- 788 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ACI AMA GERÇEK
Her türlü sanatın, egemen olan yaşam şekline muhalif olması, “sanat”sözcüğündeki en belirgin ögedir. Sanat, bir aktarım şekli değil, bir karşı duruşun estetik ve politik bakışın becerisidir. Kimsenin göremediğini ya da görmek istemediğini, sanatçı sanat marifetiyle göstermeye çalışır. Bunun en belirgin örneğini tiyatronun kısa tanımında görebiliriz. Neydi bu tanımlama; insanı insana insanla anlatma sanatıdır. Peki, şiire de bu tanımın bir kısmını yakıştırabilir miyiz?
Elbette!
Şiirde her zaman hakim olan tarif, duyguların öz ve estetik anlatımı, olarak yutturulmaya çalışılmıştır. Yutturulmaya, diyorum; çünkü, şiiri basitleştirmenin, şiiri sıradanlaştırmanın en kolay yolu budur da onun için.
Arjantinli şair Borges, bunu kendine görev bilmiş ki, verdiği her konferansın özetinde şu açıkça sırıtmıştır; o da, şiir salt keyif veren bir sanattır ve öyle olmalıdır. Gerçi sonradan edebiyatın ve dolayısıyla şiirin her seferinde keşfedilmesi geren bir derinlik olduğunu söylese de, burada asıl amaç, şiirin bir keyif hali olduğunu ve bundan öteye gidemeyeceğini ısrarla savunmasıdır. Şiirleri çözümlemedeki ustalığını bir yana bırakırsak, şiir işçiliğinden dem vuran Latin Amerika’nın ve dünya edebiyatının önde gelen isminin düşüncesi budur.
Oysa şiirin daha derin olduğunu, politik ve ahlaki bir duruşu bulunduğunu; Şeyh Galip, M.Akif Ersoy, Neyzen T.Kolaylı, Nazım Hikmet Ran, Ahmet Arif gibi bu topraklardan vereceğimiz isimlerle örnekleyebiliriz. Bu isimler şiiri hem araç hem de amaç olarak en güzel şekilde kullanmışlardır.
Peki neden bugün ülkemizde şiir yazanlar şiir okuyanlardan çok daha fazladır. Çünkü, şiirin ciddiyeti hiçbir zaman anlatılmamıştır da ondan. Orta öğretimde Divan şairlerinin o gün yazdıklarını bugün çözümleme ve anlama gayretiyle her edebiyat dersinde, şairin ne demek istediğini bir sır gibi gün ışığına çıkarmanın zorluğuyla kıvranan öğrenciler, şiirin asıl amacını ve var olmasının nedenini kavrayamadılar. İki ses tutturan, iki imgeyle şiir yazan herkes kendini şair sanmaya başladı. Kendini şair sanan da aldı kalemi eline, gizli kalmış, hatta utandığı duygularını, ihtiraslarını, açlığını şiiri kullanarak birilerine anlatmaya başladı. Yani, şiir topluma değil, bireye yazılmaya başlandı. Ve ne yazık ki, konumu ve medeni hali gereği duygularını dizginleyenler şiire sığındılar. Bugün birçok edebiyat sitesine baktığımızda bunu rahatça görebiliyoruz. Bu tür şiirleri cinsiyet ayırmadan, diğer şiirlerden ayrı tutmak için ünlü bir edebiyatçı olmanıza hiç gerek yoktur. Bunu hemen yakalarsınız. (Burada söylediğim olumsuzlukların birçoğuna bu satırları yazanı da dahil edebilirsiniz; ama doğruyu bulmak için elinden gelen çabayı gösterdiği de bir gerçektir.)
Şiir öyle bir gerçektir ki, gerçekleri asla saklamaz, saklayamaz. Şiirin kendi içinde olayları vardır ve mutlaka bir yerde açık verir.
Yani, ahlaksızlık yapan bir arkadaşınıza şunu söyleyebilirsiniz. “ Mademki bir halt yiyeceksin tedbirini neden almıyorsun?” Ama şiire bunu diyemezsiniz. Ne şair tedbirini alabilir ne de şiir kendi içindekileri saklayabilir.
Şiir yazan biri, toplumsal içerikli şiirinde dünya görüşünü belli eder, bunu anlatır ve okur da o kalemin durduğu yeri rahatlıkla algılar. Yazılan aşk şiirinde de o kalemin ahlaki yapısı rahatlıkla çözümlenebilir. Bu tür şiirlerde de sevdasını anlatan kalem, aynı zamanda aşkta olması gereken doğruları da belirtmelidir. Eğer şiiri salt teşhircilik olarak değil, her nasıl olursa olsun bir mesaj verme aracı olarak görenler, hiç değilse aşkın da bir ahlakı olduğunu birkaç satırda belirtmekten üşenmemeliler. (tabi varsa)
Kadın televizyonda kendini yırtıyor;
“Ben sanatçıyım, bana bunu nasıl söylersin!” diye.
