Şiir İncelemesi: AZIKSIZ ÇIKMA YOLA/ Bahaeddin KARAKOÇ
AZIKSIZ ÇIKMA YOLA/ Bahaeddin KARAKOÇ
Bir nehir geçeceksen, önce soyunmalısın,
Bir dağı çıkacaksan, soluklu olmalısın.
Madem ki niyetlisin, seferin kutlu ola!
Caydırmayı düşünmem, ama derim ki sana:
Azıksız çıkma yola! ...
Seferin savaşaysa sağlam kuşanmalısın
Zaman öyle bir at ki ihmâle vermez mola!
Erkenden daha erken uyan ki kazanasın
Mahmur “biraz daha”lar düğümü çok tuzaktır
Azıksız çıkma yola! ...
Pınarın gözü ise aradığın, sendedir.
Üzengiye sağlam bas, dizgini ele dola!
Güz bahçelerinde gazel toplama, çiçek topla,
Boşa vakit öldürme, yarına kefilin yok
Azıksız çıkma yola! ...
Vuslatsa istediğin, in insanın içine
Ve çarşılarda dolaş Azrail’le kol-kola!
Mezarlığa git düşün, düğünlere git ağla
Kanadın sızlasa da Uhud kadar ağır ol
Azıksız çıkma yola! ...
Öyle bir abdest al ki, su bile sarhoş olsun
Sen yaprak ve çiçek ol, gördüğün kuru dala
Hep gönül şehri onar, kâinata sevgi sun
Her ham söze sağır ol
Azıksız çıkma yola! ...
Nereye gidersen git, heybene gönül doldur
Bir kovan parçalama bir parmak acı bal’a!
Yontuldukça yer kapla ve her zaman güzel kal,
Temiz ol, fazlanı at, eksiğini tamamla
Azıksız çıkma yola! ...
Ahmet Yesevi’den gelen, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kendi tekkelerini kurmuş, kısaca Anadolu Erenleri, Anadolu Gönül Ocakları, Alperenler dediğimiz silsilenin günümüzdeki iz düşümü değil midir Karakoç üstadlar.
Hadi soralım kendimize, bu şiir; hece şiiri midir, serbest şiir midir diye? Cevap arayalım.
Ana kalıbı 14 lü hece, ana yüklenicisi 7’li hece gibi duruyor. Kafiye şemasını çıkarabilir miyiz? Tanıdık bir kafiye örgüsü çıkmıyor karşımıza ancak karşımıza çıkan, dilimize, kulağımıza hoş gelen bir ses düzeni.
Anlamsal bir zorlama yok, gayet açık ve net her ifade. Mantıksal bir kurgusu var ve bu kurgu hedef ile hedefe ulaşan yolları gayet güzel anlatıyor. Bir işe başlayacaksan o işin ustası gibi donanımlı ol, gerekli olanı yap ki, işi başarabilesin, hedefine ulaşabilesin. Buna kısaca, “edep-adap” diyoruz, yani yaptığın işin hakkını vermek. Bu yüzden şiir, edepli şiirlere güzel bir örnek teşkil ediyor.
Ses düzeninde dikkatimi çeken; 1. Kıtanın 3. mısrası ile diğer kıtaların 2. mısralarının –l sesini kilit taşı olarak kullanması. Şiiri hem kitaplardan, hem de internetten araştırmasam, derdim ki: şiir internet sitelerine yazılır ve paylaşılırken; 1. kıtanın 2. Ve 3. Mısrası yer değiştirilerek yazılmış ve paylaşılmış. Hangi kitaba ve siteye baksam yukarıda yazıldığı gibi orijinal halinde.
Serbest şiir olmadığına göre, halk şiirimiz hangi türü olabilir?
Koşma, Koşmanın Yedeklisi yani Yedekli Koşma-Ayaklı Koşma.
Yedeğimiz, ayağımız:Azıksız Çıkma Yola.
Şiirde imla düzensiz kullanılmış.
“Seferin savaşaysa sağlam kuşanmalısın “
“Vuslatsa istediğin, in insanın içine”
“Öyle bir abdest al ki, su bile sarhoş olsun “ gibi mısraların sonuna nokta konulmamış.
“Madem ki” derken –ki ekinin yazımı yanlış. Bitişik olmalıyken, ayrı yazılmış.
5. kıta 4. mısranın son bölümü yazılmalı değil miydi?
