- 212 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Felsefenin Doğuşu 5
Pagan kültürü veya pagan dini denen paganlık; giderek köleci moda akımlardan da aktarılan kimi esinlerini de kendi içine aldı. Böylece paganlık ortaya karışık bir şekilde, eski pagandı felsefesini de muhafaza eder oldu. Bu muhafazakârlık, köleci öğretiye doku uyuşmazlığı olmanın da tepkisiydi. Ama paganlık tepki koyduğu karşıt durumuyla da yoğrulmadan da edememişti. Köleler milletten değildi.
Yine köleci kült merkezinin yönetim çevresi, ana merkezli alandan dışa doğru yaptığı salınımlarıyla büyüdü. Köleci ana yapının merkezden çevreye doğru uzaklaşma yapması nedeniyle köleci alan giderek büyüdü. Büyüyen yapı çok farklı köleci kültürleri içeriyordu. Daha açığı farklı kültürlü milleti yapıların köleci iman üzerinde veya köleci kaderleri benimseme üzerinde aynı millet olmanın köleci iman tevhidine değin köleci bağlılık andını içiyorlardı.
Köleci iman nedenle, millet kavramı; köleci dönemle beraber köleci imandan da meşruiyet ligini aldı. Milleti kültürlerin doku uyuşmazlığı karşısında millet farklı milletlerin yönetilemez oluşları türü sorun salar TEVHİDÇE (milletlerin birliği- milletlerin birleşmesi-milletlerin tekliği) oluşun süreciyle aşıldı. Aynı tanrının tevhidi edilme sıfatı içinde, ön ittifakı kökenli milletlerin olan rabler tevhidi; “milletin rabbi” oldu.
Söz gelimi on iki İsrail soyunun Rableri içinde olan Yehova ve Elohim türü rabler; Elohim oluşla yoksul sınıfın ve Yehova oluşuyla da zengin sınıfın tanrısı olmanın tevhitçe Rabbin tekli görünümüydüler. Yani ikili (çoklu) görünenler tekliydi (tevhitti) . Tekli (tevhit) görünenler de (millet, rab gibi şeyler de) çokluydu.
Tevhidin, Rab öğretisini yayan; rabbiler ortaya çıktı. Aynı tanrı tevhidi üzerinde; aynı tanrının çocuğu olan milletler; “aynı tanrının kulu olmakla”; “tanrılar tevhidi”; yeryüzündeki milletlerin (âlemlerin) de tevhidini oluşacaktılar. İmparatorluklar fiili oluşla yayılmacı, istilacı ve sömürgeciydi. Ama mana oluşla bu tevhitçi oluş kapsamındaydı. Süreç bu gelişmişlik alanındaki bir halk hafızası olmanın da ilk simgesi olanlardan; İbrahim’i milletti.
Âlemlerin (yeryüzündeki milletlerin rabbi olma türündeki Mamon’du ve monoca anlamalar giderek önce hiyerarşik bir yapı disiplini içinde oldu. Sonra da tek bir, “Tanrı ilah” tevhidi oluşla otaya çıkacaktı.
Bu tür tevhitçi tanrı anlayışı, dolaysıyla milletleri aynı izan ve aynı anlayışların içindeki bir örneklikle yönetilmesi demek, sürecinin (kontrol edilmesi) aynı zamanda da emperyalist olan imparatorlukla köleci yapının yayılmacı ideolojisine de pek uygundu. Felsefe, köleci iman içinde sorgulanmaz oldu. Köleci ihtiyaca göre ve köleciliğin karşıtı olan muktedirliğe de cevap oluşla inşalarsın yaşantı olmanın gelenek, göreneğiydi. Ve bunun muhafaza ritüeldi dinine dönüştü. Böyle olmakla iman, donup kalan felsefeydi.
Krallar, hakanlar, sultanlar, imparatorlar, şahlar; milletlerin Rabbi olan, bir tek rabbin gölgesi oluşları ile birçok âlemleri (yeryüzü milletlerini) yönetmeleri, emperyallik için fevkalade iyi bir gelişmeydi. Bu iyi gelişme elbet karşıt olumsuzluğunu da yansıyacaktı.
