Wê EW ROJ BÊ (O GÜN GELECEK)
WÊ EW ROJ BÊ
(O Gün Gelecek)
Dört mevsimin yaşandığı dünyanın bu noktasında adına kış dedikleri bir zamandı. Kış, mevsimlerin en suskun ve en çok konuşanıydı. Suskunluğunu, havaların kararmasıyla tenhalaşan sokaklardan duyardık. Yaşam, güneş saatine ayarlı zamanlardan geçiyordu. Güneşin dağlar ardına çekilmesiyle sokaklara aceleci bir telaşla korku yağardı. İnsanlar koşar adım evlere sığınırdı. Koşarken, dağların suskunluğuna boylu boyunca düşenler olurdu. Dağlar, bu mevsim suskunluklarını biriktirip konuşacağı günleri beklerdi. Sokaklar, dilsiz tanığıdır bu günlerin karanlık köşelerine düşen sessiz ve sahipsiz çığlıkların...
Mevsim kış’ı yaşardı. Korkuyla karışık kar yağardı karanlık gecelerine ülkemin. Geceler ki toprak damlar altında çok uzun sürerdi. Ben çocuktum. Konuşamayacak kadar çocuktum. Dışarının suskunluğuna inat bir Kürtçe’yle evlerin içinde hayaller dile gelirdi. Geceler uzun, hayaller güzel ben dinler büyürdüm. Bir beklenen vardı bu karanlıklarda kar yanığı yüzlere güneşi getiren. Bir beklenen, mevsim normallerinin üzerinde umutla yaşatan. Tüm hayallerin sonunda bir sır gibi az seste söylenen. Wê ew roj be, wê ew roj bê…
Uykusuz geceler gündüze kavuştuğunda çok bilinen bir dilden çığlıklar duyulurdu. Sonra her çığlık bir ana’nın rahmine düşerdi. Umut gecelere gömülürdü. Diren, ha diren. Acıdır, zemheridir, karanlıktır günler. Diren, ha diren. Gözaltında bir kayıp zamandır. Diren, ha diren. Kimliksiz sevdalar büyüyor dağların ardında. Diren, ha diren. Yakındır doğumu güneşli günlerin. Diren, ha diren. Wê ew roj be, wê ew roj be…
Gözler gelecek bahar sabahının doğumuna açılıp kapanırdı. O bahar güneşle gelecekler de olacaktı ve bir daha hiç gitmeyeceklerdi. Bahar denilen de şu kış günlerinin ardındaydı. Geceler uzundu ama günler kısa sürecekti. O beklenen bahar günleri gelecekti. Dağlardan şarkılar notalanacaktı köylerin ve şehirlerin sokaklarına. Şarkılar evlerin içinden artık uzak ve yasak olmayan bir ülkeye söylenecekti. Wê ew roj bê, wê ew roj bê…
Bu olağan olmayan günler geçecek o beklenen bahar günleri gelecekti. Günler bize güzellikler getirecekti. Günleri bize dağ başlı ve yıldızlara kardeş çocuklar sunacaktı. Çok beklenen bahar gecelerinin yıldızları çoktu. Bir sevinçle düşeceklerdi ülkemin çıplak toprağına. Gündüzlerinde ise güneş sonsuz bir aydınlıkla yol olacaktı yarınlarımıza. Tam da o günlerde güneşe, o düşler ülkesine koşmak vaktiydi. Aslında geçmiş baharlarda çok koşanlar oldu. Yorulanlar, düşenler de oldu yol ortası. Aşk bilmez ihanetler de görüldü. Herkes düşleri kadar büyüktü ama kimse düşlerine varacak kadar büyümüyordu o günlerde. Ben çocuktum. Çok çocuk halimle büyük şeyler biliyordum. O gidenleri, hasretlerini… Ve biliyordum onca düş birikimi bahar gelip gidecekti. Ve ardından iki mevsim daha su gibi geçecekti aramızdan. Bize suskun zamanlar kalacaktı. Düşlerimiz bir başka bahara doğurgan. Wê ew roj bê, wê ew roj bê…
O günlerden bugünlere hep ertelenen düşlerle hal durum böyle yaşanıyorken bu toprakların üzerinde, tarih yeni bir sayfa açtı yarına. Hayaller bir kış saati ve baharı beklemeden çıka geldi. Dağlarından yoksun ama dağların rüzgarını içine alan dümdüz ova şehrinden hem de…
Wê ew roj bê/rojên azad/li bakur û başur/rojava û rojhilat…(O gün gelecek/özgür günler/kuzeyde ve güneyde/batıda ve doğuda...)
(Avaşîn.. bu yazı Önsöz dergisinin 29. sayısında yayınlanmıştır)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.