SEVGİLİ TAYLAN
O gün başlamıştı okul.
İnanamıyordum ama İTÜ de idim . Hem de kimya bölümüne girmiştim.
Okul binasının sahanlığında ürkek çekinden duruyorken üst katın merdiven basamaklarından indin.
Gördüm görmesine de hiç senden yana bakmadım. Derslikler ne tarafta acaba diye düşünürken bir ses “madenden misin ?” dedi. Yok derken başımı çevirdim.
Baktım sensin.
O zaman bizdensin dedi. Sizden ne demekti bilmiyordum. Kolumu hafifçe tuttun üst kata çıktık. Sola dönünce ikinci kapıdan girdik içeri.
Koca amfi boştu. Herkes biraz mesafeli durarak ön sıralara yerleşmişti. Ben üçüncü sıranın başına oturdum. Yanımdaki sandalyeye oturdun. Bacakların öyle uzundu ki sığmamıştı sıraya iki yana açarak oturabilmiştin. Ben tebessüm edince de bir baba edasıyla başını bana doğru eğmiştin.
Sınıf otuz beş kişi idi. Otuzu erkek beşi kız. Nalan, Nur, Nalanın ablası, diğeri kimdi hatırlamıyorum. Nalanın ablası ders yılı başladıktan birkaç ay sonra evlendi. Okulu bıraktı. Evliliği garanti saymıştı besbelli.
Her ders yanıma oturman yetmezmiş gibi, eve dönüşlerde de hiç yanımdan ayrılmıyordun.
Ben Suadiye’de oturuyordum, okul Maçka’da idi. Vapurla geçiyorduk karşıya. Sen Kumkapı’da bir yurtta kalıyordun.
Yeni boşanmıştım bir yıl süren evliliğimden. Seni kendimden çok genç görüyordum, iki yaş fark var aramızda diye. Sen olsun dedikçe kaçıyordum. Erkekleri tanımayan ,erkeklerden korkan Ayla’dan ,kendimden kaçıyordum.
Sevmekten, kırılmaktan, örselenmekten. Öylesine gençtin öylesine istediğini koparmaya alışkındın ki ne desem kar etmiyordu. Peşimdeydin.
Bir ders sırasında seni sınıftan attırmıştım. Hatırlıyor musun ? Kağıtları kıvırıp kıvırıp bana atıyor, dikkatimi dağıtıyordun.
Ben de şikayet etmiştim seni. Parmağını sallaya sallaya çıkmıştın sınıftan.
Ders bitişinde gittiğini düşünürken bir de baktım bekliyorsun. Bir şey olmamış gibi el ele yürümüştük Karaköy’ e, sen yine beni bırakıp geri Kumkapı’ya dönmüştün.
Gündüzleri çalışıyordum ben ,gece okul ,birde dernek çalışmaları, ne çok enerjimiz varmış aşka da vakit buluyorduk ya ,en çok ona hayret ediyorum.
Olaylar olaylar, herkes bir başka yere meyilli. Benim senin derneğinin görüşünü benimsemediğimi öğrenince ne çok şaşırmıştın. Hatta teşhis bile koymuştun. Dik kafalılığımdan sana inat olsun diye başka bir derneğin çalışmalarına katılıyordum sana göre. Allahtan karşıt görüşe dahil olmadın , bu bile bir şey diyordun.
Bir keresinde okulda bildiri dağıtırken beni hırpalamışlardı da sen bütün haşmetinle püskürtmüştün saldıranları.
Sevgi biraz delilik derlerdi yaşlılar. Ne anlarsınız der gülüp geçerdik.
Ancak, okul koridorunda silah patladığında senin önüne geçer , sana bir şey olmasın diye kendi canımı ortaya koyardım. Sen peşimde dolana dolana aşık etmiştin beni kendine.
O zamanlar aşk meşk işleri ayıplanırdı. Varsa yoksa Vatanı kurtaracaksın, kitap okuyacaksın, forumlara katılacaksın, yürüyüşlerden geri kalmayacaksın. Aman ne ayıp Felsefenin Temel İlkelerini bile okumamış, Che Gueverayı bilmiyor. Daha afişlemeye bile çıkmamış. Biz sabahlara kadar okuyor, gece yarılarına kadar tartışıyorduk.
Arkadaşlarımızdan bazıları gözümüzün önünde vuruluyordu.
Bir gün ortalarda göremedim seni , ders başlayacaktı. Hala yoktun. Sonra birden kapıda belirdin , kolunu kaldırmış bir şeyler söylüyordun. Benim gözüm akan kanındaydı. Koştum, sarıldım, ittirdin.
