- 1018 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
COLOMBO REMZİ
İlk defa adını 1985 yılında tamirci çırağı olarak çalıştığım iş yerinin mülk sahibi olan,belediyede zabıta olarak görev yapan,mesaisinin dışında ki zamanlarda düğünlerde dabruka çalan kavgacı,sarhoş birazda cazgırlığı olan ama hiç yüzünü görmediğim tanışma fırsatı bulamadığım Colombo Remzi’yi yıllar sonra Fatih caddesinde ki iş yerime komşu olmasıyla tanıdım.
İş yerimin hemen karşısında toptan zeytin satan altmışlı yaşlarda kısa boylu ve kilolu,saçları dökük ama namına göre fazla sessiz ve sakin,çok konuşmayan biriydi.
Dükkanlarımız karşı karşıya olduğundan zaman zaman gözüm ona takılır izlerdim oturmasını,çevreye bakışlarını,suskunluğunu ve yüzünde herkesten saklamaya çalıştığı hüznünü.
Yaz mevsimini yaşadığımız günlerde gölgelik olurdu caddenin bizim tarafı,bazen gelir benim dükkanın önünde serinde oturur,kısa selamlaşmalarımız hal hatır soruşlarımız olurdu.
Günler geçtikçe samimiyetimiz artıyor hayata dair sohbetler ediyorduk;bazen anlatılanlara küçük tebessümlerle karşılık verse de o tebessümün altında ki hüznü gözlerinden okunuyordu.
Bir gün Remzi abinin iş yerinde tek başına oturduğunu görünce kalkıp yanına gittim.Yine her zamanki gibi düşünceli bir hali vardı,kapıda selam verdim içeri girdim.
Yüzüne kondurduğu tebessümüyle aldı selamımı bir iskemle tuttu önüme “buyur otur” dedi .
Belliydi halinden çok doluydu,oturduğu masanın yanına oturdum başladık havadan sudan konuşmaya.
Konuşuyorduk konuşmasına da sanki Remzi abi bedeniyle yanımda aklı başka yerdeydi.Bir ara gözlerinin dolduğunu fark edince hayırdır; “abim bir sorun mu?” var diye soracak cesareti buldum kendimde.
O geçiştirmeye çalışsa da ben ısrarla onu meşgul eden,üzen şeyin ne olduğunu anlatmasını istedim
“Sorma kardeşim derdim büyük” demesiyle ağlaması bir oldu, ben bir anlık şaşkınlığı üzerimden atarak ağlama abim diye söylesem de Colombo Remzi küçük bir çocuk edasıyla hüngür, hüngür ağlamaya devam etti.
Ağlayışlarından vazgeçmeden başladı anlatmaya:
“Bir günün gecesi zil zurna sarhoş geldiğim evimde öğlen sularında uyandım, leş gibi alkol kokuyordum. Bedenimden buram, buram alkol soluyor, kendimden tiksiniyordum,”
“Yattığım yerden doğrularak oturdum, evde kimse yoktu; baş ağrısıyla beraber eklemlerimin yorgunluğunu iliklerimde hissediyordum.Sessizliği dinlerken kendime Remzi senin sonun ne olacak ,nereye kadar bu gidişat,yaşlanıyorsun çocuklar büyüdü daha bir secden yok,nereye Remzi diye kendimi sorgulamaya başladım.”
“Oturduğum yatağın üstünden kalkıp banyoya doğru giderken lavabonun üstündeki aynada yüzümü gördüm,dönüp aynadan yüzüme bakarken gözlerimden yaşlar gelmeye başladı karşımda alkolik,zavallı ve pişmanlıkları olan bir adam vardı.”
“Kendimi seyrederken daha önce binlerce kez duyduğum, kulak vermediğim ezan sesini duydum,Bir an da içimden Remzi hadi demin secdem yoktu diyordun şimdi secde zamanı dedim.”
“Hiç düşünmeden daha önce almasını dahi bilmediğim abdesti aldım ,elimi yüzümü ayaklarımı yıkadım ,evde hanımın seccadesini buldum kendi kendime de namaz kılarken kimse beni görmemeli diye de telkinde de bulunuyordum.”
