- 236 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Felsefenin Doğuşu 4
Köleci dönem gerçekleri karşısında, erken döneme değin, tüm anlatımlar; müzelik duruyordu. Erken dönemin dili; efendiye de, köleye de; bambaşka bir dünyanın yansıması gibi groteski geliyordu. En temel argüman zihinlerin, söylemlerin ve tutumların köleci (kulcu) anlam ilişkilerini ezber ve alışma etmeleriydi.
Bu nedenle kişiler söze canım efendim, efendim. Bendeniz kulunuz, köleniz. Ben falanın kuluyum. Ben değersiz bir kulum. Benim sahibim… kullar içinde bir kulum. Vs. deyişler bağlılıktı. Düzene inanmışlık ve erdemdi. Bağlılığını (kulluğunu, köleliğini) açık açık söyleyen kişiler erdemli ve imanlı kişiler olmakla ahlaklı kişilerdi. Kulluğunu yadsıyanlar lanetlik ve ahlaksız kişilerdi.
Kölecilik ana ilke oluşla; mülkün sahibi olan bir mana anlamasına atıfla vardır. Ve mülkün sahibi olan mülkünü dilediğine dilediği gibi keyfi oluşla dağıtmıştır. Kimin zengin (efendi) kimin kul (fakir-köle) olacağı evvelden takdir edilmiştir. İşte bu tür takdirler de karşı konulamaz bir kaderdirler.
Erken dönem somut ilişkiler üzerine bir meşruiyet ve anlama iken, köleci dönem somut ilişkileri soyut ve doğma üzerinde çevrimletme ile anlaşılmaz, akıl erdirilmez olmuştu. Ancak iman etmekle iyi bir kul ve güzel ahlaklı olunurdu. İyi kul olanlar bu dünyayı ve özelliklede ahiretini kurtarmışlardı. Bu nedenle bu dinler erken dönemin ittifakı süreçlerini “tufanlar“ oluşla anlatan, kurtuluştu dinlerdi.
İşte tarihin ilk “özgür düşüncesi” köleci imana ve köleci dinsel düşünce olan doğmalara karşı verilen mücadeleyle başlamıştı. Özgür düşünce denince kurtuluştu, köleci anlayışlara karşı verilen sınıf sal, ya da kast mücadeleleriydi.
Köleci ilahların manaca tutumu yeni ve hâkim olan köleci düşünce karşısında ki durumları, işlevleri ve yeni takdirli düşünceleri de ön ittifakın ilahlarına göre yüz seksen derece tersten bir mana ilişkisi içinde belirlenmişti. Köleci mana anlamasına göre ön ittifaklı ilahların malı mülkü olmamakla “görüntü oluşla kendisine bile fayda ve zarar veremeyen”, putlar olmanın anlam düzeyine geriletilmiştiler.
Sanki ilahlar; köleci dönem öncesi ile köleci dönemi doğuran inşacılar değildiler! Saki ilahlar; totem meslekli olmanın, totem soy temsilcileri değilmişlerdi! Sanki köleci anlamların kotarıcısı olan ilahlar değillerdi! Köleci anlama ve anlatım olan dil varlıkları, ilahi anlatımlı söz varlıklarının tersine çevrilip, bu ters anlamlardan düzene göre ve düzenin ihtiyacına göre yeni anlam ilişkilerini oluşturmamışlar gibiydiler.
Sözgelimi köleci dönemin manaca büyüleyiciliğinden birisi de çok sık tekrarlanan söylemlerin, yinelenme etkilerinden mülhem kullandıkları köleci anlam ve anlatım yansımalarından oluşan söylemlerdi. Bu söylemler büyüleyiciliğin ve büyüsel bir dili oluşun, dimağlar üzerindeki etkisiydi. Kafalara kaka kaka söylenen kader, şans, talih, adalet, evlilik, çocuk verme, servet dağıtma, kral olma, savaşma, mülk verme, mülk sahibi olma gibi büyüleyici dil bir yığın söylemi anlayışların ifadesiydiler.
Yani köleci süreç ve köledi mana anlamasıyla ilk kez bir özel mülkiyet ilişkileri ortaya konmasaydı; ne rızklar olacaktı. Ne de mal mülk olanlar da, keyfi takdirle dağıtılacaktılar. Ne bile malın, mülkün bir sahibi olmakla; adaleti de mülkün temeli yapacaktı. Ve hatta köleci hukukun belirlemesine göre çocuk veren, çocuk vermeyen bir kadından söz edilebilecekti.