Sonra götürdüler seni. O gece yazdığım senaryolarda hep ölüyordun. Sabah hastanede buldum seni. Başucunda bekleyen babana rağmen sarıldım boynuna. Yok bir şey iyiyim git bir an önce buradan dedin. Seni görmüştüm ya o yeterdi.
O parmağın yıllar sonra seni gördüğümde hala kanıyor gibi geldi bana.
Ben yaşadığımız çoğu şeyi unutmuşum biliyor musun ? Senden yaşlıyım bu normaldir. İki yaş az şey mi ? Çiçek pasajına gidişimizi unutmadım ama. Kirli, Abdürrahim, Rıfat bir de Mehmet vardı. Yanmamıştı daha pasaj.
Herkes kendi aleminde ama aynı zamanda birbiriyle ilgili, duvarlarında yaşanmışlıklar olan tuhaf bir mekandı.
İnsanlar kirlerini atmaya, arınmaya gelmişler gibi. Oraya gelip birkaç saat geçirdikten sonra başkalaşıyorlardı...
O zaman kadınlar o kadar rahat girip çıkamazlardı o ortamlara . Parkam ve kısa saçımla sizden farklı değildi görüntüm. Allah vergisi çatık kaşlarımda işin içine girince kadın mıyım erkek miyim epey inceleme yapmayı gerektirirdi.
Sen alkolü severdin. Bir de bardak kırma huyun olmasa. İri cüssene, lafta atıp tutmana rağmen yanımda munis bir kedi gibi olurdun. Taşralı oluşundan gocunsan da merttin. Her zaman fırsat bulamasak da yalnız kaldığımızda yaprak gibi titrer, kızarırdım.
Sen görüp anlayacaksın diye de ödüm kopardı, utanırdım.
Yıllar sonra karşılaştığımızda uzun uzun baktın bana ve “ ikimizin hayatına da yazık ettin “ dedin. Ben inanmadım hiç buna. Evlenseydik sevgimizi kısa sürede bitirecektik. Kıyamadım sevgimize. Senin alışkanlıkların benim dünyayı farklı algılayışım uyuşamayacaktı.
Sevgimiz hiç bitmedi bak böyle. Hani derler ya kavuşamazsan aşk olur diye.
Nereye gidiyorsun?
Meyhaneye mi ?
İçkiyi bırak desem “babamda çok severdi, ben babamın oğluyum” diyeceksin.
Sevgili Abdullah amca görse istemezdi bu halini. Beni görse de çıkışırdı. “Şu deli oğlanı yola getirebilirdin, korktun” diyerek.
Bak gözlerin parladı hatırladın beni. Benim ben görmeye geldim seni . Haklısın en çok hasret yaşadık hep sana benzer ya da bana benzer birini aradık. Bulabildin mi? Yine başka alemlere daldın. Olsun. Yine geleceğim ,inanmıyorsun değil mi? Geleceğim sen bu illetten kurtulmuş olacaksın……..
YORUMLAR
Bu Cuma akşamında getirip bıraktığın kucağıma, maziyi değil mi? Elbette o! E canım mazi de öyle uslu uslu durmaz ki, o da hüznü getirdi yanında. al, dedi Ayşe yolladı sana, İTÜ-Kimya’dan. Sanki vizyona yeni girmiş gibi, anıların filmi de oynamaya başladı şimdi.
Sahi ya, anfiler ne kadar kocamandı? Orta sahanlık çok aydınlık, tavanlar çok yüksekti. Merdivenler geniş, mat mattı basamaklar. Aşıklar vardı bir de. Gizliden gizliden dokunup bir birlerine, okul dışında elele gezerlerdi. Çaktırmadan bir birlerine dokunurlardı dedim ya hani, dokunmatik ekranlardan evvel, işte bu dokunmatik sevgililer vardı, di mi?
Güzel günlerdi. Şanslıyız o güzel günleri yaşadığımız için.
Sağlıcakla Ayşe,
mymartin
Haberleri mesajdan ileteceğim. Sağlıcakla kal.
Gençlik, çocukluktan sonra hayalleri, özlemleri, sevgileri, aşkları ile... en temiz, saf, sade yaşanan insan yanımız...
Ne güzel anlatmışsınız gençlik hallerini; okudukça gerilere, o günlerime gittim.
Sanki bendim oradaki, heyecanlı, ideallerine sarılmış, bir taraf deli dolu sevdası; bir tarafı fırtına-boran!...
Bu sitede böylesi yazılar görmek de varmış mymartin.
Sevgiyle selamlıyorum.
mymartin
Size o duyguları yaşatabildi isem ne mutlu bana. Benim yolculuğuma eşlik etmeniz ne güzel. Teşekkür ederim övgüleriniz için. Sevgilerimle