“Aklıma mutfak geldi, hem evin arkasında hem de bahçeye bakıyor kimseler beni görmez dedim ve daracık mutfağa serdim seccadeyi kıbleyi hesap etmeden.”
“Geçtim seccadenin başına daha önce bilmediğim ve hiç kılmadığım namazı kılmaya başladım;Ellerimi kulaklarımın yanına götürüp Allah’u Ekber dedim ve bağladım göbeğimin üstüne.”
“Ayakta seccadenin baş ucuna bakıyor öylesine bekliyorum,dedim ya bilmediğim namazı kılıyorum,biraz öylece durduktan sonra seccadenin sağ tarafından bir beyazlık gördüm sonra sol tarafta da görünce başımı hafifçe kaldırıp baktım.”
“Aman Allah’ım olamaz koskoca bir mekandayım etrafımda yüzlerce insan uzun beyaz elbiseleriyle saf tutmuşlar bende aralarındayım.”
“Şaşkınlıkla etrafa bakarken sağ tarafımda ki adam bana şöyle seslendi –“kim ne yaparsa aynısını yap” dedi sonra o da tekbir aldı.”
“Ben küçücük mutfaktan buraya nasıl geldiğimi düşünürken cemaatin yaptıklarını da yapıyordum.Namazın sonunda sağa selam verdim aynı mekandaydım, sola selamı verip yüzümü seccadenin önüne çevirdiğimde mutfakta olduğumu anladım.”
“Yarabbi bu nasıl iştir demin ben neredeydim,kafayı mı yiyorum diye düşünürken derinden bir ses duyuyordum ama nereden geldiğini bilmiyordum.”
“Olan biteni anlayamadan bu sesin geldiği yeri aramaya başladım.Hangi yöne dönsem ses var ama nerden geldiğini bir türlü bulamıyordum.Çok heyecanlanmıştım bir yandan da bir korku sardı bedenimi,biraz nefeslendikten sonra dinlemeye başladım bu ses ne diyor, nerden geliyor iyice dinledim. Ritmik bir şekilde gelen ses; –“Allah,Allah, Allah” diye tekrar, tekrar kulaklarımda çınlıyordu.”
Colombo Remzi anlatırken ağlayışları daha da arttı fakat; arada “ben kaybettim,ben kaybettim” diye kendine kızarcasına söyleniyordu.
O anlatırken caddemizde bir kaç dükkan aşağımızda naylon satan bir imam vardı o da gelmişti dinlemeye şüpheli bakışlarıyla olayı anlamaya çalışıyordu.
Colombo Remzi bir yandan ağlıyor bir yandan da anlatıyordu, onu dinlerken benimde gözlerim dolmuş ağlayışlarından içimiz yanarak dinlemeye devam ediyorduk.
“Her yönden gelen bu tekbir seslerinin kaynağını bulmuştum evet kalbimden geliyordu ,Ya Rabbim dedim bu nasıl hikmettir diyerek çok ağladım.”
“Yolda yürüyorum tekbir sesi geliyor, yemek yiyorum yine var, uyuyorum durmuyor günlerce bu hal devam etti bende.Bu arada; bir namaz hocası kitabı alıp namaz kılmayı öğrenmeye çalışıyordum ve sırrımı kimselere anlatmıyordum.İçkiyi bıraktım arkadaşlarım bana hayretle bakıyorlar,-“ Remzi sen nasıl içkiyi bırakırsın” diye soruyorlardı.Aralarında –“gelip geçici bir şey Remzi yine döner” diyorlardı.”
“Günler haftalar geçti. O tekbir sesleri eşliğinde hayatıma devam ettim çok mutluydum. Kalbimden gelen tekbir sesleri hayatımın anlamı olmuştu ,nereye gitsem ne yapsam hep benimle idi. bu durum bende altı yıl sürdü ,alkolü bırakıp dini vecibelerimi öğrenmiş kendime yeni bir hayat kurmuştum.”
“Bir gün eski alemci tayfasından arkadaşlar çok ısrar ettiler pikniğe gidelim diye; ben ne kadar olmaz desem de ısrarlara dayanamadım, kabul ettim ama şartta koştum onlara içki olmayacak diye.Hoşnut olmasalar da kabul ettiler ve ertesi sabah yola çıktık. Diyarbakır’dan çok uzakta inin cinin geçmediği yeşillik bir yere geldik.”
“Arkadaşlar beraberimizde götürdüğümüz halı ve piknik malzemelerini yere sererken ,ben ve bir arkadaş çalı çırpı toplamaya çıktık yakılacak ateş için.Konakladığımız yerin yirmi metre ilerisinde bir taşın dibinde ağzı kapalı yetmişlik bir rakı şişesi bulduk.”
“Hemen aldım şişeyi baktım bandrolü bile üstünde hiç açılmamış bir şişe bu dağ başında ne işi olabilirdi;yanımdaki arkadaş hemen atıldı –“abi bu bizim kısmetimiz ver içelim “diye,ben olmaz dedim.”
“Tartışırken arkadaşla diğer arkadaşlar da geldiler hadi –“Remzi abi ver içelim şunu” deseler de ben olmaz dedim ve şişeyi yere vurdum ama şişe kırılmadı.Bu yaşanılanların benim sınavım olduğunu anlamıştım, kaldırıp şişeyi tekrar yere vurdum Ya rabbim bu şişe kırılmıyor .Tekrar aldım şişeyi elime arkadaşlar –“bak abi kırılmıyor işte ver biz içelim sen içme” deseler de şişeyi kaldırıp dibinde bulduğumuz taşa vurmamla şişe parçalandı.”
“Kırılan şişenin ardından arkadaşlar bana sitem edip küsmüş olsalar bile, benim içim rahatlamıştı, kazanmıştım sınavımı ve çok mutluydum.”
“Mevsimlerden sonbaharın ılık günlerinden bir gün Diyarbakır Fatih Cami’sine gittim, ikindi vaktinin namazını kılmak için,namazı cemaat ile kılamamıştım.Cami oldukça tenhaydı. Bir ara benimle beraber caminin içinde bir kişinin de olduğunu fark ettim.”
“Başladım günün ikindi namazını eda etmeye kalbimde ki tekbir zikriyle beraber,namazı kıldım oturduğum yerde dua ederken, camide ki o tanımadığım kişi bana yaklaşıp yüzüme tebessümle bakarak –“sen ne güzel namaz kılıyorsun” dedi ,o an ne olduğunu anlamadan kalbimin zikir sesi durdu.”
“Ben elimi kalbime götürüp ses neden yok diye bakarken, o yabancı bir anda kayboldu.Aman Allah’ım ses yok delirecek hale geldim başladım ağlamaya.Tekbir sesi yok kalbim durdu, o mübarek zikir beni terk etti diye çok ağladım.”
Colombo Remzi anlatmayı kesip, ben ve imam onu ne kadar teselli etmeye çalışsak ta başarılı olamadık saatlerce ağladı.
Anlamıştım Colombo Remzi’nin derdini ama haya etmiştim söylemeye;yabancı adam ne güzel namaz kılıyorsun dediği anda Remzi abi içinden “BEN mi?” demişti.Bir anlık kibirlenmiş miydi? ,kibrin olduğu kalpte zikir durmaz kaçarmış.
Bize bu olayı anlattığı zaman altı ay olmuştu o kalbinin tekbir zikrini kaybetmesi,ve gariptir yine bize anlattığı zamandan altı ay sonra da vefat etti kalp krizinden.
Dayanamadı Colombo Remzi’nin hüzünlü kalbi servetini kaybetmeye.
Bu yazıyı zaman ayırıp okuyan kardeşlerimden ricam Allah rahmet eylesin, Colombo Remzi abimizin ruhuna bir Fatiha-ı Şerif hediye etmeleridir ,Teşekkürler.
Selçuk KORKMAZ 11 Nisan 2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.