- 764 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIM-11 (SONUÇ) 2009 DA BÖYLE DEMİŞİZ
Sonuç; bu ülkenin mütevazi bir vatandaşı olarak, yirmi yedi yılını devlete hizmetle geçirmiş, ilk göreve başladığı gün, kapıdan her giren vatandaşı öz babası yerine koyarak, riyasız hizmet etmiş; tek bir ferdi görevi gereği incitmemiş, hiçbir vatandaşın; rengine, boyuna, giyimine-kuşamına, yaşamına bakmamış; ardında tek siyah nokta bırakmadan, emekli olmuş ve çoğu bölgelerde fiilen çalışmış biri olarak, aklımın erdiğince, olayları irdelemeye çalıştım. Toplu iğne ucu kadar yanlı davrandığıma şahit olup da, bunu yüzüme söylemeyenlerin de elim yevmükıyamette yakalarında kalacaktır.
Kürt vatandaşlarımızla, bin yıllardır birarada yaşadık, yaşamaya devam edeceğiz, buna kimsenin engel olmaya gücü yetmeyecek. Yıllardır Anadolu içlerine göç etmiş, etmeye de devam ediyorlar..Devletin okullarında en az benim kadar eğitim görüyor, toprak alıyor, ticaret yapıyor, seyahat ediyorlar... Sosyolojik olarak hiçbir insan, kendisinin sorun olacağını kabul edebileceği bir yere göçer mi? Ki bu göçe katılan insanlar, sayısal olarak yerlerinde, yurtlarında kalanlardan fazladır. Yüzyıllardır, ülke içinde göçen, yerleşen bu insanlar, doğrudan siyasal hiç bir organize harekete katılmamış ve iltifat etmemişlerdir. Ama dün savaşlara ve kurtuluş şenliklerine coşkuyla katılmışlardır. Daha dün bir Çerkez ile evlenen Kürt vatandaşımızın düğününe gittim; sizler tek tek kerpetenle sökseniz bile, bu insanların, kopmaya, ayrılmaya ne rızaları vardır; ne de böyle bir hakları vardır. Çapraz evliliklerden doğan milyonca çocuğa kimsenin acı yaşatmaya hakkı yoktur.
Bir an, hedeflenen devletin kurulduğunu farz edelim; ki bunu sorun olarak önerenlerin ve eline silah almış insanların nihai hedefi budur. Kimse bu anlamda kimseyi aptal yerine koymasın ! Eline silah almış insanı, bağımsız devlet kurmanın dışında hiç bir şey tatmin etmez. Bu eşyanın tabiyatına aykırıdır.
Siz ülkede, bu insanımıza nesebinden vekimliğinden dolayı muamele yapmaya başladığınızda, şimdi ticaretle uğraşan bir vatandaşımızın düşeceği durumu tahminedebiliyor musunuz ? Hiçbir şey olmaz demenin imkanı var mı ? Daha ileri aşamada istenen devlet kurulduğunda, meydana gelebilecek ve kendiliğinden, tersine işleyecek göçün vebalini, kim yüklenecek ?
Kafaları hiçbir konuda net olmayan insanların, gündeme getirdiği, billurlaşmış bir düşüncesi olmayan yöneticiler elinde, böyle bir konuyu getirip, sorun olarak tartışmanın, ne kimseye faydası vardır; ne de çözüm dediğiniz şaye katkısı olur.
İdare ettiği toplumu tanımayan, basiretsiz, bilgisiz idarecilerce yapılan hatalarla, dışarıdan büyük maddi, manevi destek gören, organize bir hareketle önümüze konan; nerede, kimin üzerinde patlayacağı belli olmayan, bu "Sorun paketi"ni millet açmayacaktır. Devlet bu aşamada, meşru mücadelesine devam edecek, bütün art niyetli gayret ve çabalara rağmen, millet sıkıca biribirine sarılacaktır...
Bu çok derinlerde kotarılan bir projenin son yansımasıdır...
Son yirmi, otuz yılda, millet sistemli bir şekilde yoksul bırakılarak; milletin çoğunluğu bankalara, bankalar, devlete; devlet dışarıya borçlandırılarak güçsüz bırakılmıştır. Son hükümetin bütün enerjisini tükettiği ve çıkardığı AB yasaları, hiçbir türk vatandaşının hayatında zerre mikteri değişikliğe yol açmazken; doğrudan terörün önünü açarak, daha güçlenip yaygınlaşmasına neden olmuştur. Sanıldığı ve iddia edildiği gibi hiçbir müslüman hayata da, katkısı olmamıştır. Bu işten, doğrudan menfaati olanları bir yana ayırırsak; milletimiz, devlet ve toplumun nereye sürüklendiğinden çok emin değildir. Özellikle son gelişmeler dolayısıyla, halk tabanda, sigaranın bile yasak edildiği kahvehanelerin önünde, rahatsızlığını yüksek sesle dillendirmektedir. Bu rahatsızlık gözardı edilemez boyuttadır !