Muhabir soruyor;
“Ne sanatçısı?”
Kadın çirkin sesiyle ve kendinden emin bir şekilde devam ediyor;
“Ben bu ülkenin yetiştirdiği bir ses sanatçısıyım!!!”
“Bu sanatınızı nerede icra ediyorsunuz?” diye soruyor kurnaz bir ses.
“Pavyonda,” diyor, kadın.
Oradan biri dayanamayıp atılıyor.
“Evet, ben biliyorum, ben dinledim kendisini, önce şarkı söylüyor, sonra da masa masa dolaşıp, müşterilerle içki içiyor.”
Yazık, kendini bir türlü tanımlayamadığı için, kendine “ses sanatçısı” diyor.
Bunu anlamak mümkün, ekmek parası…
Peki!..
YORUMLAR
Sevgili kardeşim
can dostum
harfiyen katıldım makalede verdiğiniz mesajlara
ve hatta adını koymakta zorlandığım bazı düşüncelerimi
sayfanızda hazır kotarılmış bulmak mutlu kıldı beni
bir daha belki bir kaç kez daha okumam gerekecek
atlayamayacağım çok önemli bilgiler var içinde
bu arada yeri gelmişken geçengün yolda yürürken kendime
bir soru sordum
şiir nedir dedim ve kendime verdiğim cevabı sen sevdiğim kardeşimle paylaşmak istiyorum şimdi
şiir; hayatta iken söylenilen şiirsel sözlerden akılda kalandır
şair ise
eğer böyle toplum hafızasına kazınmış sözler var ise bu sözleri söyleyen kişidir
şiir elbette topluma hizmet etmelidir lakin topluma hizmet edebilmesi için şiir olması zorunludur düşüncesindeyim
sevgilerimle kardeşim
kalemin daim olsun
ben aboneyim
siz yeter ki yazın
Sanat, insanla nesnel gerçeklik arasındaki estetiksel ilişki der benim sözlüğümde ve iki aşamada ele alır bir etimolojik bir diğeride felsefi açıdan ( geniş olduğu için burda açılımını yapmıyorum ) ...
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın( ki benim için elbette önemlidir baktığım açı ) bana göre sanat sanat için mantığı içinde yaşamış olduğumuz düzenin sanat anlayışı olup beni çok da etkilemez ama yapılırlığı açısından da olağan karşılarım ve nasıl icra edilirse edilsin ben kalıcı olanların ve ilerletici olanların iyiler( ki bu kavram hem çok geniş hem de tartışılır bir konudur ) olduğuna inanırım örneğin Karacaoğlan, Yunus, Nazım ( örnekler çoğaltılabilir ) gibi ... Ve bu anlamda da size hak veriyorum sevgili Ömer ve sizi kutluyorum ..
Ayrıca sonda verilen örnek bence emeğe saygıdır yoksa onun içinde sanat yoktur ...
Ve yine kim ne yazarsa yazsın ve nedenleri ne olursa olsun okumasını bilen neleri okuyup neleri okumayacağını bilirler ya da neleri alacaklarını kendilerine ...
Sevgilerimle Ömer, güzel bir yazıydı ...
Guldane Dal tarafından 8/10/2008 5:13:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Serkan Canbolat,
Şiirden anlayan ve şiiri bilen birinin söylediği her söz benim için değerlidir. Anladığım şudur ki; siz benim örneğimde kullandığım mekanı ve özneyi uygun bulmamışsınız.
Çok değerli kalemlerin bulunduğu bir siteye düşüncelerini yazmaya kalkan biri elbette çok düşünmeli ve iyi tartmalıdır. Benim de bunu yaptığımdan kuşku duymamanızı isterdim. Biliyorum ki, bu tür yazılar her zaman yergi ve hatta acımasızca eleştiri (nereden baktığına bağlı) almaya açıktır. Buna da her zaman hazırlıklıyım. İnsanlar sadece bir konudaki düşüncesinde değil, hayatın her alanında hata yapabilir, önemli olan o hatayı kabullenip tekrarlamamaktır. Eğer ben bu örneğimde hata yaptıysam, bunun için her zaman özür dilemeye hazırım.
