- 460 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Haddimi Bilirim, Uyuşuk, Yılışık Değilim
Haddimi Bilirim, Uyuşuk, Yılışık Değilim
Sahi, siz hiç ekmek arası sucuk ( lokum) yediniz mi?
Adam oturmuş, somun ekmeğin arasına zeytin ve çikolata koymuş, başlıyor yemeye.
Diyorum, “ne alaka çikolata, zeytin!”
“Bu nedir ki, siz daha ne gördünüz ki, hele siz önceleri somun arası sucuk ( lokum) koyup yenildiğini görseydiniz!..” diyor.
Gerçekten, eskiden ekmek arası sucuk (lokum) koyup yerlerdi.
Hem tadı, hem de kokusu bir harikaydı.
Hele cevizli olanın değmeyin keyfine!
Sahi, hiç yediniz mi?
***
Bazen hatıralarımızı yok ediyorlar, ama aslında şu eskiciler de olmasa, herhalde şehir hurdalardan, eskilerden geçilmezdi.
Şehir, görüntü ve çevre kirliliğine sebep olan sayısız çer-çöp ve hurdadan kurtulmuş oluyor.
İyi ki eskiciler var.
***
Almanlar, birçok Alman Üniversitelerinde, gençler için İlahiyat fakülteleri açıyorlarmış
Burada yetişen Müslüman ilahiyatçıları, Müslüman ülkelerinde yetişen Müslüman İlahiyatçılara tercih ediyorlarmış.
Dikkat çekici bir icraat değil mi?
Neden acaba?
***
Her insanın varmak istediği hedefleri olmalıdır. Bu hedeflere ulaşmak için, var gücüyle, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, azimle ve kararlılıkla, gittiği çizgiden sapmadan ilerlemelidir. Her insan, bir şeyler başarmak ister, ancak hedefleri olanlar bunu başarabilir. Gerçekleştiremediği hedefler için üzülenler, ah-vah edenler, hareket etme yetileri, moral ve motivasyonları, başaramama korkusuyla inancı zayıf olan insanlardır. En başta, onlar kendilerine bile inanmayan insanlardır. Hedefleri olan insanlar, hareket halinde olanlardır, çaba ve gayret gösterenlerdir, uyuşuk, yılışık, tembel olmayan insanlardır.
***
İnsan, yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla ya huzur buluyor ya da huzursuz oluyor.
Bireysel mutluluk ve huzur, haliyle toplumsal huzura ya da tam tersi huzursuzluğa sebep olmaktadır.
Toplumsal huzur, her bir takım güçler tarafından, çeşitli yönlendirmelerle baltalanmaya çalışılırken; kendi içimizde güven duygunuzun zedelendiği bir takım çevreler tarafından da desteklenince, sonu iyi olmayan bir gidişata, geleceğe doğru hızla ilerliyoruz. Bu yüzden, birçok toplumsal, kültürel ve tarihsel değerlerimizi koruyamadığımızdan, yok olup gitmektedir. Önlemler alınmadığı ve çareler bulunmadığı takdirde, her an bir belirsizliğe doğru yol alıyoruz.
***
Zaman hızla akıp geçiyor ve insanlık baki!
Ne olduğu belirsiz, bir içki içiyor saki!
Hava sis pus olmuş, flu bir ortam, görüntü haki!
Durup düşünmek gerek, bakın ne oluyor diye!..
***
Mevlana’ya sormuşlar; “sen çok okursun, çok yazarsın, peki ne bilirsin?”
Mevlana cevap vermiş; “haddimi bilirim!”
Peki, “haddini bilen var mıdır?”
“Herkes haddini biliyor mu?”
Maalesef “evet!” demek hayli zor!
Haddini bilenlerden ziyade, haddini bilmeyenler o kadar çoğaldı ki; ancak “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste!” demekten başka bir şey yapamıyoruz.
***
Dünya ülkeleri (Özellikle Ortadoğu) arasındaki bir takım sebeplerden dolayı göç hareketleri, kısa vadede olmasa da, uzun vadede bir takım sosyal, kültürel ve siyasal dengelerin bozulmasına ve bazı dengelerin sarsılmasına sebep olacaktır. Bu da özellikle Avrupa’nın başını ağrıtacağa benziyor. Gidilen ülkelere uyum ve bütünleşme sorunları nedeniyle işsizlik, eğitim, sağlık gibi bir takım sorunların yaşanmaması için, gizli anlaşmalar yapan ülkelerin pazarlıklarıyla kendinden uzak tutmaya çalışıyorlar. Bunu da taşeron görevi yükledikleri Türkiye üzerinden yapmak istiyorlar. Ne kadar kendilerinden uzak tutmaya çalışsalar da sonuçta namlunun ucu bir şekilde kendilerine dönmektedir. Artık bundan kaçış olmayacağı görüntüsü, tüm dünya ülkelerine hâkim olmuş durumdadır.
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
Merhabalar üstadım. Sizin şu konudan konuya atlama tarzınız çok hoşuma gidiyor. Kıssadan hisse.
Bireyselleşen bir dünyadayız maalesef ki. Bir söz vardır üstadım "kalabalık içinde dahi yalnızdır insan"
yazınızdan yola çıkarak şunu anlayabiliriz. Aslında kişi, bireyselleşmekten kurtulduğu vakit toplum rahat nefes alacaktır.
Mahremiyet, ahlak yasaları, kültür sınırları, yozlaştırılmış adetler, gelenekler...
Mevlananın hikayesine gelirsek; bu konuda hemfikir olamayız maalesef üstadım. Herkesin kendi özgün haddi/hadsizliği vardır. Bu ortama,kültüre ve en önemlisi kişiliğe göre değişir.
Hadsizlikten yola çıkarak şu tanımlara denk geldim "Hudutsuz, sınırsız, nihayetsiz" ... Sizde bilirsiniz ki bazı durumlarda sınırları aşmak, hudut tanımamak ve bilhassa nihayetsiz olmak gerekir.
Şemsi örnek verirsek; mevlana'ya oranla daha hadsiz bir evliya idi.
Küresel sorunlar konusunda öyle çok sıkılıyorum ki, bunu evini paylaşamayan, birbirlerine çelme takmaya çalışan kardeşlere benzetiyorum. Ülkelerin bu kadar çocukça bahanelerden dolayı evcilik oynamaları insanı afallatıyor.
Bu güzel yazınız için teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerle.