- 870 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLÜŞÜNÜ SEVDİĞİM KADIN
Nereden başlanması gerekiyor bu hayata.Nereden tutunursak düşmeyiz zalim insanların avuçlarına.Kim kırmadan taşıyacak bu yüreği.Taşımaya cesaret edebilecek kadar yürekli insan var mıdır dünyada.Tanımak yada tanışmak.Kimsesiz kaldığın vakitler vardır.Sigaranı yaktığın zaman, o yanma sesini duyacak kadar sessizleşir insanlar.Uzak durmuşlardır hayatından.Ne kadar az insan o kadar çok huzur derler ya, işte bunu kim söylediyse sövmek istiyorum ona.Yalnızlık iyi değildir.Kimi zaman öyle bir an gelir ki , çayının demine muhabbet olacak insan ararsın.Yoldan geçen bir insanı çevirip ’gel birader çay ısmarlıyayım sana’ demek geliyor içinden.Bunu yazarken bile okuyan insan en sevdiğim kişi olsun yanımda diye düşünüyordur.Buna eminim, hemde adım kadar eminim.Olmaz sen ne kadar çok istersen iste bazı şeyler olmaz.Nasip olmayacak şeylerin hayalini kurman insanlığın vazgeçilmezi olmuş vaziyettedir.
Çok istedik diye mi olmadı bazı şeyler?
Cevap bekleyen bir çok soru vardır insan oğlunda.Kiminin dilinde, kiminin kalbinde, kiminin kaleminde.Ben hangi sınıfta arıyorum cevaplarımı bilmek için hiç çabam olmadı.Her şey ortada çünkü.Ve en sevmediğim şeyler arasında da cevabı bilinen soruların sorulması vardır.İnsan oğlu kendi gerçeklerinden kaçmak için her zaman cevabını bildiği soruları sorar.Ve alacakları cevabı bildikleri için sizi dinlemezler bile. Bu tür durumla karşılaştığım zaman susarım ve hiçbir güç beni konuşturamaz.Söylediklerimin karşı taraf tarafından dinlendiğini hissettiğim zaman da susmam, konuşurum.
Kendini anlatabileniniz oldu mu içinizde?
Hiçbir zaman başaramadığım şeyler arasındadır.Kendini anlatmak yerine beni yaşayıp anlamalarını istedim her daim.Ve hayatım boyunca yaptığım en salakça şey bu olsa gerek.Kendini ballandıra ballandıra anlatan insanlar var.Gösteriş amaçlı yapanlar.Hiç bir zaman gösteriş yapmak gibi bir eğilimim olmamıştır.Kendimi o kadar düşürmedim.Şöyle de bir gerçek var; beni tanımak ve hayatıma girmek isteyenlere benim müsaade ettiğim kadarını tanıma fırsatı veririm.Bunu nasıl yapıyorum inanın bende bilmiyorum….
Bu yaşa kadar insanı tek anlayan ailesidir.Kimi insanlar için aile yeterli kalır, kimine göre de aileden başka insanlar da onlara gerekli oluyor.Bana ailem yetiyor aslında.Sevmek ve sevilmek için öğreneceğim ilk sevgilim ilk aşkım annem olmuştur.Yüreğimi titreten bakışları,gülüşü,sarılışı…Hep yüreğimde yara olacak kalmıştır.Ne zaman bu duygular yüreğimde depreşse annemle olan bir olayım geliyor aklıma.Ve o olayı kaleme almak geliyor içimden.Olay tamamen şundan ibarettir;
“ 99’ depreminden daha yeni çıkmıştık.2000-2001 falandı.O zamanlar depremden dolayı evimiz hasar görmüştü.Devletin yaptığı prefabrik evlerden biri bizim aile için tahsis edilmişti.O zamanlar yedi kardeş ve anne baba ile tek göz küçük prefabrikte kalıyoruz.Durumumuz içler acısı depremden zarar gören her aile gibi.Evin yakınlarında prefabrik bir okul vardı.Birinci ve ikinci sınıfı orda okudum.Üçüncü sınıfa başlarken prefabrik okulun yıkılıp yerine daha büyük,daha sıcak ve yağmur yağdığı zamanlar su damlatmayan bir yer yapacaklardı.Beni ve iki diğer kardeşimi prefabrik evden daha uzak bir okula naklettiler.Prefabrik okul eve yakın olduğu için öğlende yemek yemek için eve gelebiliyorduk.Şimdi ne olacaktı ben de kestiremiyordum.Kış aylarıydı.Hava çok soğuktu….
