- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIM-9 / 2009 YILINDA BÖYLE BAKMIŞIZ
Bundan sonra ne olmuştur ? Şu hakkı teslim etmek lazım; son iktidar hariç, bütün bu kötü siyasi yapılanma ve eksikliklere rağmen, tek başına iktidara gelen partiler, memleketin önemli bir kaç milli problemini çözmüştür.
Menderes döneminde, özellikle tarımsal altyapı, iş hayatının canlanması, halkın parayı tanıma ve kullanması, bir çok fabrikanın yapımı gerçekleşmiştir. Demirel dönemlerinde; sağlık ve eğitimin alt yapısı, enerji. Özal döneminde; konut ve telekomünikasyon alanlarını saymamız mümkündür. Son iktidarın çok kısa zamanda oluşması nedeniyle, kendine ait bir milli önceliği yoktu, kötü olan ve başarısızlığının nedeni de bu.
Ülke son yıllarını daha çok, koalisyonlarla geçirmiştir. Koalisyonların küçük başarıları olsa da, doğası itibariyle partiler, daha çok kendi içine dönük bir faaliyet izleyerek, tek başına iktidara gelmeyi yeğlerler.
Öyle de olsa, sonuçta bütün yapı ve yapılanmaların bir koalisyon ruhu taşıdığı kaçınılmazdır, demokrasinin özü böyle bir şey, millet olmak, bir arada yaşamak, bir arada problem çözmenin adıdır koalisyon ve bunu öğrenmek zorundayız...
Koalisyonlar genelde, sağ partilerden oluşmuştur; ancak, sol muhalefetin de uzun yıllar boyunca, siyasal anlamda yapıcı olmaktan çok, yıkıcı ve teklif önermeyen bir muhalefeti gerçekleştirdiğini söylemeliyim. Bu tavırdır ki, kendileri iktidara geldiklerinde, aynı sertlikte cevap bulmuşlar ve hiçbir etkin başarı gösterememişlerdir.
Türkiye’de sağ ve sol kavramlarını kullanırken, dikkatli olmalıyız ! Bizde ki sağ ve sol, batılı anlamda bir sağcılık ve solculuk değildir. İşi biraz da siyasal anlamda içinden çıkılmaz hale getiren bu durumdur.
Ülkenin en kırsal kesiminden gelen çocukları, milliyetçilik ve dindarlık iddiasında bulunan partilerde yer alırken, zengin ailelerin çocukları, daha çok sol ve merkez partilerde yer almıştır. Bu açmazdan dolayı, Türkiye’de oylar, sosyal gurup aidiyetine göre değil, psikolojik olarak kullanılır. En zenginle yoksulu; askerle, işçiyi; öğretmenle, marangozu aynı partide görebiliriz. Her seçimde önce yönlendirmeler yapılır, sonra tahminler altüst olur.
Parlamenter sistemler, sosyal yapılanmalar üzerine kurulu sistemlerdir. Ancak biz de, kimse sosyal gurubunun gerektirdiği yerde değildir. Siyasetin daha çok psikolojik savaş alanına dönmesinin temel nedeni budur. Bu çapraz duruş, siyasi partilerin oluşumuyla başlayan bir yanlış duruştur. Siyasi partilerin davranışlarını takip ederken, devamlı tezada düşmemizin nedeni budur.
Türkiye’den bakarsanız; Amerikan Cumhuriyetçi’lerinin, Alman yeşilleri’nin, İngiliz İşçi Partisi’nin ne düşündüğünü ve ne yapacağını kestirebilirsiniz; ama,Türkiye’de içinde bulunduğunuz partinin yarın ne yapacağını çok anlayamazsınız !
Gelinen nokta da, halk siyasi partilere, ülkeyi iyi idare etmesi anlamında değil de, kendi işini görme ve gördürme aracı olarak benimser, o da mutlu olmasına yeter ! Özellikle son yıllar da aşırı dalgalanmaların siyasi nedeni biraz da budur.
Normal parlamenter bir sistemde, burada siyasi bir kompleksim olduğunu düşünmeyin; üç aylık bir partinin, iktidara gelmesi aklen mümkün değildir. Bu Türkiye’de olabilir şeydir !
Siyasi partiler, uzun yıllara dayalı, gelenekleri olan, sosyal gurubu belli, programları belli, demokrasiyi gerçekten benimsemiş yapılar olmalıdır.
Bu çapraz düşüşlerin, temel nedenlerinden biri de, Ordu’nun, zaman zaman siyasete müdahalesidir. Siyasetçiler, zorlandıkları alanları, çoğu kez boş bıraktıklarından, ordu da bu boşluklardan vazife çıkarmayı ihmal etmez. Siyasi yapılanmamızın başarısızlığında, bunu da bir faktör olarak görmeliyiz.
Siyasetimiz, cumhuriyet tarihimiz boyunca, öz olarak istenen başarıyı gösterememiştir. Bu başarısızlığın, çokta; "açılım"la ilgili yönünün olmadığını da göreceğiz...
Hayrettin YAZICI
Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.