- 552 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYAT YENİDEN
Hepimizin mutlu ve tatmin olmak isteyen yanlarımız vardır.
Tatmin edildiğimiz zaman bir çoğumuzu daha da mutlu edecek birkaç temel “ihtiyaç” ve isteğimiz ; diğer insanlarla ilişkide olma ve bağlılık hissetme ihtiyacı (bağımsız olma, özerk olma ihtiyacı, arzulanan , yetkin ve değerli olduğunu hissetme ihtiyacı). İyi insan olma , isteğimizi ve hislerimizi ifade etme , kendimizi ortaya koyabilme (zevk, yaratıcılık) ihtiyacı bizi doyuran ilgi alanlarımızın, hobilerimizin ve aktivitelerimizin olması ve de başkalarına yardım etme , ilgi ve sevgi gösterme ihtiyaçlarımız vardır.
İnsanın temel kalıplarını değiştirmek zordur ancak imkansız değildir.
Hepimizde değişimi reddeden güçlü eğilimlerimiz olduğu bir gerçek..
Eski yeninin karşısında ayak direr ama kazanma şansı yoktur bunu bilmeliyiz.
Değişimi reddeden eğilimin başında katı inançlarımız gelir.
Bir çoğumuz otomatik pilotta hareket ederiz…
Düşünme , hissetme , ilişki kurma alışkanlıklarımızı hayatımız boyunca tekrar eder durur. Çünkü bu örüntüler tanıdıktır , rahattır, bize sımsıkı bağlı dosttur ve dostumuzu kaybetmek istemeyiz.
Üzerine düşünülmüş , kararlaştırılmış bir çaba harcamadıkça bunları değiştirmek pek olası değildir.
Kendiliğinden bir değişimin olacağını beklersek (maddenin kendi iç hareketi olarak) , bu değişimin farkına bile varamayız.
Değiştirmek ve değişmek için niyetli değilsek ve tutarlı bir çaba göstermezsek geçmişin hatalarını , mirasını tekrar etmeye mahkumuzdur.
Hepimizin acıdan kaçmak için güçlü eğilimlerimiz vardır.Bu hem iyi hem de kötüdür aslında.
İyi haber bir çoğumuzun bize zevk veren ve doyum getireceği deneyimlere doğru yöneldiğidir.
Kötü haber ise yüzleşmek bize olgunlaşma getirse bile, acı veren hisler ve durumlarla yüzleşmekten kaçtığımızdır.
Acıdan kaçmak değişimin önündeki en güçlü engellerden biridir.
Bütün hayatımız boyunca reddedilmekten , başarısız olmaktan ve ya küçük düşürülmekten korktuğumuz için kaçındığımız durumlar yok mudur ?
Bize acı veren anılarla ve bizi tehdit eden durumlarla yüzleşmedikçe bizi inciten örüntüyü tekrar etmeye mahkumuzdur.
Asıl yapılması gereken doyumlu , mutlu ve kendini gerçekleştirmiş hissetmeyi sağlamaktır.
Pek çoğumuz nereye gittiğimizin farkında olmadan hayatımıza devam ederiz.Bu durum pek çok kişinin orta yaşlarda yahut emekliliğe( hayattan emeklilik var mı ki ?) hayal kırıklığıyla girdiğini açıklar sanırım.Çünkü bizi yönlendirecek üst hedeflerimiz hiçbir zaman olmamıştır.
Kale direklerinin nerede olduğunu bilmeden futbol oynamaya devam ederiz.
Hayatımızda belirli hedefler geliştirdiğimiz zaman oraya ulaşmak özgül yaşamayı sağlar.
Kısacası değişmek rastgele değil belirli bir yaklaşımla olmalıdır.
Kişisel amaç yaratmak için kendi doğal eğilimlerimizi keşfetmeliyiz.Bu eğilimler kendimizi tam hissetmemizi sağlayacak ilgi alanlarımızı, ilişkilerimizi,aktivitelerimizi içerir.
