AH LEYLA!
Ah Leyla! Nerelerdesin sen, uğruna efsaneler düzülen, kalmayıp bir zamanın sınırlarında gizli, aşikâr olup bir aşkın peşinde yüzyıllar anlatıla gelen, neredesin sen? Ne bu halin Allah aşkına, Mecnun çöllerde paralarken kendini, sen sere serpe taymışsın, bırakmışsın kendini güneşe, kızgın kumlara, serin sulara, durmuyorsun. Durmuyorsun durmamasına ama geceleri de maşallah âlemlerden de geri kalmıyorsun. Akıyorsun âlemlere, sen böyle bir kız değildin Leyla. Kim çıktı karşına da sana neler söyledi? “Hayata bir kere geliyorsun Leyla, sana Mecnun mu yok, yaşa hayatını doyasıya” mı dediler, sen onlara kandında kendini çekip kendi içinde bir köşeye, “değişmeyen tek şey değişimdir” deyip bu hale mi geldin Leyla. Mecnun çöllerden kurtuldu, çıktı seni bulmak için yaylaya, kuşlarla haber salardın eskiden, istersen ünlü harfleri atıp, dilimizi helak ederek yüz altmış karaktere sığdırıp haber ver mesajla… “ Mecnun ben yaylada değilim, akşam gel eğlendiğim o lüks barlara” Aslında ünlüleri sen yorulma diye ben düşürecektim ama dedim katletmeyeyim ve dilimizi katledenler kervanına girmeyeyim. Sen icabına bakarsın Leyla…
Ah Leyla! N’oldu sana? Sakın yolda yürürken görmedin de boya çukurunu oraya falan mı düştün? Dönmüşsün makyaj yapacağım diye Palyaçoya, hayır gösteri sanatlarına merak saldıysan o başka da, demem şu ki sen zaten güzelsin Leyla. Yapma Allah aşkına, elbette bakacaksın kendini, elbette süsleneceksin, takacak takıştıracaksın da, gel şöyle bir bak kendine şu boy aynasında… Yorumu sen yap, ben susuyorum artık…
Zamane insanlarının ucuz sevdalarına mı kapıldın yoksa… Yapma Leyla! Önceni de bilirim ama seni tanıyamamışım gibi bir his uyandı içimde. Sen insana insan olarak değer verirdin, kalbine bakardın, kılığına kıyafetine değil, öyle ki kapına gelen biri olsa karnını doyurmadan bırakmazdın. Açıkta birini görsen kışın ayazında, çıkarıp en kıymetli montunu, üstünü örterdin sen. Çocukları çok severdin mesela… İçindeki çocuğu sevindirdiğin gibi onları sevindirirdin. Yoldan geçerken saksı mı düştü kafana, siyahlığıyla parlayan bir sihirli değnek mi deydi başına da bir anda böyle değiştin? Biliyor musun anlam veremiyorum bu gidişata, şimdi bambaşka biri oldun artık. Şimdi lüks kürklere tapar olmuşsun, son model arabaların içinde yalan sevişmelere, günde bin kere bakan insanların yüz binlerce yalanlarına rağmen hayatı yaşamak adına kendini gündelik aşklara verir olmuşsun. Varsın, çocuklarının anası, evinin kadını olman hayaliyle seni, senin kendi içinde bile kaybolduğunu bilmeden hayaller kursun. Canım Kardeşim Mecnun, gel vazgeç demek istemiyorum sana bu sevdadan, sevmenin, aşka aşık olmanın ne demek olduğunu biliyorum ama o kadar basit söyleniyor ki bu cümle kimi insanlarca, söyleyemiyorum, duydukça yüreğim acıyor…
Ah Leyla! Bu kadar bencil olamazsın sen ya, yediremiyorum gururuma. Yapılan bir şey başkasına yapılınca ve sana asla yapılmasını istemediğin bir şey olsa da bu zevkten dört köşe oluyorsun ama sana yapılınca kıyametler koparıyorsun. Söyler misin bana sen ne burcusun? Sonra sana verilince güzel her şey, tüm hediyeler sana gelsin senin olsun, başka birinde aynısını görünce çılgına dönüyorsun. Yahu Leyla, bırak da Fadime’nin transparan elbisesinden senin de olmayıversin. Amma da küçük şeyleri dert ediyorsun, görmüyor musun senin çarçur ettiğin ne varsa belki en değersizi için bile gecesini gündüzüne katan insanlar var, hatta gecesini gündüzüne katmak isteyipte katamayan, üniversiteli işsizler ordusunda gezinen, sıkıntı çeken, canı acıyan bunca insan varken sen neleri düşünüyorsun.
Ah Leyla! Bakışlarınla verdin garip bir umut, sevdanın ateşi düştü Mecnunun gönlüne, sen gününü gün ederken hareketli gecelerin gözleri kamaştıran ışıklarıyla süslü şehirlerde, Mecnun saf ve temiz duygularla seni ararken önce kayboldu, sonra yüreğinin sesini dinledi. Gecenin bir yarısı rüzgârın kendisine getirdiği sevgilinin kokusunu takip edip geldi senin o içinden çıkamadığın yüksek desibelli mekânın önüne ve dediler ki ona “Damsız girilmez abi!”, dedi “ Ne damı kardeş, Leylam içerde!” Almadılar onu, sen zaten bekledin de… Sonra senin için aldığı yüzüğü bir kapkaçcı elinden aldı gitti, koştu peşinden, topluma kazandırılması gereken birkaç kimsesiz çocuk yolunu kesti ve en sonunda olanlar oldu Leyla. Mecnunu bir köşede buldular cansız yatarken, üstünde iki üç parça gazete örttüler, sevdayı kaybettin, göremiyor musun? Söyler misin bana Leylacım. Yanı başındayken aşk, kum tanelerinin avuçlarımızdan akıp gittiği gibi yok olup gitmesine nasıl izin verdin. Şimdi mutlu musun? Bu aşk masalı bitti. Başın sağ olsun. Aşk adına, başımız sağ olsun. Nur içinde yat canım kardeşim Mecnun.
BAKİ EVKARALI