Totem ve ilah meslekleri gibi uğraşları ve ittifakı yapı mal varlığı gibi zenginlikleri olan gruptu totemi sosyal yapılar; köleci imanın pekiştiği milleti sosyal yapılara da dönüştüler. İttifakı ve birkaç totem mesleğin bilirliğinden tevhide olan, millet tanımı; efendi inşadı köleci yapı ile tümden kuldu (köleci) yapıya tabii olan mevali, reaya, ya da ahali oluşla, kişi olmanın nicelik ve niteliğine dönüşecektiler.
Bu nedenle erken dönem menşeli ilahlara, köleci düzenin yansıma anlamlarına uygun biçimde yeni anlamlar yüklenmeliydi. Zorunluluklar köleci kült merkezlerine veya köleci kutsal yerlere yeni kararlar aldırıyordu. Asur, Ninova, Aton, Küdüs, Mekke, Medine, Magna Karta vs. tevhitle inşacı oluşlar kabili yeni tevhitçe kararlar ve gelişmeler de bu türden tevhitti oluşun kararlarıydılar. Gereksinme, düşünsel olanı ve fiili olanı güncele göre oluşuyla nesnelce organize olmaya zorluyordu.
Köleci niceleyişler, niteliksel düşünce sıçramasıyla önce kendine özgün köleci anlayışlarının sentezini verecekti. Amon-Ra, Yehova gibi kurban adak isteyen, mülk sahibi azametli, muktedir olan tanrılar; kendi temsilcisi oldukları milletin dışında kalan, başka milleti uygarlıkların yağmalanmasını da ısrarla istiyorlardı.
Üreten ilişkiler bağıntısı, yağmayı düzenli ve sürekli yapılabilir bir talancı grupların işini de, yansıttılar. Yağmacılığı da, totem ya da ilah mesleği kılan Ispartalılar ve eski Cermen grupları gibi yağmacı gruplar böylesi talancı gruplardandılar. Bu grupların anlayışına göre erdemi mana, yakalanmadan hırsızlıktı. Yakalanan hırsızlıklar aşağılanırdı. Ustaca yapılan hırsızlıklar övülürdü.
Yağma (ganimet) edilmeyi yeğleyişle bu kabilden öfkece intikamcı olan tanrıların mülkünde sabanında çalışacak köle emeğine şiddetle ihtiyaç vardı. Köle emeğine muhtaçlık, esirlerin köle olmalarına karşın öldürülmeden canlarının kurtulması karşılığında; canları bağışlanan köleler de kendilerine merhamet eden efendileri için hizmet verecektiler! Yeni yasa buydu. Cana karşı, canın doymasına karşı, kölelikti.
Artık köle edinmek için, yeni mülkler edinme için çevreye yayılma başladı. Yayıldıkça büyüyen yapının kendisine özgü dinamik ve parametreler entegresi ortaya kondu. Tüm bunlar; mülk sahibi olup, yeni istilacı durumuyla; eskiye göre yeni olan her şeyi bilen, milleti olan tanrılar marifetiyle söyleniyordu.
Gelişen fiili koşulların kendi gereksinimleri nedeniyle esirleri öldürmeyen! Esirlerini öldürmeden savaş esiri edilmekle köle kılmalı alicengiz oyununun üzeri merhamet etme şalıyla örtülecekti. Esirlere ve bu uğurdaki mağdurları öldürülmemek ile merhameti şahaneye mazhar oluyorlardı!
Köleye ve köleci mantaliteye gereksinim nedenle, acıyan Rab sıfatları ortaya konmuştu. Bir kısım savaş esiri ganimet insanların öldürülmeyip köle edilmesini çok sonraları da eliyle cizye verilmesini emreden (!) çok merhametli ve her şeyi hakkıyla bilen (insanları köle etmeyi, insanı köle kılan bu işte de bir hikmet olduğunu bilen) kaderleri yaratan, milletlerin babası ve tevhitçi tanrıları vardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.