- 864 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluğuma Dair
*******Sene 1978 köyümüzde bulunan İlköğretim okulunda, okula başlayacağımdan dolayı çok heyecanlıydım. Babam beni içinde bulunduğumuz yıl İlkokula kaydımı yaptırdı. Okuma ve yazmayı öğrenmek için can atıyordum. O zamanlar birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar tek bir öğretmen okutuyordu. Okulumuzun tek bir sınıfı vardı, birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar tüm sınıflar aynı derslik içerisinde eğitim görüyorlardı. O zamanlar öğrenci çoktu ama tüm sınıfların bir arada tek bir öğretmen tarafından okutulması sonucu iyi bir eğitim alamıyorduk. Ailelerde eğitime pek önem vermiyorlardı. Zaten okuldan sonra evde ders çalışma gibi bir imkânımızda yoktu. Köye daha elektrik gelmediğinden geceleri gaz lambasının ışığında otururduk. Sadece oturduğumuz oda karşıdaki insanı seçecek kadar aydınlık olurdu. Köy okulu olduğu için çok zaman okula dahi gitmezdik. Anneler, babalar her gün öğretmenden izin alırlardı. İzin almalarının sebebi ise köyümüzde bulunan her hanenin yüze yakın koyunu vardı. Koyunlar için çoban tutulurdu ama kuzular koyunlardan ayrı olarak arazide otlatırdık. Bizimde günlük hayatımızın çoğu okuldan çok kuzu peşinde geçerdi. O zamanlar 7-8 yaşındaki çocuklar ailelerine yardımcı olmak için tarlaya giderler, bostan bakarlar, arazi sulama işleri, mahsullerin hasat zamanı tarlada çalışma gibi tüm işlerde çalışırdık. Günlerimiz aylarımız yıllarımız hep böyle gelip geçerdi. Köyün altından geçen küçük bir ırmak vardı. Köyün tarlaları da bu ırmağın suyu ile sulanırdı. Irmakta çok balık olurdu. Bazı zamanlarda arada bir ırmağa girerek taşların altından elimizle güzel balıklar tutardık. Tabi arada bir balık yerine su yılanlarının da elimizle yakalardık. Zehirli olmadığı için pek korkmazdık.
********Zaman çok hızlı akıp gidiyordu, İlkokul üçüncü sınıfa geçmiştim, köyümüze 1981 yılında elektrikle birlikte ilk kez teknoloji girmişti. Bu büyük teknoloji ile birlikte karanlıkta geçen gecelerimiz bir anda toprağın dibine gömüldü. Kendimizi, yalancı cennetin içinde bulmuştuk. Artık gaz lambalarını süs için raflarına kaldırmıştık. İlk zamanlar sık sık elektrikler kesiliyor, gaz lambalarını arada bir tekrar çıkarıp kullanıyorduk.
Köyümüz elektrikle birlikte, siyah beyaz televizyonla da o tarihlerde tanıştı. Seksen hanelik köyde sadece köy muhtarının evinde bir adet televizyon vardı. Gündüzleri pek gidilmezdi ama güneş batıp hava karardıktan sonra köyün yediden yetmişi muhtarın evinde toplanırdı. O zamanlar Türk filmleri meşhurdu, genelde film seyir edilirdi. Köyün yaşlıları televizyona gâvur icadı derlerdi, zamanla televizyonu onlarda sevmeye başladı. Tabi bu arada köyde dört ev daha televizyon almıştı. Bu dört televizyonun alınması ile birlikte köy muhtarının da yükü biraz hafiflemişti. Köyümüzde hiçbir iletişim aracı yoktu olanı biteni artık televizyonlardan öğrenmeye başlamıştık. Bir yıl sonrada köyümüze telefon geldi. Telefonda yine basmalı değil numaraları çevirmeli idi. Bu telefonu da yetkililer yine muhtarın evine çekmişlerdi. Gurbette olanlarımızla yıllarca bu telefondan görüşmeler yaptık. Televizyon da olduğu gibi zamanla hane sahipleri evlerine kendi hatlarını çektirdiler ve yine muhtarın üzerinden büyük bir yük daha kalkmış oldu.
