- 825 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
RUHUN VARLIĞI VE SAĞLIĞI
“Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyim?”
Cevrin yeter artık bu kadar olma sitemkâr
Sen olmazsan bu âlemde benim söyle neyim var
Bir yan bakışın rûhumu baştan başa sarar
Sen olmazsan bu âlemde benim söyle neyim var
Bir yan bakış bile ruhu baştan başa sarıyorsa…
Hayatın türlü halleri, insanların birbirlerine ettikleri ve aklın insana oynadığı karmaşık oyunlar nasıl derinden sarsıyordur o gizemlerle dolu ruhu kim bilir.
Her dem söylediğim üzere şarkı sözleri, -özellikle klasik eserlerin- beni nasıl ki mest edip kendimden geçiriyorsa, bestekarların o imrenilesi bilgi,sezgi, bilgelik ve ilginç hayatları da benim ruhumu ele geçiriyor.
Nasıl ki bir beden ruhun varlığıyla can buluyorsa, ruhun bedeni terk etmesiyle de yaşama veda etmiyor mu…
Bu arada yaşanan süreçte öyle şeyler oluyordu ki, ne akıl ne havsala alabiliyordu olan bitenleri.
Bir insanın ömrünün her hangi bir zamanında çeşitli hastalıklar sonucu ruhu yara alıyor, bozuluyor ve sağlığını yitiriyordu. Ve buna hiçbir kimyasal ilaç fayda sağlamıyor, hastalık tamamen ortadan kalkmıyor diyordu bilim insanları.
Bu arazların ruhu nasıl, neden ve ne şekilde çıkmazlara sürüklediği ise tıp tarihinde çözülememiş bir muammadır hala.
Bir insanın bu alemde sahip olduğu önemli değerler, başarılar, insanlık adına verdiği emekler ne denli büyük olsa da, böyle bir duruma düşmesine engel olamıyor maalesef.
Ünlü İngiliz araştırmacı-nörolog ve yazar Oliver Sacks’ın, kendi hayatını kaleme aldığı “Uyanışlar” adlı kitabından perdeye aktarılan film, hayatın bir başka yüzüne gerçek aynalar tutuyor.
Yıllarca beden hareketsizliğine ve bilinç kaybına uğramış olan hastalar doktorun bulduğu bir ilaç sayesinde kısa sürede hastalığa yakalandıkları zamana geri döner ve hem geçmişlerini hatırlar hem sahip oldukları yetenekleri geri kazanırlar. Birçoğu mutluluk içindedir. Ancak içlerinde kaybolan yıllarında neler olduğunu görenler, aynadaki görüntülerine bakıp şaşkınlık geçirenler de yok değildir.
Ne yazık ki bu mucizevi uyanışlar uzun sürmez ve hastalar eski hallerine geri dönerler.
Hayat bir başka yüzünü filmin başarılı ve tanınmış oyuncusu Robin Williams’a da gösterir acımasızca.
O da bu tür bir hastalığa yakalanır. Kendisine de aynı ilaçtan verilir. Fakat ölümü bu hastalıktan olmaz. 2014 yılında hayatına kendi elleriyle son verir.
ESENLİKLER
YORUMLAR
Kıymetli Devrim Hocam.
Yazınızı keyifle okudum. Ruhun varlığı ve sağlığı insanın yaşam serüveninden, olumlu ya da olumsuz yönde etkileniyor mudur? Veya çeşitli değişkenliklere uğruyor mudur? Bu türdeki araştırmalar ve bu yönündeki düşünce, ruh bilimcilerin uzun yıllardır tartıştıkları bir konudur.
İnsanın komplike yaratılmış bir varlık olduğunu düşünürsek, sanırım insanın yaşadıkları ve yaşamdan edindiği tecrübeleri seyrettiği bir filmi yorumlaması gibi karmaşık düşünce yapısını bir mantık kurgusuyla belli bir düzene sokup kendi ruh sağlığını bilinç altı otomatik bir refleksle koruyor olması gerekir diye düşünüyorum. Öyle ya! yoksa hayatta tanık olduğu insan aklının sınırlarını zorlayan birçok olayı nasıl çözümler ve üstesinden gelir.
Bu konuda insanın en büyük destekçisinin imanı yani yaratıcı algısı ve aşkı sonrada beden ölse de ruhun ölümsüzlüğüne olan inancıdır.
Derinlikli ve ilginç bir yazıydı kutlarım.
Saygı ve sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
Geçebilmek şimdi o ince çizgiden. Çizgi mi ? Yok aslında ! Kelimelerin imkansızlaştığı anlardır aslında ruhun akılda vücut bulması.
Şimdiye kadar otuz beş şair ve otuz beş yazar öldürdüm. Kimini şiirlerinde , kimini roman kahramanlarında kimini hiç hatırlayamadığım mevsim sonlarında. Hepsi kendilerinden usanmış ruhlarını aramaktaydı. Hepsi birer birer teslim olmuştu ruhlarına.
Ama hepsi !
Ruhun varlığını ,benim bedenimin aklına mahkum yaşarken, aklım ruhumdan vazgeçince aşkıma emanet !
Ahh Tövbe ! Suçlu Tanrı suçlu ! Suçlu Aşk gibi ... Ah Tanrım Sen miydin Aşkım ?
Sevgiler