- 426 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
-DÜŞÜNCE ANLAMINI YİTİREN DÜŞÜNCELER DE VAR MIDIR?-
Etkin bir muhakemenin kem, noksan bir söyleyişe dönüşmesi, güçlü bir hitabetin betleşmesi, olumsuz yankılanması mümkün müdür? Açıkçası içerik, üslup, mantık, duygu, idrak, tutarlılık hep birden aranmalı kanımca.
Bunu neden söylüyorum? Önceki gün gecenin bir vakti gözümden uyku akıyor, yatacağım, baktım bir program. Konu terör ama yakın tarihe dönük anlatımlarda hacimli yer tutuyor. Yarıya kadar izledim, uyku muyku dağıldı gitti açıkça. Hani kahve etkisi diyorum. Sonra üçü bir arada nescafe içip vurup kafayı yattım.
Program mı? Hükûmet ve Sayın Cumhurbaşkanını oldukça desteklediği görülen sayın konuşmacı yakın tarihimizin Kemalist sol, liberal-muhafazakâr kulvarının siyasi kişiliklerini değerlendiriyor. Bay X, enteresan bir hesap çıkartıyor izleyicilere vesselam. Özetle Menderes’in Demirel’in çeyreği, Demirel’in Özal’ın, Özal’ın da Erdoğan’ın çeyreği olduğundan dem vuruyor. Halkın desteğini alanların giderek iyileştiğini vurguluyor. Buna karşın CHP geleneğinde de; İsmet Paşa Mustafa Kemal’in, Ecevit İnönü’nün, Baykal Ecevit’in, Kılıçdaroğlu’da Baykal’ın çeyreğidir demekte. Halka aykırı gidenlerin giderek küçüldüğüne veriyor. İlk bakışta zihni uyaran ve kulağı dolduran söyleyiş üzerinde şöyle bir düşündüm. Başka işin mi yok diyecek dostlarım olabilir. Ne var ki, kitle üzerinde bu tarz yaklaşımlar üslup bağlamında da sert bir vurgu ve hızlı hızlı söyleyiş dairesinde etkili olmaktadır.
Konuşmacı hükûmete yakın, Erdoğan’a bağlı, eyvallah. Burada bir sorun yok elbette. Sorun hükûmette veya Cumbaba’da da değil aslında. Ne ki, yıllardır Sayın Cumhurbaşkanı ve hükûmet çevreleri “üç şerefli lider; Menderes, Özal, Erdoğan” vurgusu yapmıyor mu? Ve dahi Demirel olumsuzlanmıyor mu? Şimdi vefatı dairesinde bir iadei itibar mı var acep? Konuşmacıya göre Menderes hiç namaz kılmıyor, Demirel ise Cumaya gidiyor. Hatta vurgu da enteresandır. Mason Demirel Mersedesi Kocatepe Camiinin önüne çekerdi buyuruyor. Nalına da mıhına da üslubunun sıradışı bir örneği olmalı bu.
Hani derim ki; madem amele göre mukayese yapıyorsun hocam, belki Merhum Menderes’in Yassıada sürecinde yaşadıkları ve idam edilmesi günahlarının kefareti de olamaz mı? Kim bilir, elbet Allah bilir. Yine Rahmetli Mersedes’in! Özellikle siyaset döneminde dine ve cemaatlere yönelik ılımlı yaklaşımı da siyaseten olamaz mı acaba? Üstelik mason vurgusunu da eksik bırakmıyorsun. Kuşkusuz Demirel’in dinini de Allah bilir. Bizler Menderes veya Demirel’in siyasetini sorgulayabilir, muhasebe edebiliriz ancak. Dinini diyanetini değil yoksa.
Beri yandan, olaki 1950’den bu yana muhafazakâr siyasiler, birbirini hizmette katlayarak geliyor. Bu da bize teknoloji etkisini göstermez mi? Öyle ya, madem bir önce gelen çeyrek hükmünde, sonra gelen onu dörde katlıyor. Ne hikmetse standart bir işleyiş karşımızdadır. Nitekim Özal Erdoğan’dan, Demirel Özal’dan, Menderes Demirel’den az hizmet vermiş. Dünya da ve ülkemizde teknolojik gelişim düzeyine de işaret etmez mi bu? Şimdi, Amerika’da birisi çıkıp Obama Roosevelt’tan daha çok hizmet verdi, ya da oğul Bush Nixon’u katladı dese tebessüm uyandırmaz mı? Ne çare ki, bizde bir algı yönetimidir gidiyor.