***********Bunlar olurken bende İlkokulu bitirmiştim. Benimle beraber okulu bitiren dört arkadaşım kasabada bulunan ortaokula kayıtlarını yaptırmışlar; arkadaşlarımın kayıt işlemlerinden hiç haberim olmamıştı. Haberim olur olmaz bende bir yolunu bulup okula kaydımı yaptırmalıydım. Arkadaşlarımın ortaokula kayıt yaptırdıklarını babama ve anneme söyledim. Beni de kasabadaki okula kayıt ettirmelerini istedim. Ama onlar kayıt işine pek sıcak bakmadılar. İlkokul öğretmenimi buldum kendisinden diplomamı aldım ve aynı gün yürüyerek kasabaya gidecektim. Şimdiki gibi araba yoktu, bizim köyün civarında 15-20 köy vardı. Bu köylerin tüm yolcularını kasabaya ve şehir merkezine bir otobüs taşırdı. Oda sabah saat 07.00’ da yolcuları alır ve tekrar akşam 04.00’da şehirden dönüş yapardı. Ben kafaya koymuştum bu gün kasabaya gidip, ortaokula kaydımı yaptıracaktım. Diplomamı aldım ve bulunduğum köye 10 km mesafede olan kasabaya tam üç saatlik yürüyüşten sonra vardım. Bu sıra kasabada bulunan tuvalete ihtiyaç gidermek için girmiştim. Tuvaletten çıkıp okula giderken ilkokul diplomamın olmadığının farkına vardım. Nerde düşürmüş olabilirim diye düşünürken hemen aklıma en son ihtiyaç gidermek için girdiğim, kasaba insanının ve öğrenciler tarafından kullanılan tuvalet geldi. Hemen koşarak tekrar gittim. Diplomam tuvaletin kapısının önünde duruyordu, o an sanki tüm dünya benim olmuştu. Bu arada saat:12.00 olmuş, okul öğle tatiline girmişti. Okula vardığımda öğle tatili olduğu için kayıt yaptırabilmem için okulda kimse yoktu. Bende bu zamanı köyümüzden kasabaya okumak için gelen ağabeyimi bularak değerlendirdim. Öğle sonu idareye kayıt işlemlerimizi yaptırmak için başvuruda bulundum. Okullar açılalı tam bir hafta olmuştu, okul yönetimi kayıt işlemlerini yapamayacaklarını kayıt zamanının geçtiğini söylediler. Ama ben yinede umutlu idim. Ağabeyim filanca öğretmene bir gidelim belki o bize yardımcı olur dedi. Çok sevinmiştim zaman kayıp etmeden bahsi geçen öğretmenimizi bulduk. Allah ondan razı olsun, onun sayesinde o gün ortaokula kaydımı yaptırdık. Pazartesi günü okula başlayacaktım. 10 km.lik yolu tekrar yürüyerek köye döndüm. Bu arada ben bu 12 km.lik yolu yürürken 12-13 yaşında bir çocuktum. Neyse ki köye tek başıma sağ salim dönmüştüm.
*********Benim için çok önemli olan bu haberi hemen annemle paylaştım. Annemde okumamı istiyordu, oda çok mutlu oldu. Sıra babamı bulup durumu ona da anlatacaktım. Babamı yakın bir komşumuzun evinde çay içerken buldum ve durumu anlattım. Pazartesi günü okula gitmem gerektiğini ve okul ihtiyaçlarımızı tamamlamamız gerektiğini söyledim. Babam beni gayretli görünce oda bana pazartesi günü ilçeye giderek okul için lazım olan tüm ihtiyaçlarını alırız dedi. Ve Pazartesi günü ilçeye birlikte gittik. İhtiyaçlarımız giderilmişti, Babam ağabeyimin kalması için kasabadan bir ev tutmuştu. Üç arkadaş beraber kalıyorlardı. O gün beni onların yanına bırakarak, kendisi köye döndü. Böylece bende ortaokula kasabada başlamış oldum.
****** Sevgili büyüklerim ve küçüklerim çocukluk zamanlarımızda elektrik yoktu, telefon yoktu, insanlarda belki para dahi yoktu. Ama bir köy muhtarı veya başka bir hane halkı sahip olduğu bir televizyonu ve bir telefonu tüm köy halkı ile paylaşabiliyorduk. Hatta bütün gün evine gelenlere elinde ne varsa tüm imkânlarını insanlara seferber ediyordu. O zamanlar hep birlikte çok mutluyduk, acılarımızı sevinçlerimizi hep birlikte yaşardık. Şimdi insanlar çok zengin her şeye sahipler bir evde bir televizyon değil iki hatta üç……daha fazlası var, ama insanlar mutlu olamıyorlar.
Saygılarımla Hoşça Kalın.
Salim KILIÇ
16.04.2016
YORUMLAR
İyi geceler üstadım. Yazınızı büyük içtenlikle okudum. O dönemlerinizi böylesi hasret ile yad etmeniz ne hoş.
Çok doğru diyorsunuz; şimdilerde teknoloji, araç gereç vesaire her şey elimizin altında mevcut. Ama kaybettiğimiz insanlığımız var üstadım. Eskiden insanın insana karşı bir saygısı, sevgisi vardı. Şimdiler de ise insanlarımız maalesef ki bireyselleşti.
Ben 19 yaşındayım. Ve çevremdeki genç neslimin nasıl boş yere zaman harcadıklarına tanık oluyorum.
Bir insan araştırmadan, yazmadan, gezmeden nasıl yaşar diye düşünüyorum. Evlerine kapanmış, sanal ortamda oyunlar oynayan gençlerimiz var maalesef...
Dibinde bombalar patlasa haberleri yok - ki patlıyor da-
Okumadıkları gibi ne bir tartışma da söz sahibi olabiliyorlar ne de girişimcilik de bir hak talep edebiliyorlar.
Keşke sizin dönemlerinizde yaşasaydık da duygularımız yalın ve berrak olsaydı.
Teşekkür ederim böyle güzel bir yazı paylaştığınız için. Saygı ve sevgilerle üstadım.
salim kılıç
Sana ve seni yetiştiren ailene sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Sayğılarımla........