmi var mı? Bir anıtı olur da bir resmi olmaz mı var elbette. Hem de pek çok.
Gerçek Ayşe Çavuşun bunca resmi olduğu halde niçin birinci resim gibi hiç alakası olmayan bir resim kullanılmış onu da anlayamıyorum.
Peki Ayşe Çavuş tüfeği almasına aldı ama savaştı mı?
Savaştı elbette. Hem de ne savaş.
Yunanlıların Aydın’ı ilk işgal girişiminde Ayşe Efe direnmek için dağa çıkar ve burada Halil İbrahim Efe, Sancaktarın Ali Efe çetesine karışır. Ama hemen belirteyim, çeteye katılan sadece Ayşe Efe değildir, Çiftlik Köyünden Kübra adında bir kadın da eline silahı alıp dağa çıkmıştır.
Daha sonra Yörük Ali Efe ve Gökçen Efe’nin maiyetinde Yunanlılara karşı yapılan pek çok baskına katılır Ayşe Efe. Hatta bu savaşlar sırasında kendisine savaşın erkek işi olduğunu, geri dönmesi gerektiğini söyleyen Danişmentli İsmail Efe’ye ‘’ Ben buraya imam nasihatı almaya gelmedim’’ Diye cevap vermiştir.
Tarihimize Malgaç Baskını olarak geçen olayda da yer almıştır Ayşe Çavuş.
Malgaç Baskını: Yörük Ali Efe ve arkadaşlarının 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ile Atça arasındaki Malgaç deresinin üzerinden geçen, Osmanlı’nın ilk demiryolu olan İzmir-Aydın demiryolu üzerindeki Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki Yunan karakoluna yaptıkları baskındır.
Malgaç Köprüsü’nün doğusunda köprüyü korumakla görevli 20 kişilik üstün donanımlı ve makineli tüfeklerle güçlendirilmiş Yunanmüfrezesi, topyekûn imha edilmiş, makineli tüfeği ile bütün tüfekleri, askerî mühimmatı, cephanesi ve donanımı tümüyle ele geçirilmiştir. Yunan müfrezesinin yardımına gelen Yunan jandarmaları da geri püskürtüldü. Baskın sonrası demiryolu köprüleri ve rayları kullanılmaz hâle geldiğinden Yunanlar bir süre Aydın-Nazilli hattında sevkiyat yapamamışlardır.
Baskın sonunda köprü başında bulunan karakol tümüyle imha edilmiş, cephane ve erzaklar ele geçirilmiştir. Bu baskın Batı ve Güney Anadolu’da düzenli, bilinçli ve millî şuurla düşmana yapılan ilk baskın olarak kabul edilmektedir. ( Malgaç Baskını her yıl Aydın’ın Sultanhisar İlçesinde törenlerle anılmaktadır.)
Kuvay-i Milliye’nin düzenli orduya dönüştüğü dönemlerde sıtma hastalığına yakalandığı için - Çok istemesine rağmen- savaşmaya devam edememiş, Yörük Ali Efe’nin ‘’ Yeter artık, sen üzerine düşeni fazlasıyle yerine getirdin’’ Sözleri üzerine tüfeğini ‘’ Bunu bir yiğide emanet et’’ diyerek efeye teslim etmiş ve köyüne geri dönmüştür.
1967 yılına kadar kendi köyü İmam Köyde yaşayan Ayşe Çavuşa 1933 Yılında Aydın’ı ziyerete gelen Atatürk tarafından bizzat kendi elleriyle İstiklal Madalyası takılmıştır.
Ayşe Çavuş, Yani bilinen adları ve lakaplarıyla ‘’ İmam Köylü Çete Emir Ayşe’’ O günler ile ilgili olarak şunları söylemiştir daha sonra ‘’ O günlerden iki hatıram kaldı. Biri kadınlığımla verdiğim savaş, öteki rahmetli Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyası.’’ Onun bu sözleri aynen mezar taşına da yazılmıştır.
Atatürk demiştir ki: ‘’ "Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
Mustafa Kemâl ATATÜRK, 30 Mart 1923
İşte o sebeple bu gün Ozan Arif’in
Gardaşım bu iman oldukça sende,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dava.
Evel Allah, sonra senin sayende,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.
Diye başlayan ‘’ Ölmez bu hareket, ölmez bu dava’’ Destanını okur ve dinlerken yazdığım bu yazıya ‘’ Ölmez bu hareket, ölmez bu dava ‘’ Başlığını verdim.
İmam Köylü Çete Emir Ayşe’ler ve onun gibi daha niceleri var olduğu müddetçe Türk’e kefen biçmeye çalışanların sonu hep hüsran olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki kendi kahramanlarımızı doğru tanıyalım. Elin yabancısının resmini ‘’ Ayşe Çavuş’’ Diye tanıtmaya çalışmayalım. Biraz araştıralım, biraz okuyalım.
RESİMLER:
1- Gerçek İmam Köylü Ayşe Efe ile hiç bir alakası olmayan paylaşım.
2- Gerçek İmam Köylü Çete Emir Ayşe Efe.
3- İmam Köylü Çete Emir Ayşe Efe’nin İstiklal Madalyası
4- İmam Köylü Ayşe’nin birlikte Yunanlılara karşı savaş verdiği efelerden Yörük Ali Efe.
5 –Gökçen Efe
6- Danişmentli İsmail Efe
7- Kıllıoğlu Hüseyin Efe.
YORUMLAR
Kimlerin nasıl mücadele ettiklerini, ne fedakarlıklar yaptıklarını bilirsek eğer, kazandığımız zorlu zaferler okul kitaplarında kalmayıp, kalplerde de bulunur.
Bu yaşanmış olay hayatın kendisidir işte. Zevk, eğlence için bu dünyada bulunmadığımızı; din için, bayrak için gerektiğinde canımızdan da vazgeçmemiz gerektiğini, candan daha kıymetli evlatların bile mevzu vatan olduğunda geri planda kalabileceğini hatırlatan yazıların yeri her zaman farklıdır.
Bundan dolayı teşekkür edip, saygılarımı sunuyorum. Ne mutlu davanın özünü kavrayana.