- 615 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbimin Oyukları
Yazmakta kurtarmıyor böyle zamanlarda...
Öyle zamanlar ki kelimeler sanki can acıtmak için saplanırlar dimağına.
Kendini gerçekle kavga ederken ve yalanına ortak olacak
kelimeleri ararken bulursun.
Hele birini suçlamak hiç kurtarmıyor durumu.. Öfkenin ateşiyle kendi canını yakıyorsun.
İnanamıyorsun sana size dair kötü şeyler düşündüğüne;
Daha dün tek vücut değil miydiniz?
Neyin gerçek olduğunu anlamak zor.
Aşk mı, nefret mi daha güçlü? Bir şeyler kontrolden çıkmaya başladığında aşkı nefrete mi dönüşüyor?
Her ikisini de aynı anda aynı hiddetle hissedemez mi insan?
Mesela hem iyidir hem kötüdür;
hem seversin hem sevmek istemezsin ya işte...
Grinin laneti...
O simsiyah çekiciliği ile içine oturur...
Sen tüm renklerini içine saklarsın.
En korktuğum ve göstermekten en çekindiğim yanım beyaz renktir diye düşünüyorum.
Ne zaman o kadar çıplak ve beyaz olsam kalbimde bir oyuk açılmış oluyor.
Anlatmak ta kurtarmıyor öyle zamanlarda.
o anlar üşüyor insan hava kaç derece olursa olsun.
Ayrılığın cinneti; anne karnındaki ılık sudan soğuk bir dünyaya düşmenin çığlıklarına benziyor.
Düştüğün yeni dünyaya için irkiliyor.Şimdi ne yapacaksın bu korkuyla?
Bazı durumları sözcükler ile anlatamayınca filmlere sarıyorum...
Artık bizi filmlerdeki kurgu aşklar da kurtarmıyor...
Bakışlarımızı kaçırıyoruz, bakmaya zorluyoruz olmuyor işte.
Kaybettiğin o ilk bakışı geri alamıyorsun.
illa direneceksin ya bizden bir şey olur mu diye, olmuyor. Zorlama.
Göz bebekleri karşılaştıklarında defalarca kez ağladıklarını hatırlıyor. Bakışlarında o ilk ışığı arıyorsun saniyesinde karanlığa düşüyorsun!
Karanlık bir odada parlayan tek şeyin sen olduğunu fark ediyorsun.
Ruhunda öyle bir karanlık yok. Adam siyah sen onu beyaza boyuyorsun.
Ben buraya neden ve nasıl geldim? Ne işim var benim bu karanlık odada?
Bir kır üzerinden geçerek ellerim ayaklarım titreyerek korku ve heyecanla geldim. Fakat ben buraya daha ilk günden beridir ait değilim.
Güzel günler geçmiyor hemen ama güzel havalar geçiyor hızla.
En kötü hallere düşsen de bir şekilde kalkıyorsun; yine de düştüğün yerden seni düşürene sarılıyorsun. Aşkın paradoksu.
Elbette en güzel gülümsemenle devam ediyorsun yaşamaya.
Kırık, örtülü gülümsemen.
Keşke öyle o kadar kolay olsa oyukları onarmak...
Tamircilik artık rafa kaldırılmış meslekler arasında olmasa...
Bir şansımız olabilirdi belki...
Konuşmak kadar kolayı yok ama anlatmak kadar zoru da...
İnsan kendi içindekini yazarken dahi yırtığını söküğünü dikememesi bu...
Kendi içinin oyuklarında ölmüş bir kendine bir yabancıya bakıyorsun uzaktan
İç kararması değil iç yırtılması bu.
Sağlamaları ne kadar iyi yapsam da sonuç değişmiyor hayatımda
Sağlam ve tutulur bir yanımız yok demek ki.
Yazmakta kurtarmıyor öyle zamanlarda.
O zamanlar ki alfabeyi bile unutmuş
ve her şeyi öğrenmeye yeniden başlıyor gibisin.
Yaralı ve oyuk bir kalple.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.