5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
826
Okunma
Cumhuriyet nedir? Ya demokrasi? Laiklik? Milliyetçilik?
Kafamda yığınla soru var. Belki de duygularla dahi anlatamadığım yığınla soru.
Evvela kimdir Atatürk? Nasıl bir cihanın ehli pehlivanı? Hangi devrin adamıdır? Hangi görüşün öncüsü?
Kendi sorularını kendileri yaratan ve yarattıkları sorular uğruna canlarını veren insanoğlu; bugün "özgürlük" dedikleri şey için büyük hesaplar ödüyorlar.
Sizde hak verirsiniz ki birçoğumuzun taraflı düşünceleri var. Kendince haklı bulduğu ve sonuna kadar inandığı.
Tarih, tekerrürden ibaret olmakla beraber; bir o kadar da cani ve acımasızdır.
Nasıl ki; Hitler Almanya’sında, Bosna Hersek’te, Pakistan’da, Suriye ve Libya’da; görüş ayrılıkları milyonlarca cana mal oluyorsa, günümüz Türkiye’sinde de birçok görüş ayrılıkları daha körpecik çocukların canına mal olmaktadır.
Çok kez oturup düşündüm kendimce. Bir insan ne uğruna yaşar? Kendine neyi gaye edinir?
Bu sorularım kimimize göre namus, kimimize göre onur, haysiyet, gurur ve para diye nitelendirilebilir. Ben ise insanın "özgürlük" uğruna yaşaması gerektiğini düşünüyorum.
Özgür birey, yeniliklere açık olandır. Sınırlamalardan ve sınıflamalardan uzak olandır. Özgür birey, her dem yalnızlığın o buhran havasından uzak olandır...
Lakin özgürlük kendi başına hiçbir şey demektir. Sonuç olarak, yaşamında kendi içinde açlık ve tokluk gibi saçmaca bir düzeni vardır. Düzensizliğe karşı olarak Cumhuriyetin Rejimini benimsemeli ve idrak etmeliyiz.
Atatürk kimdir demiştik?
Ben çok iyi tanırım Mustafa Kemal’i. Düşüncelerini, rejimini, anlayış biçimini ve olağan stratejilerini. Birçok kez Arap tarihini araştıran Mustafa Kemal; devrimleriyle "Atatürk" sıfatına layık görülmüştür.
Disiplinli bir insanın da mutlaka sınırları ve bu sınırlar içinde koşullandırmaları olacaktır. Biz bunlara "Atatürk İlkeleri" diyoruz.
Her şeyden evvel vatanının bağımsızlığını ilke edinmiş bir önder, elbette ki baş üstünde tutulmalıdır.
"Baş üstünde tutmak" kelimesini tamamıyla peygamberleştirmek ve sembolize etmek olarak anlayan insanımız; bu muhteşem paşayı araştırmamış, sorgulamamış ve benimsememiştir.
Her şey den evvel bizim sorgulamaya ihtiyacımız vardır. Cumhuriyetçi olmak bunu gerektirir. Paşanın da tabiri ile "Yeni nesil hür, özgün ve çalışkan olacaktır; olmalıdır. "
Cumhuriyet’in hırçın kayaları arasında göçebe edasıyla diyar diyar sürüklendim.
Ben sağcıydım, ben solcu...
Dinsizlikle suçladılar kimi zaman "komünist" dediler.
Kimi zaman burjuvazi sınıfında, duygusuz ve menfaatçi oldum. "Faşist" dediler.
Sürüldüm ülkemden.
"Kürt" sınıfındasın dediler. Oynandı oyunlar...
"Türk’sün" dediler. Dışladılar ülke ülke...
Oysaki 8 milyarlık bu cihanda sadece insandım. "İnsan" demediler.
Yıkılan duvarlar arasında şaha kalktı Cumhuriyetin çocukları.
En güzel tarafıydı vatanı sevmenin; o huşu içinde sarılırken tabutsuz mezarlara.
Yürekleri kor gibi dağlayan musibet, sıkarken dört bir yanı boğazları; ilkeler peşinde koştu cumhuriyetin çocukları.
Biz ki ustasıyızdır vatan sevmenin.