- 416 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇER
Çatı katında gün başlıyordu. Güneş ışıklarını perdenin aralığından adamın yorgun yüzüne vuruyordu. Uyandı.
Etrafına baktı ve rüyadan uyandığına kendi kendine kızdı. Oysa nede güzel rüya görüyordu. Kızını ve oğlunu gördü,o korkunç geceden sonra artık rutin hale gelmişti bu.
Neden diye bu soruyu kendine belki yüzlerce kez sordu neden ben neden kızım neden oğlum.
Yatağından kalktı. En son ne zaman sıcak bir cay içmişti bu evde hatırlamıyordu. Lavaboya gitti aynaya baktı. Aynadaki yorgun yüzü gördü. Bu ben miyim diye hayıflandı kendince.
Ne kadar kaldığının farkında bile değildi satın sesine irkildi saate baktı geç kalmıştı. Merdivenlerden ağır ağır indi. Merdivenlerin gıcırtısı içindeki acı gibiydi sanki bir şeyler anlatıyordu adeta. Kapıdan cıktı dışarının acımasız soğu yüzüne bir tokat gibi çarptı. Hay aksı dedi paltomu almadım. Tekrar eve çıkmaya üşendi. Eve her adım atışta sanki bir şey eksiliyordu. Buna katlanmak istemedi ve ağır ağır adımlarla çamurlu caddeden karsıya geçti. Sanki herkesin gözü üstündeydi. Etrafına baktı meraklı bakışlar onun üstündeydi mahalle sakinleri fısıldaşıyorlardı. Evet cıkmış gelmiş donmuş burarla diyorlardı.
Konuşulanlara aldırmadı. Gerçi aldırsa ne olacaktı ki koca bir ızdırap. İnsanlar yine aynıydı. Fütursuzca acımadan eleştiriyorlardı. İnsanalrın en kolay yaptığı bu değimliydi. Eleştirmek Kafasında bu düşüncelerle ve geçmişin anıları ile yoluna devam etti. Cok özlemişti bu şehri.
Sahile indi farkında bile değildi. Oraya nasıl geldiğinin. Denizi çok seviyordu. Kokusunu içine çekti sanki ciğerleri patlayacaktı. Öylece kaldı tuttu nefesini o an ölmek istedi oracıkta deniz alıp götürecekti. Ama olmadı yapamadı. Nefesini yavaşça geri bıraktı. Gözlerinden bir kaç damla yas geldi. Yine beceremedim dedi. Yoluna devam etti. Şehrin caddelerinde amaçsızca yürüdü. Uzun yıllar olmuştu bu şehirden gideli. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Gideli 15 yıl olmuştu. Ne çok severdi bu şehri. Kokusu bile değişmişti. İnsanların değişti gibi. Artık yabancıydı evine sokağına şehrine garip hissetti kendini. Bir sigara yaktı ah benim vefalı dostum bir sen gitmedin benden. Birde ben senden vazgeçemedik birbirimizden.
Ne kadar yürüdüğünün farkında değildi. Saate baktı epey geç olmuştu. Annesinin mezarına gidecekti. Cok özlemişti annesini.
Mezarlığa geldi kapısından içeri girdi ve çok sasırdı en son ziyaret ettiğinde bu kadar büyük değil di burası .Mezarı aradı ve uzun bir sure sonra buldu.Annesinin ismini okudu karsı taraf dan
Zaten içi doluydu. Annesinin ismini görünce gozyasalrına hakım olmadı. Elinde değildi damla damla akmaya başladı. Annesinin bas ucundaydı. Hiç konuşmadı oysaki ne kadar da çok anlatacakları vardı. 15 yılın birikimi vardı. Dondu kıpırdayamadı. ruzgarın uğutlusu kulaklarını tırmalıyordu.
Ziyaretini bitirip tekrara yola koyuldu. Ağır ağır yürüyordu. Zaten bekleyen biride yoktu. Adımlarını saymamaya başladı garip bir alışkanlık edinmişti kendine.
Aksam olmuştu. Mahalleye dondu. Eskiden olduğu gibi sahaf Ömer amcanın yanına uğramak istedi. Kapıya kadar geldi girip girmekte tereddüt etti. Neyse ki Ömer amca onu gördü ve seslendi. Hös geldin evlat öyle kapıda mı duracaksın. Afalladı ne diyeceğini sasırdı. Ömer amca içeri cekti ve sarıldı. Öyle sarılıştı ki bu yüreğinde hissetti nasılda özlemişti eski hocasını. Omer amca emekli bir öğretmendi. Edebiyat öğretmeni idi ve lisede okutmuştu. Aynı zamanda mahalleden baba dostuydu. Ah baba...
Yokluğun tarifsiz..
Ömer amca bilgili sözüne güvenilir mahallenin en saygın adamlarındandı. Her zaman sözüne rağbet edilir ve mahallenin önde gelenlerin dendi. Ömer amca yalnız yasıyordu. Eşini 3 yıl önce vahım bir trafik kazasında kayıp etmişti.İki tane evladı vardı.Biri kız biri erkek.ikisinde okutmuş mesleklerini ellerine vermişti.. Yavuz bir fabrikada üretim müdürü idi. Elif doktor olmuştu. Çocuk doktoru. Fakat ikisi de gurbetteydiler. Bayramdan bayrama gelirler oda bir kaç gün sonra herkes kendi isine dönerdi.. İçten içe Ömer amca buna kızsa da sonuçta ekmek parası.
- Nasılsın evlat?
-İyiyim Ömer amca
-Sen nasılsın?
-Bırak şimdi sen beni gozlerın öyle demiyor. Kaç yıl oldu evlat buradan gideli. Kaç yıl?
Sustu. Hiçbir şey demedi.
-Gel evlat sevdiğin çaydan yaptım. Unutmadım karanfili çayı sevdiğini.
-Teşekkürler Ömer amca.
-Gel bak sabahtan kalma börek var ister misin cayın yanına güzel olur.
-Sağ ol Ömer amca tokum. Gel evlat ayakta kalma otur karsıma söyle. Nerelerdesin evlat bir gittin o gidiş ne haber ne selam herkes sana artık öldü dedi. Ben asla buna inanmadım. Nerelerdeydin evlat.
-Dün aksam üstü geldim. Ömer amca. Hoş geldin sefa geldin evlat. Ömer amcanın sahaf dükkânını söyle bir gözden geçirdi. Çocukluğunun kitapları. Ömer amcanın yanında tuhaf bir huzur buldurdu. Buraya girdiğinde kitap kokusu her zaman büyülemişti. Aklına babasının ilk hediye ettiği kitap geldi.
Ömer Seyfettin Kaşağı. Ne kadar da mutlu olmuştu. Babası ona ilk kitap hediyesi idi. Okumayı seviyorum dedi kendi kendine. Bir arkadaşı ona bilgi güçtür demişti. Acaba gerçekten güç müydü?
Neyse şimdi bunları ne düşünecek takati nede gücü vardı. O kadar çok yürümüştü ki ayakları ayakkabıya sığmıyordu. Bir an evvel eve gidip uzanmak istiyordu.
Ömer Amcadan müsaade istedi. Yine gelirim dedi ve cıktı. Eve doğru yöneldi. Ve o an bir şimşek gibi çaktı beyninde. Sade