Ben düşüncelerim biraz daha açayım; o zaman daha iyi anlaşılırım sanıyorum.
Burada benim demek istediğim şey şudur;
Hiçbir şey nedensiz yapılmaz, hiçbir şey kendi kimyasının dışında herhangi bir işlem gerçekleştiremez.
Peki, şiir yazmasını bilmeyen, hatta şiirden hiç anlamayan ve hatta kullandığı dilin yazım kurallarından habersiz biri şiir yazmaya kalkarsa ne olur?
Hiçbir şey olmaz; dünya yıkılmaz, Türk Edebiyatı da yerin dibine girmez; ama şunu da sormak gerekir.
Amaç nedir?
Şiir mi?
Yoksa!..
İşte bunu tamamlamaya benim yüreğim elvermiyor.
Pavyonda şarkı söyleyen birinin, “ben sanatçıyım,” demesini yadırgarım; ama anlarım. Çünkü karşılığında para almaktadır. Ve eğer gerçekten sanatçıysa çok kısa zamanda ‘sanatçı’ sıfatını ona verirler. Sanatla ilgili hiçbir değer yerde kalmaz, diye inananlardanım.
Şimdi o sözde sanatçı karşılığında para alıyor.
Peki, sözde şair olan ‘ben’ burada yazdığım şiirlerin karşılığında ne alıyorum. Eğer iyi bir şair olsaydım (ki bu sitede sayabileceğim kalemler var) şimdiye kadar bana ‘şair’ sıfatı çoktan verilmişti. Yani, mahalle arasında top oynamakla, ligde top oynamanın arasındaki fark neyse bu da budur.
Ligde futbol oynayan kişi karşılığında para alır; ben ise bunu zevkim için yaparım; ama asla kendime futbolcu demem. Bu tümcemde geçen ‘zevk’ sözcüğünün altını çizmek gerekir. Asıl değinmek istediğim şey ise, şiirin amaç değil araç olarak kullanılmasıdır. Şiir bana göre, bazen amaç bazen araç değildir; her ikisini de şiirde birbirinden ayıramazsınız.
Vee şiir de her şey değildir, insanın çok değerli öncelikleri vardır. İşte ‘acı ama gerçek’ olan da budur.
En azından ben böyle düşünüyorum.
Sayfamı ziyaretiniz beni onurlandırdı..
Saygılarımla..
Yazınızın başlığını ve son bölümde vermiş olduğunuz örneği görmezden gelirsek eğer ‘şiir üzerine oldukça güzel ve sorgulayıcı bir yazı’ düşüncesinin ayaklarını yere sapasağlam koyacaktım.
Şiiri, tiyatro ile ilişkilendirmek ve Arjantinli Şair Borges’in fikir ve düşüncelerinden yararlanarak ve hatta isimlerini zikrettiğiniz değerli kalemlerimiz ile günümüz Türkiye’sinde ‘şiirin yeri’ konulu zevkle okunan ve belki de okurlara da bu düşünme ve sorgulama sürecinde ön sıralardan bir koltuk ayarlayabilirsiniz düşüncesindeyim. Belki de okurlar aldı bile yerlerini ön sıralarda. Ve unutmadan elbette yazar kendi düşüncelerini de yazıya ataşlamıştır. Yazınızda da bahsettiğiniz gibi.
Ancak benim belirtmek istediklerim; kendini ‘ses sanatçısı’ olarak gören veya görmek isteyen kişinin ‘sanat’ ve ‘sanatçı’ kavramları üzerinden Türkiye’deki sanat düşününü detaylı ve insanları çözüm üretmeye sevk edebilir düşüncesindeki bir yazıda yerinin olmadığıdır. ‘Peki!’ sözcüğü ile okurlara açık bir soru niteliğindeki final ise örneğin uygunsuzluğunu bence örtemez. Elbette bu benim şahsi düşüncemdir. Doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir, tıpkı sizinkiler gibi. Belki buradan ‘sanat; toplum için midir yoksa sanat için mi?’ sorusuna gelebiliriz. Bu biraz da ‘tavuk mu yumurtadan çıkar; yumurta mı tavuktan’ çıkmazına gelir ki debelenir dururuz sonu gelmez bir anaforun içinde.
Belirttiğim bölümler haricinde eli yüzü düzgün, yanlış olan bir şeyleri dile, belki de göz önüne getirmek ve bu yanlış olanı düzeltmeye yönelik en azından fikir ve düşüncelerini paylaşmak isteyen bir yazarın kaleminden çıktığını her okurun düşünmesini sağlayan yazınızı tebrik ederim Sevgili ÖmerNazmi.