Annem o zamanlar böbrek hastasıydı.Soğuğa gelemeyen bir hastalıktı.Öğlen yemeği vaktinde kendi hastalığını hiçe sayıp evde makarna ve çorba hazırlayıp okuduğumuz okula geldi.O anları unutamıyorum.Her yer bembeyaz kış tam olarak kışlık görevini icra ediyor.Öğlen zili çaldı ben, kardeşlerim ve yakın olduğum birkaç arkadaşım okulun karşısındaki boş arsaya doğru gittik.Yeşil bir yer aradı annemin gözleri umutla biçare.Ama ne çare her yer bembeyazdı.Yere, biz üzerinde yemek yemek için gazete serdi.Kar yüzünden gazeteler ıslandı.Annem ise sırtındaki paltosunu çıkartıp karın üzerine serdi.Ben,kardeşlerim ve arkadaşlarım üzerinde yemeğimizi yedik.Annem yırtık poşete boş yemek kaplarını ve kaşıkları koydu.Yere sermiş olduğu paltoyu sırtına giydi.Eve gitmek için yola koyuldu.Ben sınıfa çıktım.Annemin eve gitmek için kullandığı yol, benim sınıfımdan yani camdan çok net bir şekilde görünüyordu.Annem o yolu topallaya topallaya bitirişini izledim.Gözden kaybolana kadar izledim.O günden bu güne kadar gelen bir düğüm duruyor boğazımda.Aşağıya düşmeyen bir düğüm var gırtlağımın ortasında.Biz okuyalım diye çabalayan babam bir yana,biz aç kalmayalım diye kendi hastalığını hiçe sayıp o kadar soğuk bir havada çabalayan annem.“
Söyler misiniz!...
Anne diye seslendiğimde ‘Ha’ bile dese yüreğindeki, kalbindeki gülümseme hissini bana bu dünyada kim verebilir?
01/04/2016
İsmail AYDIN
ÖLÜMSÜZ DİZELER
Bir kış akşamı hava çok soğuk!
Ellerim cebimde.
Üşüyorum, yürüyorum.Her yer çok karanlık,
Işığımı kaybettim.Sokak lambaları küstü gözlerime.
Hayaller uğramıyor artık
Güneş’imi,
Işığımı benden çalanlar;
Yüreğimde sizlere müebbet hapis var.
Bu mahkemenin adaleti yok mu?
Ey Yaradan;
Adalet neden sadece isminde gizli?
Sen ki her şeyi görensin,
Gizli diye bir şeyi olmayan.
Yokluğu acı veren insanların bu sınavdaki yeri ne ?
Sevenin imtihanı bu kadar zor olmamalı
Her şeye çabalayıp göz yaşını içine akıtmak
En kötü yanı silecek mendil dahi bulamamak.
İnsan yüreğini bile bile ateşe atar mı ?
Canının yanmasını izler mi?
Bir hayat böyle mi mahvolur?
Benim kırgınlıklarım var vazgeçilmezimin üzerinde kurulu olan.
Ve Artık ;
Gelecek yok. Umut yok. Hayal yok.
Soğuk her yer çok soğuk.
Üşüyorum Anne !
Toprağınla ört beni.
Konuşacak bir şeyim kalmadı.
Hesap Yaradana kaldı
Beklerim kırgınlıklarımın sahibi
Hakkım helal değil hem de hiç birinize.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.