Köleci ilişkiyle mülk sahipliği ilişkisi ortaya çıkmıştı. Bu nedenle mal mülk sahibinin mülklerde çalışacak köle emeğine de çok şiddetle ihtiyacı vardı. İşte sorgulayan ve köleci düzene karşı olan özgür düşünce ile köleci düşüncenin karşıtlığı bu noktalarda başlıyordu?
Sorgulamanın imandan şüphe olduğunu vaaz eden köleci imanı yayıcı ve koruyucu (avukat) ahlakçılar ile özgür düşünce temsilcileri bu tür bir fikri bazda mücadele ediyordular. Din mücadeleci düşünceler karşıtlığı içinde bin yılların biçim verme sürekliliğiyle yeniden ve yeniden karakterlerle inşa oluyordu.
Bu tip özgür düşünce kaynaklı tartışmalardan biriside şuydu; “Köle (çoban) sürüyü, koyunların yararı için mi, yoksa efendilerin yararı için mi otlatırdı? Tartışma derin boyutlara varıyordu. Köleci mantığa göre koyunu da köleyi de ezelden beridir bu adalet ve bu takdiri karar üzerine, Mamon yaratmıştı.
Yani koyun rızktı. Kimin çoban, kimin sürü olacağını mamon başta belirlemişti. Sürünün de, çobanın da adaletçi ilişkileri, bu yaratılmada gizliydi. Bunun dışında bir neden ve amaç aramak ta boşunaydı. Tartışmayla akılcı bir yarar aramak boşunaydı. Akıl imanın içinde münafıklıktı. Böylece akıl dışlanmıştı.
Ön ittifaklı ilahların, karar almada; yasa koymada; tevhidi ve milletlerin birliğini takdir etmede söz sahipliği vardı. Gruplar arası ittifakı sağlayan; ortak kararlar alan, işleri düzenleyen ve ittifakın işini gören canlı-kanlı yönetenlerdiler. Totem soy kültür temsilcileri, bilgeler olmaları nedeniyle; ilahların mülk sahipliği ve köle sahiplikleri türünden bir mülkiyeti ilişkileri, ilah işi olamazdılar!
Ön ittifakın ilahları mülk sahibi efendilerin işine yaramazdılar. Köleci dönem içinde ön ittifaklı ilahlara atfedilenler köleci yansıtmalardı. Başlangıçta, özel mülkünü ve rızkı kendi grubunun seçilmiş kişilerine veren ilahların (Mamonların) kavgası; köleci kült merkezli meclis tartışmalarını kendi grupları lehine, taşımakla Mamon anlayışlı güç işini, grubunun kişisi lehine casusluk yapmalarına dek vardırdılar.
Ea’nın; Ut-Napiştim’e ya da Ziusudra gibi kişilerle ve bu kişilerin ait oldukları gruplarına, tanrılar kurulunun gizli kararlarını haber vermişti. Tanrı Ea’nın bu türden casusluk yaptığı anlatımlar tufan aktarımlarının temel kaynağıdır. Bu duyumu alan kişi ve o kişinin grubu, keyfi takdir edilmenin gadrine uğramadan helaktan kurtulmanın şanslıları olacaktılar.
Buna karşın ön ittifakın içinde milleti olan gruplar, yeni olan köleci öğreti karşısında, eski kültürleri olan ittifakı anlayışlarını korudular. Ön ittifaklar köylülüğü ortaya koydu. Köy hayatıyla yerleşikliğe geçiş ve köylülük yaşantılaşmasının organizesini, oluştular.
Köycü kültür; ister istemez köleci yapının ortaya koyduğu şehir ve sitelerin organizesi karşısında, kendi köylü kültürü içinde olan anlama ve anlatımları ile köylü yapı, pagan (köy kültürlü) bir yapıydı.
Köleci düzen karşısında, ön ittifakı düzen haliyle pagan kültürü oluşuyla paganlık kendi varyasyonları içinde gümümüze dek varlıklarını duyurur olacaktılar. Pagan kültürü veya pagan dini denen paganlık giderek köleci moda akımlardan da aktarılan kimi esinleri içine almakla pagandı felsefeyi muhafaza eder oldular. Bu muhafazakârlık köleci öğretiye doku uyuşmazlığı olmanın tepkisiydi. Ama paganlık tepki koyduğu karşıt durumla yoğrulmadan da edememişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.