Şükürler Olsun!
Bir kelime biliyorum ben. Dilimizden düşürdüğümüz, telaffuz ettiğimizde kuru ve samiyetsiz ses yayan bir kelime. Biz o kelimeyi duydukça anlık onaylamalar dökülür dilimizden. Kalbimiz onaylamaz, davranışlarımıza da yön vermeyiz o kelimenin sihrine kapılıp. Belki bir oyun salonunda, oyun masasında ya da kazandığımız oyun sonucunda söyleyiveririz o kelimeyi. Deyiveririz bir anda "şükürler olsun!" ve kurarız küçük hesaplar cümlesini: "Şükürler olsun, kazandım!"
"Şükürler olsun!" bir yakarışın, bir yaşayışın nadide ışıldağı. Ruhumuzu aydınlatan, hüznün çöküşünü ilan eden bir teşekkür ifadesi. Ama anlayamadık onun manevi dünyasını. Dilimize pelesenk olan iki sihirli sözcüğü kalbimize pelesenk edemedik. Altın madalyayı boynumuza dolayan efendimize samimi bir teşekkür nidası koparırken, bizi bizden daha iyi bilen evrenin efendisine samimi bir şükrü çok gördük.
Şükürler olsun!" bir muhteşem sözcüğün, diğer sözcüğü yüceltmesidir. Burada "şükür" bir teşekkür, "olsun" sözcüğü ise onun ifadesi, "şükür" kalp ile kabul, "olsun" sözcüğü kalp ile kabulün eseri, "şükür" dua, "olsun" sözcüğü dua ile harmanlanmış namazdır.
"Şükürler olsun!" bir farkındalıktır, bir uyanıklıktır. Gaflet dünyasına başkaldırıştır. Evrenin, dünyanın, güneşin ve ayın ilminde boğulmaktır. Ve bu ilim deryasında boğuldukça tefekkür etmektir. Sonunda tefekkür buhranıyla yanmaktır!
"Şükürler olsun!" Bu cümleyi anlamlandırabilmektir. Aklın muammasını çözememenin acizliğinde, onu kullanabilmenin farkında olmaktır...
Allah hepimizi hakkıyla şükredenlerden eylesin...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.