"Her ham söze sağır ol " 7 hece de kalmış, oysa diğer kıtaların 4. mısraları 14’lü hece. İllahi hece sayısı tamamlanmalı mı, bu mısrayı ayak mısrası tamamlayamaz mı? Tamamlar, ancak diğer kıtalar ile şiirin şekli yönünden bir uyumsuzluk olur. Bu kıtanın diğer kıtalara göre daha çok ilgi çekmesi için mi yarım bırakıldı veya yarım bırakılarak farkındalığı mı artırılmak istendi? Şairin özelinde kalmış veya okuyucuya hediye edilmiş, yazılmamış bir 7 hece. Ben bu eksikliği kendime bir hediye olarak görüyorum. Bu şiirle karşılaştıkça, hep o hediyeye, güzel bir karşılık vermek için uğraşırım belkide.
Şiirdeki en zayıf mısra: 2. kıta 4. mısra.
(Mahmur “biraz daha”lar düğümü çok tuzaktır )
Diğer mısralara göre, harf tekrarları, -r harfleri garipleştirmiş mısrayı, ulama eksikliği cabası.
mahmu-r
daha’la-r
tuzaktı-r... her biri farklı görevde, biri kökte, biri çoğul ekinde, biri fiilde, belki mısranın çatısında bir sorun var.
"Bir" yerine "çok" kelimesinin kullanılması, tuzakların çok olduğunu vurgulasa da..
bi-r tuzaktır, olarak kullanılsa, sanki şiirdeki r seslerinden kaynaklı sorun, giderilecek gibi geliyor bana. Bir -r sesinin başıma açtığı dert, ne de büyük oldu.
Şairin, dil bilgisine hakim olması şart. Şairin azığı; dil, kelime, imla değil mi? Bunların öncesinde ise; elbette gönül ki, Gönül; kimin tahtı? Bizim örnek aldığımız üstadlarımızın gönlü bir başka derya, bir başka geniş, bir başka güzel. Ki şiirlerindeki güzellik buradan geliyor. Sade bir güzellik, sahici güzellikten.
Bizim Anadolumuzu Tasavvuf erleri yoğurdu, o yüzden bizim İslamlığımız, başka milletlerin İslamlığına hiç benzemez. Kültürümüzden midir, insana, dosta, düşmana bakışımızdan mıdır bilmem, sanki sahabe efendilerimizden sonra islamı en güzel yaşayan bizleriz. Bizleri yoğuran ise, Horasan Erenleri!
Emevi zulmünden kaçan sahabe çocuklarının, torunlarının talebesiyiz biz, kaynaklarımız gayet sağlam. O yüzdendir ki, devlet ile her daim karşı karşıya gelmişiz. Roma imparatorluğunun baskısına maruz kalan Hz. İsa’nın havarileri gibiyiz. Daha doğrusu gibiler. İslamın altın çağlarında yaşayanlar/yaşatanlar.
Bu şiirde tasavvuf kokusu buram buram. Yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi. Şiir soyut ve somutun orantılı bir şekilde karışımı.
Üç somut kelimeye, bir soyut kelime denk gelecek şekilde.
Acaba diyorum, üstadlar tek tek kelimelerin üzerinde mi duruyor, yoksa şiir yılların birikimi üzerine mi yazılıveriyor.? Bende koskoca bir soru işareti bu husus.
Somut kelimeler:
Nehir
Soyunmak
Dağ
Soluk
Sefer
Azık
Yol
Savaş
At
Mola
Uyanmak
Üzengi
Dizgin
Güz
Çiçek
İnmek
Mezarlık
Düğün
Kanat
Su
Sarhoşluk
Yaprak
Çiçek
Kuru dal
Şehir
Heybe
Kovan
Parmak
Bal
… gibi.
Soyut kelimeler ise, ilk bakışta görmek hayli zor, ki zaten soyut dediğimiz, görülür
mü?
Niyet
Kut
Düşünmek
Zaman
İhmal
Tuzak
Vakit
Sızı
Gönül
Sevgi… gibi
Şiirleri bize okutan genelde, somut kelimelerdir. Somut kelimelerin idrakimize çağrışımı, uyanmak istemeyen bir insanın yüzüne soğuk su dökülmesi gibidir. Siz ne kadar, okumayacağım, anlamak istemiyorum, çekil git başımdan deseniz de, hakiki şiir; soğuk su gibi kendine getirir okuru.
“Öyle bir abdest al ki, su bile sarhoş olsun
Sen yaprak ve çiçek ol, gördüğün kuru dala
Hep gönül şehri onar, kâinata sevgi sun
Her ham söze sağır ol
Azıksız çıkma yola! ... “
Yapılan kısa incelemede, hamlığımız varsa, olduysa; Afola.
Saygılarımla..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.