- 2083 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAZRETİ SÜLEYMAN VE KAPLUMBA
Malumunuz Hazreti Süleyman tüm hayvanlarla, cansız varlıklarla ve cinlerle de konuşabilme mucizeleri kendisine verilmiş olan Hak peygamberlerden birisidir.
Cenabı Hakkın izini ile Hayvanlarla konuşur ve eşyanın da dilinden anlardı.
Günlerden bir gün, Hazreti Süleyman, bir beldedeki tüm hayvanlara ve bitkilere seslenerek bu beldeyi terk etmelerini ve bu beldeye kocaman bir saray yaptıracağını duyurur. Tüm hayvanlar irili ufaklı bu beldeden ayrılırlar. Sadec geriye bir Kaplumba kalır.
Hazreti Süleyman görevlilere bu beldeyi ateşe vermelerini emreder ve belde ateşe verilir. Ateşin sönmesinden sonra beldeye gelen hazreti Süleyman yarısı yanmış halde can çekişen kaplumbayı görünce sorar.’’Sen ey Kaplumba verdiğim emri duymadın mı neden buna riayet edip beldeyi terk etmedin?’ Kaplumba Hazreti Süleyman’ın ayaklarına doğru yavaşça ilerler ve şu sözleri söyler.’’ Ey Allah ın peygamberi; ben senin emrini duydum, hatta senin buraları ateşe vereceğini de duydum. Ancak burası benim doğduğum topraklardır, ölümüm pahasına da olsa bu toprakları terk etmemeye karar verdim, şu anki vaziyetimin sebebi bundandır.’’
Daha küçük bir çocukken ilkokul sıralarına bile oturmamışken henüz, rahmetli babamın öğrettiği bir dörtlük vardı… Dur bakayım nasıldı? ’’Ben bir küçük askerim, Vatan vatan gezerim, Vatanıma göz dikenin kafasını ezerim’’.Evet evet böyleydi. Henüz zannedersem 5 yaşında falandım, bir 23 Nisan Bayramında benim bu şiirimi duyan (eğer yaşıyorsa Allah selametini versin ) Ahmet ERSÖZ diye bir öğretmen beni 23 Nisan programı dışında mikrofonun önüne getirip okutmuştu bu şiiri.
Sonra vatan sevgisi gözyaşına dönüştüğünde henüz 9 yaşında ve bu sefer zannedersem ilkokul 3.sınıfa gidiyordum. Öğretmenimiz yine 23 Nisan için koro kurmaya çalışıyordu. Ben kendisini devamlı gösterebilen bir öğrenci olduğumdan mıdır nedir beni de koroya aldı. Daha ilk provada olanlar oldu… Hani şu marşı bilirsiniz,’’İzmir’in dağlarında çiçekler açar…’’ o marşta şöyle bir bölüm vardır.’’İzmir in dağlarında oturdum kaldım, şehit olanları deftere yazdım’’ ben ne zaman bu mısralara gelinse hıçkırıklara boğulduğum için koroya maalesef girememiştim, en azından 23 Nisan programının selameti için belki de en uygunu buydu.
Şimdi yaşım 35 ler de Cahit Sıtkı lı yaşlarda dolanıp duruyor ömür. Bakıyorum da değişen hiçbir şey yok.
Birileri nin bu aziz vatanın 7/2 sini sattığı günümüzde hamdolsun safımız belli. Avrupa Birliği nin 36 etnik parçaya bölüneceksiniz şartlarına ‘’Bırakınız yapsınlar, Bırakınız geçsinler’ mantığıyla yağdanlık yapanların, medyanın sunduğu haberleri Türkiye’nin tek gündemi zanneden basiretsiz yığınların aksine ben ve benim gibi düşünen birçok vatan evladı 2.Kuvay-ı Milliye nin şemsiyesi altına toplanmışız bile. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ü gerçekten anlayan, ilkokul yıllarında okuduğu andına hali hazırda sadık kalan, bunu Ata sı ile arasında bir ahitleşme olarak kabul eden bu zümre, bu vatanın gerçek sahiplerinin torunlarıdır.5000 yıllık Türk tarihinin şan, şeref, merhamet, onur abideleri Aziz atalarımıza hiçbir şovenist duygunun esiri olmadan bağlıyız. Aynı şekilde Fundamantalist değil dindarız. Kutsallarımız olan Vatan, Namus, Can, Mal, Din ve Vicdan emniyetini önce Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan tüm insanlara ve sonrada aynı dedelerimiz gibi tüm kâinattaki insanlık alemine doya doya yaşatmak için yola çıktık.
Yukarıda arz ettiğim bu sahip çıkış basiret sahibi her Türk evladının aslında doğasında olan bir haslettir. Bundan zerre kadar kuşkusu olanlara ise en başta anlattığım Hazreti Süleyman kıssasındaki Kaplumbayı hatırlatarak şunu söylemek istiyorum; Belki bu vatan için hiçbir faydam olmayacak, belki hor görülü cem, belki dalga geçilicem ama şunu yeminle söylüyorum ki ben var ya ben, aynı şu kıssada ki Kaplumba gibi bu topraklarda bu topraklar için yanarak ölücem.
Selam saygı ve muhabbetlerimle.
Erkan ÇEVİK
19.01.2007