Her kişinin içinden gelen kişisel tercihleri olduğu gerçeğini kabul etmeli ve hayatımızda yapabileceğimiz en önemli görev bu arzuları keşfetmektir.
Doğal eğilimlerimiz için en uygun ip ucu duygularımız ve bedensel duyumlarımızdır.
Ne yazık ki bir çoğumuz çocukken doğal eğilimlerimiz göz ardı edilerek, bizden beklenileni yapmaya göre yahut ta yapmak zorunda kaldıklarımızla eğitilmişizdir.
Doğamız gereği hassas olsak bile sert olmaya zorlanmışızdır, doğal eğilimiz açık hava olsa bile tıbba yönelmeye zorlanmışızdır.
Doğamız gereği geleneksel olmasak bile geleneksel olmaya zorlanmışızdır.
Doğamız gereği heyecanı sevsek bile rutin şekilde hareket etmeye zorlanmışızdır vs. vs.
Hayatımızda değişimin ilk alanı ilişkilerimizdir.İstediğimiz ilişki nedir ? Diğer insanlarla nasıl bir bağ kurmalıyız, kurmak istiyoruz.Ne tür bir yakın ilişki istiyoruz ? Bizim için önemli olan nedir ; tutku ve romantizm mi , bir arkadaş mı, bir aile mi… Bir eş bulmada ki beklentimiz nelerdir ? Cinsel heyecanla karşılaştığımız zaman duygusal yakınlığın önemi nedir ?
Çok azımız “ihtiyaçlarımızı” karşılayan eşler buluruz, bu yüzden seçim yapmak zorunda kalırız. Olursa iyi olur mu diyoruz yada zorunda mı hissediyoruz ? Zorunda bir ilişki sizi ne kadar mutlu kılar ?
Hayatımızda ki özgürlük alanlarımızdan özerklik, özgüven nereye tekabül ediyor.
Engellemelere, yasaklamalara karşı özgürlük !
Güçlü yanlarımız nelerdir, zayıflıklarımız neler..
Toplumsal ve kişisel olarak boyun eğiciliğimizin ne kadar farkındayız ve bu alanlara ne kadar müdahale etme çabamız var ?
Kendimizin dışında başka insanlar için ne kadar endişe duyabiliyoruz ? Yaşamın en haz verici yanlarından biri başkaları için yapabildiklerimizdir.
Bizim ve çevremizdekilerin ihtiyaçları denge halinde değildir kuşkusuz.
Değişim kendi temel “ihtiyaç” ve eğilimlerimizi çevremize zarar vermeden , incitmeden doyuma ulaştırmaya izin vermekten geçer.
Haklılık çevremize karşı ilgi göstermemizi engeller.
Katkıda bulunmak iyi bir histir.Sosyal olarak katılma çocuk sahibi olmaktan tutun da, evlat edinme ,arkadaşlarına yardım etme ,sosyal sorumluluk projelerinde yer alma vs. tüm bunlar kendimizden ve bireysel yaşamımızdan çok daha büyük bir şeylerle bağ kurmayı içerir.
Dünyaya nasıl katkı sunarız ? Çünkü yaşadığımız dünyadan sorumluyuz…
Hayatın hedefleri de muhtemelen evrenseldir.
Aşk , kendini ifade etme , zevk, özgürlük , başkalarına verme çoğumuzun isteğidir.Ancak bu istekler genellikle çakışır.
Tutku tutarlılık ile, özgürlük yakınlık ile, kendini ifade etme başkalarına ilgi ile…
Dünyayı bizde oluşturduğu algı ile değil olduğu gibi algılamak elbette kolay değildir.
YORUMLAR
hayatımız boyunca belki mutsuzluklarımız sevincimizden az ama yine yılmadan yaşıyoruz çünkü unutmak ya da yok sayma insanın panzehiridir.güzel bir yazıydı.saygıyla kutlarım.
Havva Dilek
mutluluklarımızın hep daha çok olması dileğiyle...