Kelimelerin Kokusu
Billur mahreçli bir kaynaktan dökülür kelimeler. Nâmelerde söz olur, şarkılarda tını. Şair eli değerse şiir. Kelimelerin de çiçekler gibi rengi ve kokusu vardır. Bazen, çayın rayihası karışır sabah tazeliğinde kelimelerin kokusuna, adı muhabbettir. Kelimeler en çok erguvan renginde gülümser yaşadığınız kent İstanbul ise. Boğazın iki yakasından hoş bir koku sarar sarmalar sizi. Yosun kokusu erguvan kokusu ile harmanlanınca İstanbul hayallerinizde güle remizdir. Mavilik düş kurar sinesinde kelimelerin.
Üsküdar sahilinde iseniz, gözünüz takılır Kızkulesi’nin asaletine ve zarafetine. Sonra Mihrimah Sultan camiinden bir ezan yükselir. Alır götürür ruhunuzu bulutlara. Ezanın lahutiliğine kapılır, yönelirsiniz camie. Artık, Mihrimah mı olur, Gülnûş Valide Sultan mı… Cami avlusunda gördüğünüz kediler yadınıza Ebu Hureyre’yi (Allah ona rahmet etsin) düşürür, ruhuna edeple bir Fatiha yollarsınız. O munis varlıklara bakınca merhamet ve şefkat kelimelerinin kokusunu duyarsınız genzinizde, içiniz açılır. Huzura ermek için huzura durmaya yönelirsiniz. Secde mahalli hasretle alnınızı bekler. Merhum Necip Fazıl’ın “Beni kimsecikler okşamaz madem/ Öp beni alnımdan sen öp seccadem” dizeleri dökülüverir. Yunur yıkanır sineniz huzura durursunuz.
Allahuekber, lafzı celilini dilinizle söylerken; dünyevi olan her şeyi elinizin tersi ile arkaya atarsınız. Üstünüze huzur sağanağı yağmaya başlar. Sahibi Hakikiyle söyleşmeye başlarsınız. Sohbetinize melekler tanıktır. Huzur kelimesinin mest eden kokusu yayılır mabedin içine. Kabe tam karşınızda mihrabın ardındadır. Hani derin nefes alsanız Kabe’nin ve Kabe kelimesinin kokusu dolar ciğerlerinize… Yaratanla konuşmanız sizi saflaştırır alabildiğine ,teslimiyetin manasına erersiniz.
Kelimelerin kokusunu hissetmeniz için, koku uzmanı olmanız da gerekmez. Bazen bir rüya görürsünüz. Medine’de metfun sevgililer sevgilisinin ikliminden kokular gelir gül usareli. Dilinizde salavat-ı şerife eliniz edep ile göğsünüzün üstündendir. Medine hasreti yakar sinenizi. O sevgiliye hem dünyada hem beka aleminde kavuşmayı dilersiniz Mevla’dan. O demde hem dünyadan hem Leyla’dan vazgeçersiniz.
Dedim ya, kelimelerin kokusu vardır. Bazen yasemin, bazen lâle, bazen sümbül. İstanbul’sa kentiniz, kelimelerin kokusu hem lâle hem erguvan…
Koku mahreçli yazıyı bir beyitle tamamlayalım en iyisi:
“Senden bilirim yok bana bir faide ey gül!
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül”
19.04.2016 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Yazdiginiz bu misk-i amber kokulu yaziyi birkac defa okudum, gozyaslari içinde. Yeter mi peki? Gozyaslarimiz temizler mi içimizi, içimizi bilen bilir en iyisini. "Biz birtakim insanlar ne de kolay aglıyoruz", belki bu da bi savunma, belki dayanamama hali belki de ne bileyim nazimiz boyle geciyor iste butun guzel isimlerin sahibine-azze ve celle- kimsenin asla yetmedigi o anlar.. o ezanin ve hatta selânin getirdigi huzurun sesini baska nerde bulabiliriz? O guzel kokulara ne zaman kavusabiliriz, peki ya o güzel rüyalara olan hasretimiz ne zaman diner? Soru icinde cumle soru, hayat dedikleri sey. Bir muamma gibi...
Bambaska iklimlerden yazdiginiz bu yaziya selâm ederim.. hurmetler size, cok. Huzurla kalasiniz, daima.