Çözüme en yakınız dedikleri noktanın, çözüme en uzak nokta olduğunun görülmesi ve bilinmesini, bir vatandaş olarak istiyorum.
Hiçbir şey vermediğiniz topluma, güvensizlik ve huzursuzluk vermeye hakkınız yoktur !
Değerli insanımız elbette aldırmayacak, çok derinlerinde ki, insan sevgisini; yeniden, yeniden tazeleyerek, suhunetli hayatını her şeye rağmen bir koza gibi örmeye, kardeşçe yaşamaya devam edecektir.
On yanlıştan asla bir doğru çıkmaz !
Devlet de, sistemler de elbette zaman içinde değişip, dönüşebilir şeylerdir. Farklı düşünmek insanın değişmezliği ilkesini getiriri ki; bu yaratılışımıza da aykırı bir şeydir. Zaman içinde inanç anlayışımız, dindarlığımızın da değişiyor olması gibi...
Eğer bir probleminiz varsa, büyük bir problem olarakta düşlüyorsanız; bunu devletin ve milletin en güçlü olduğu dönemde gündeme getirir ve çözersiniz.
Milleti acımasızca yoksul bırakıp, hepsini bir yerlere borçlandırıp, işsizliği ayyuka çıkarıp, ülkeyi inanılmaz ölçüde küçültüp, devletin devasa tesislerini satıp, devleti basit bir müteahhidin ve taşeronun yapacağı konut inşaatçılığına indirgeyip, topluma bir takım korku ve güvensizlikler salıp, ülkenin önemli gücü olan, silahlı kuvvetleri devamlı boy hedefi yapıp, ondan sonra önemli bir meseleği çözeceğiz demek, ciddiyetle bağdaşır şey değildir. Eğer siyaseten ve oy kaygısıyla yapılıyorsa yazıklar olsun !
Bu güvensizlik ortamında, devleti ve milleti dönüştürme projesini gündeme getirmek, gaflet değilse, sizler uygun bir ad bulunuz !
Toplumu böyle bir ağır vebalin altına sokmaya kimsenin hakkı ve haklılığı yoktur. Bu toprakların bir milletler mezarlığı olduğunu unutmadan, hem de çevreniz; ümmet olmayı, millet olmayı bırakın, daha kabile aidiyetinden kurtulmamış ülkelerce çevririli iken.
Gelinen noktada, herkes ajandasını açıp, bir daha, bir daha düşünmelidir. Bu tartışmaların, bünyesinde bir çok neslin vebalini taşıdığını unutmadan !
Yazım süresince, gözümden kaçan, birilerini inciten bir yanlış yaptıysam, şimdiden özür dilerim...Selam,saygı...
Hayrettin YAZICI
EK : 2011
NOT: Bu yazımın yayınlandığı tarihten bu yana yaklaşık iki yıllık bir zaman geçmiştir. Çözüm dedikleri şeylerin çözüm olmadığı gözükmüştür. Daha acısı, bu depremle ortaya çıkmıştır ki, toplumun zihin dünyasında derin yarılmalar olmuştur, bu kısa süre içinde bile. Bu depremin açtığı yaradan daha derin bir yaradır. Yürütülmekte olan mevcut programların, bu yarıılmada inanılmaz katkısı olduğunu görmemek saflık ve ahmaklıktır. Kendi penceresinden her şeyi sütliman görenler, her yeni olayda şok yaşayarak gerçeğe doğru yaklaşma eğilimi içine girmektedirler. Bu da sevindirici bir olaydır. Başka bir yezım da konuyu yeniden değerlendireceğimin bilinmesini istiyorum.
Doğrudan ve dolaylı olarak depremden zarar gören tüm vatandaşlarımıza önemli kayıplarından dolayı baş sağlığı, yaralı vatandaşlarımıza, acil şifalar diliyorum...Buradan bile siyasi medet umanları kınıyorum...
Hayrettin YAZICI
NOT: Geldiğimiz bu dem de yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç duyulduğu malum. Birileri yanıldı, biz haklı çıktık ama neye yarar; insanımız ölmeye devam ediyor...
YORUMLAR
Her zaman yorum yapamasam da, yazılarınızı mümkün mertebe kaçırmamaya çalışıyorum. Edebiyatçı kimliğinizin yanı sıra, düşünce adamı olarak da fikirlerinize son derece ehemmiyet veriyorum . Sağ duyulu, tarafsız bir gözle bugün ülkemizin geldiği noktanın siyasal, toplumsal, sosyal zeminine tutmuş olduğunuz ayna, gerçekten geriye dönük baktığımızda ciddi, kaynak kabul edilebilecek vesikalar yerine geçiyor. Var olun sayın hocam. Kaleminiz, kelamınız daim olsun. Selam ve saygılarımla.