MADENCİ
MADENCİ...
Sivas istikametine giden otobüsün, arka kapıya yakın koltuğunda oturuyordu…Arada bir sağ camdan dışarıya bakıyor, içinden geçenleri tasdik edercesine kafasını sallıyor, tekrar önüne dönüp dikkat kesiliyor. İneceği yeri kaçırmamak için muavinden gözünü ayırmıyordu…Caferli köyü Sivas-Ankara yoluna iki kilometrelik mesafede şirin bir köy, Altı Yedi kilometre ileride ise Tiftik köyü bulunuyordu…Tiftik en fazla on, on beş hanelik Sorgun ve Ankara’ya en çok göç veren köylerden biri . Doktoru, Öğretmeni, Askeri hemen hemen her meslekten adamı olan ve çevre köylerden daha çok okumuşu olan aydın bir köy…Yolun altında fasulye çapalayan birkaç kadın ve atını otlatan kirli sakallı adamın yanından geçerken selam verdi. Adam selamı aldıktan sonra, ’ağa uğurlar olsun, şeherden geliyon bir cuvaran vardır’…Sigaralar yandı adam bir nefes çektikten sonra… ’yaa’ dedi köylü hep senden bahseder oldu …nedir bu dağı taşı köstü (köstebek) gibi eşmek…Gülümsedi ,’yakın da öğrenirsin İsmail’ dedi ve yürüdü…Köyün dışındaki öksürük kayası olarak bilinen yere geldiğinde bayağı yorulmuş ,yıllardır rahatsızlığını çektiği romatizmaları sanki azmıştı…Bin bir zorluklarla kazdığı ,ter döktüğü ,emek verdiği maden ocağına gelmişti. Barakanın kapısını açtı ilçeden getirdiği nevalesini
Tahtalara çaktığı çivilere astı…Osman dedi.Köylüye haber verdiniz mi? akşam üzeri dinamit atacağız.Bu sert damarıda kaldırdık mı iş tamam. Benim de sizin de, köylünün de ,velhasıl memleketin yüzü gülecek…Büyük oğlu Demir ve soba üzerine faaliyet gösteren atölyeyi bırakmış, Almanya sevdasına düşmüş .Hatta İstanbul ’da birilerine paralar vererek Almanya ’nın yolunu tutmuştu. Ortancı oğlu okuyordu. Atölye küçük oğluna emanetti ama müşteri kendisi olmadığı için dağılmıştı…Büyük oğluna çıkartmış olduğu Florit madeninin numunelerini vermiş, Almanya’da inceletmesini ve maden oranının ölçümünü istemişti…Rapor olumlu gelmiş maden oranı yüzde seksen yedi olarak verilmişti…Gözü uzaklara ,kendi köyüne doğru dalmış, inşallah inşallah diyordu…Babam Yozgat toprağına ilk traktörü, ilk radyoyu getirmiş Atatürk’ün komutanlarını misafir etmiş ağa idi. O hep yenilikçi bir adamdı, inşallah bende bir ilki gerçekleştireceğim. ’Memleketimin gariban insanları, inşallah sayemde ekmek yiyecekler ’diyordu…Ortancı oğlu iadeli taahhütlü mektubu
Uzattı, zarfı ışığa doğru tuttu ve üst kısımdan bir çırpıda kopardı. Bir hayli heyecanlıydı. ’Oku oğlum ’dedi…Mektup Enerji Bakanlığı Maden Dairesi ’nden geliyordu. Yapılan tetkikler ve analizler sonucu…Ağaç iskemleye yavaşca çöktü ,siğarasını yaktı, yazık oldu dedi …Bu kadar emek bu kadar umut demek ki çok kolay kaybediliyormuş, yazık yazık…Elin gavuru değer veriyor kendi memleketiyin insanı rüşvet bekliyor , dedi…Ankara’ da maden dairesine müracaat ederken, birileri hemşehrim senin iş olmaz birilerini görmezsen mümkün değil, demişlerdi…Ama o bunları kabullenemezdi… Çünkü o rüşvetti…Örsün üzerinde demire vurdukça vuruyor, bir taraftan da köşeli kasketini elinin tersi ile yukarı kaldırıyor ,alnından aşağı inen terini siliyordu…O benim babamdı… “Avazeyi bu âleme Davud gibi sal,
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.”
Bâkî
Ö.ÜNAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.