- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIM -3 / 2009 DA BÖYLE BAKMIŞIZ ;
İmparatorluk, ardında büyük acılar bırakarak çökmüştür ... İmparatorluk bakiyesi insanlar, tarihleri boyunca çok güçlü devletler gördükleri, devletle yaşama kültürünün zihin dünyalarında önemli bir yer işgal etmesi nedeniyle, devletsiz yapamazlardı. Devlet onlar için biraz da kutlu bir anlam taşıyordu. Bu yüzden, imparatorluğun çöküş alametleri ardından, çalışmalarda başlamış oluyordu.
Nereden ve kiminle başlanacaktı ? Son yüzyılını savaşla geçirmiş insanlar ya askerdiler, ya da asker gibi düşünmeye çoktan alışmıştılar. Son yüzyılımızda ve Cumhuriyet döneminden sonra askerlerin etkin rol almaları bu yüzden çokta yadırganacak şey değildir. Pek çok fikir adamıyla birlikte ,Osmanlı bakiyesi paşalar bu işin öncülüğünü yapmaya çoktan kararlıydılar. Zira toplumu bu anlamda yönlendirecek siyasi elitler gerçekten yoktu. Buna imkan ve zamanda olmamıştı. Hareket bilindiği gibi ordu içinden başlamış bulunuyordu. Kiminle ? 1.Dünya savaşında Anadolu’da insanının beş milyonunu, Anadolu sınırları dışında, nüfusunun yaklaşık beş buçuk milyonunu kaybetmiş insanların kalanıyla yapılacaktı. Geride kalan insan halitasını anlamamız açısından yaşadığım bir anektodu, anlatmadan geçemeyeceğim. Yıl 1983 Erzurum Araştırma Hastanesinde tedavi olurken, bir kuyruğa takıldım. Yanı başımda iki genç üniversite öğrencisi kız sohbet ediyor. Erzurum’un kültürel ve ekonomik geriliğinden başlamak üzere yaşanmaz bir yer olduğunu tartışıyorlardı. Erzurumlu değildim ,ama, bu sohbetten galiba incinmiştim. İncinmişliyim söyelenenlere değil de bilgisizliğimizeydi. Kendilerine dönerek nereli olduklarını sordum; İzmir’li olduklarını söylediler. Bakın dedim; size kırılmadım ,ama, Erzurumlu olmamama rağmen size incindim. Gerçeği bilseydiniz, bu cümleleri elbette sarf etmezdiniz. Tabi ki, çok hoşlanmadılar, dinlemeye hazır bir tavır takındıkları da belliydi. Bakın dedim; "Erzurum bizim bir serhat şehrimiz, tarih boyunca yüzlerce istila ve işgal görmüş, ayaklanmalar görmüş..1.Dünya Savaşı’na girdiğinde atmış üç bin nüfuslu Anadolu’nun yine önemli bir şehridir. Savaştan ancak, beş bin beş yüz insanıyla çıkabilmiştir. Kalanı ölüp gitmiştir. Kalanların kimler olabileceğini hayal edebilirsiniz..Bunların çoğunluğunu kadınların, çocukların, sakat kalanların, bel ki bir yolunu bulup savaştan kaçanlardan oluştuğunu düşünün ! Yine düşünün ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, burada yapılan kongreyle gerçek hayat yolunu açmıştır. Kongreler ve kurtuluşa giden yolda ki uzun çalışmalar yine bu insanlarla yapılmıştır. Bugün gördüğümüz ve küçümsediğimiz ! Erzurum’u da bu insanlar imar ve inşa etmiştir...Bu anektodu neden anlattım ? Türkiye’nin genel anlamda kurtuluş çabaları ve Cumhuriyeti kurma çabaları ve alınan yaralarında, Erzurum’un aldığı yaralardan ve çabalardan çok farklı olmadığını kısmen de olsa anlatmak içindir. Bu imkansızlığı ve insan yapısını anlamadan, bugün için çözüm üretme şansımız gerçekten yoktur. Cumhuriyeti kuran insanların, tabir yerindeyse, bir eli yağda, bir eli balda insanlar olmadığını bilmemiz gerekir. Herkes insaf ölçülerini kullanarak, bu ülkenin bir ferdi olarak hakkı teslim etmelidir.
Kurtuluştan geçip, kuruluş yoluna girip, çaba harcayan bu insanlar, kimi, nasıl ve nerede muhatap alacaklardı?.. Ruhuyla ve bedeniyle darmadağın olmuş bir insan yığınından teşkilatlı ve yarınını güvence altına alacak bir devlet çıkaracaksınız, çıkarmak zorundasınız...Tarihi tecrübe göstermiştir ki, devletler koalisyonlar şeklinde kurulmazlar. Vatanım dediği bir coğrafyası ve bir omurgası vardır. Bu yola çıkarken, zamanın dilinden de anlamak zorundasınız ve dünya sizden ibaret değildir.
Hayrettin YAZICI
Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.