Şiir Hakkında Birkaç Söz
Yetmiş yaşından sonra ilk şiirini yazmaya başlayan Antalyalı bir Mimar ağabeyimiz yazdıklarının beğenilmesi üzerine yazmaya devam etmiş ve birkaç şiir kitabı çıkarmıştı.
Şiire başlamanın yaşı ve zamanı yok. Şiir yazmak için de. Ancak eline kalemi kağıdı alıp "Ne yazsam ki?" diye yazılan şiirler pek de başarılı olmazlar.
Bunun yerine kalem ve kağıdı yatarken bile başucundan eksik etmemek, aklına ilk geliverdiği zaman yazmak daha başarılı sonuçlar verebilir.
Şiir duyumsanarak, hissedilerek yazılmalı, birinci amaç içinde bulunulan ruh halini ve duyguları satırlara samimi bir biçimde dökebilmek olmalı.
Şiiri ille de belirli kurallara bağlamak, bir sanat ögesini şiirde işlemek veya (en çok yapılanı) kafiye uydurmak için cümle devirmek ve konudan uzaklaşmak şiire amatörce olduğu hissi verir. Ayrıca şiiri "Plastik" kalıplar içine sokar ve hapseder ki günümüzde Türk Şiiri’nin en büyük sorunsallarından biri bu. Küçük hataları olan şiirler daha samimi duyguları içeriyorsa ben daha çok severim. Öte yandan Türk Halk Edebiyatımızda ve türkülerimizde sıkça kullanılan bu biçim bir yandan da hoşuma gider, samimiyet hissi uyandırır bende. "Dağdan kestim kereste, kuş besledim kafeste" gibi...
Şair kendi dilini de iyi bilmeli, sözcük dağarcığı geniş olmalı. Dil ve yazım kurallarını, noktalama işaretlerini yerinde kullanabilmeli. Çok fazla noktalama işareti şiirden dikkati kaçıracağı için önerilmez, hatta iki nokta üst üste, noktalı virgül gibi işaretler kullanılmamalı diyenler de var. Ayrıca anlam değişmesi söz konusuysa ve hecenin uzatılması gerekiyorsa harflerin üzerine inceltme işareti ve dörtlükler veya şiir bölümleri arasına boşluk veya işaret de konulmalı.
Şair dilinin temel kurallarını ve inceliklerini de az çok bilmeli, örneğin "çiğ" ile "çiy" sözcüklerini ayırt edebilmeli. Gülünç durumlara ve yanlış anlaşılmalara neden olmamak için bu yazım farklılıkları ve sözcük ekleri yerinde kullanılmalı. Özellikle -de, -da eklerinin birleşik mi, ayrı mı yazılacağı mutlaka bilinmeli.
Şiirde "gizem" de çok önemli ve bence değerli bir unsur. Birçok şair yazdıklarının bir kısmının sırrını kendinde saklamak ister, saygı duyarım. Bugün İstiklâl Marşımızda geçen "Ulusun, korkma; nasıl böyle bir imanı boğar? " mısrasındaki "Ulusun" sözcüğü Ulu olmaktan mı, ulumaktan mı gelir, hala tartışma konusudur örneğin. Kimbilir, Mehmed Âkif de böyle tevriyeli olmasını istemiş ve bir açıklamasını yapmamıştır, anlam değişse de her iki anlamda da yerinde bir sözcük çünkü.
Şairin birkaç şiiri ezbere bilmesi çok önemli. Günümüzde kendi şiirlerini bile ezbere okuyamayan şairler varken bu biraz garip olacak, ama başta İstiklâl Marşımız olmak üzere büyük şairlerin çok bilinen eserleri yeri geldiğinde ezbere okunabilmeli, bir sohbette veya yorumda örnek verilmek istendiğinde hemen akla gelebilmeli.
Şair her türden ve değişik ülkelerden şiirleri, kalıpları ve sanat ögelerini bolca okumalı, ufkunu açmak ve daha geniş pencereden şiir dünyasına bakmak için hem çağdaş, hem klasik şiirleri ve sanat ögelerini bilmeli. Böylece eserleri daha anlamlı, daha okunaklı olur ve akacağı suyu ve yolu bulabilir, birçok büyük şair gibi kendine özgü bir tarzı olur.
"Dır" ve "tır" eklerini kullanmamaya özen gösterdim ki kesinlik veya keskinlik olmasın, kalıplar içine hapsolmadan özgürce yazılabilsin hem şiirler. Hem de bunlar genel kabul görse de hemen hepsi tartışmaya açık konular, benim kendime ait özgün fikir ve görüşlerim değil, katılır veya karşı da çıkabilirsiniz.
ÖZETLE: Uzun yazıları okumaktan sıkılanlar için:
"Şiir duyumsanarak, hissedilerek yazılmalı, birinci amaç içinde bulunulan ruh halini ve duyguları satırlara samimi bir biçimde dökebilmek olmalı." demek istedim. Gerisi o kadar da önemli değildi zaten.
Sevgi ve saygılar sunuyor, gerçek hayatta da şiir ve sanat hayatınızda da başarılar diliyorum.
Yılmaz ÖRMECİ
Ankara, 29.03.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.