GÜVERTEDEKİ HAYÂLLER...
Usul usul yağıyordu yağmur…Gemi, dingin denizin üstünde sessizce yol alıyordu. Bir gün önce gülümseyen, göz kırpan yıldızlar, bulutların ardına saklanmışlardı…
Uzun bir yolculuktu… Kamaralarında kâh uzanıyorlar, kâh kitap okuyorlardı. Kocasının aksine bir sessizliğe bürünmüştü kadın. El ayak çekilince sırtına şalını alıyor, güverteye çıkıp temiz havayı ciğerlerine çekiyordu… Nedenini bilmeksizin nefessiz kalıyordu sanki… Çıkıp usulca bir köşeye ilişiyor, hayâller kuruyordu… Her yıldız bir ilhamdı ona… Tek tek, uzun uzun seyrediyor, hayâllere dalıyordu. O kadar çok hayâl kuruyordu ki, elle tutulacak olsa bütün güverte hayâlleriyle dolup taşardı…
Işıl ışıl yıldızlar bu gece görünmüyorlardı…Yağmur git gide hızlandı. Yağmuru çok severdi. Islanmayı… Damlaları yüzünde hissetmeyi… Gözlerini kapayıp, gökyüzüne çevirdi yüzünü…
Damlalar düştükçe güverteye, hayâlleri köpük köpük denize kaymaya başladı… Gözlerine inanamıyordu. Şeffaf küreler içinde binlerce hayâl… Usulca kayıyor, denizin yüzünde sessizce süzülüyor ve patlayıp sönüyordu… Düşen her küre, sularda kaybolurken bir inilti geliyordu sanki kulaklarına… Bu ses sulardan mı, yüreğinden mi yükseliyordu, ayırd edemiyordu… Yağmur hızlandıkça daha hızlı dökülüyorlardı denize…
Sımsıkı tuttuğu avuçlarını uzatıp, tutmak, yakalamak istiyordu. Ama nafile… Ellerinde sönüyordu köpükler… Artık oluruna bıraktı her şeyi… Üşüyen ellerini koltuk altlarına gizledi. Kayıp giden, tek tek sönen hayâllerinin ardından uzun uzun baktı…
Şimdi usul usul çırpınıyordu deniz… Hüzünlü bir roman okumuşçasına… Sulara yazılan sayfaları, rüzgâr dalgalarıyla açıyordu… Hüzünlü, vuslatsız, yürek kanatan bir aşk romanı gibi iç burkuyordu… Gözleri dalarak bir bir seyrediyordu hayâllerini kadın… Bir film şeridi gibi görüntüler görüyordu sularda… Birleşmeyen yollar, kır kahvelerinde içilmeden soğuyan çaylar, gülümsemesi o anki haliyle yüzünde sabitleşmiş simitçi çocuk, vazoda kurumuş kırmızı bir gül, şiirler, şiirler, finalsiz hikâyeler… Ard arda hızla gelip geçtiler… Karanlık sularda kaybolup gittiler…
Bir titreme tuttu üşüyen bedenini… Bir el istedi omzunu saran… Başını yaslayacağı bir göğüs… Sıcacık bir el saçlarında… Okşanmak çocuk gibi… Ama yapayalnızdı… Yapayalnız…
Yağmur durmuştu… Bir yıldız gülümsedi bulutların arasından… ‘Üzülme, bak ben buradayım, seni gördüm’ der gibiydi… Minnetle baktı ona… Gülümsedi uzun uzun… Işıl ışıl göz kırpıyordu sanki ona… Sonra içeri süzüldü yavaşça… Kocası çoktan uyumuştu… Yatağına uzandı… Gülümseyen yıldızın verdiği hazla uykuya daldı usulca…
Gemi, yavaş yavaş süzülüyordu sularda…
Hâlenur Kor
YORUMLAR
Oldukça düşündürücü bir öyküydü. Ne garip değil mi yıldızlar bizlere çok uzak ama bir o kadar da yakın.Mesafeleri yakınlaştıran da her daim sevgidir. Gökyüzündeki o yıldızın yakınlaşması, kadın ile diyalog kurması, kadının o yıldızla olan muhabbeti. Çok hoş ve anlamlıydı.
Öyküler ister yaşanmış olsun, ister yaşanmamış olsun, sonuçta bizleri düşündürebiliyorsa başarılıdır yazan.
Sizi kutluyorum. Kullanmış olduğunuz akıcı kelimeler aynı zamanda okuyan üzerinde öykünün ritmini yakaladığından olsa gerek bir etki yaratıyor.
Çok başarılı buldum kaleminizi.
Bu vesileyle gerek şiirlere ve gerekse edebiyata olan tutkunuz nedeniyle sizi kutlar, başarılar dilerim.