21’inci asrın internet, cep telofonu evresinin teknolojik düzeyiyle 1’inci Cihan harbi sonrasının yanmış yıkılmış bir dünya ve ülke konjonktürüyle çerçeveli Türkiyesini kıyaslamak hangi akla hizmet etmektir? Osmanlı’da Rum, Yahudi, Ermeni ticaret ve zanaat erbabıdır. Dolayısıyla Cumhuriyete intikal etmiş bir yerli ticari birikim yok veya varsa da cılızdır. Olanı da harpler döneminde yerle yeksan olur zaten. Çanakkale’de yetişmiş nüfus yok olup gitmedi mi beri yandan? Cumhuriyet döneminde nüfusu yetiştirenlerin, yönlendirenlerin gayri Müslimlere dönmesi kaçınılmaz değil midir? Bu tip ögeler ilginçtir, hükûmet çevrelerince Osmanlı’nın son yılları mevzu bahis olduğunda vurgulanıyor, Cumhuriyet’in ilk dönemiyse yat kulağının üzerine, efendim! Hak mıdır bu?
Yine konuşmacı Bay X, yukarıda belirttiğim üzre devamında; çeyrekli matematiksel döngüyü CHP kulvarında bu kez ters işletiyor. Merhum Mustafa Kemal için bu cephenin lideri dedikten sonra, İnönü Atatürk’ün çeyreği, Ecevit İnönü’nün, Baykal Ecevit’in, Kılıçdaroğlu’da Baykal’ın çeyreği derken Kemalist kulvarın bile ilk elde he valla demekten başka çaresi kalmayacak bir söylem geliştiriyor. Oysa gerçek bunun tam tersi de olabilir. Demogoji yapmak böyle bir mekanizmaya sahiptir. Yazılarında ve daha özel meclislerde yaptığı konuşmalarda Mustafa Kemal Paşa’yı yerden yere vuran konuşmacımız evvelsi gece bu tarz bir çıkış yapmıyor. Hani mantığı zorlamıyor.
Ancak bir iki noktada, temel noktada takıldım neme lazım. Neden Ecevit, İnönü’nün çeyreği diye sormaktan kendimi alamıyorum. Tamam, ne kadar sorgulasak hatta eleştirsekte; İnönü’nün tarihsel kişiliği Ecevit’i bastırır. Ancak konuşmacı üstte verdiğim şekilde sağ kulvarı değerlendirirken sandığa, halka, demokrasiye inanır görünüyor. Öyleyse, 1973, 77 ve 99’da tek başına iktidara gelemese de sandıktan birinci çıkan ve işin ilginci Kemalizmin tarihinde bunu başaran tek isim olan Ecevit’e karşın neden Milli şef ve çok partili dönemde hiç sandıktan birinci çıkamayan İsmet Paşaya üstünlük tanıyor. Cevap çok basit aslında, konuşmacı asıl düşüncesi olan Kemalizm’in halka yaslanmadığı için bereketsiz olduğu tezini savunmak ve tutarlı olabilmek için güreşi minder dışına taşırmakta beis görmüyor. Hani senin halk, sandık, demokrasi algın hocam? Rahmetli Ecevit üç seçimde sandıktan birinci çıkmadı mı? Bunu neden aykırı bir argüman olarak sunmuyorsun? Kündeye getireyim de nasıl olursa olsun, değil mi?
Sonra efendim! Matematik dikkatli olmayan müridlerini ters köşeye yatırır. O onun çeyreği, bu bunun çeyreği derken unutmamalı ki; sonsuzun çeyreği sonsuzdur, katrilyonun çeyreği iki yüz elli trilyonken, milyonun çeyreği iki yüz elli bin, yine binin çeyreği iki yüz elli, onun çeyreği de iki buçuktur. Demek çeyrek var çeyrekçik var benim hocam! Vaktiyle, şimdi artık hayatta olmayan Ordinaryüs hukukçularımızdan biri Atatürkçü kesimde sayısal azalmadan yakınanlara cevaben “biz azala azala çoğalanlardanız” derdi. Ne dersiniz, züğürt tesellisi midir bu? Yoksa kalitenin kantiteye, niteliğin niceliğe üstünlüğü müdür? Kuşkusuz gayem, benim babam senin babanı döver de değil. Bir kesit sunmak adına diyorum hani.
Nihayet dostlar; biraz dürüstlük, biraz objektiflik, biraz da taraf olmakla tarafgirliği ayırabilsek çok sorunumuzu kanımca aşarız. Elbette önceki gece bir görüş açısını izledim, dinledim. Daha farklı görüş açılarında benzer problemler yok mudur? Var şüphesiz.
L.T.
YORUMLAR
Sevgili o programı izlemedim. Sizin yazdıklarınızdan sonra izlememiş olmamın kayıp olmadığını anlamış oldum. Ne yazık ki reytingi düşük birkaç kanal dışında bu tür algı yönetimleriyle nemalanan kanalların hükümranlığı sürüyor memlekette. Medyanın etkinliği seçim sonuçlarında görülmekte. Vah ki vah bu memlekete. Allah'tan 2023 e erişemeyeceğim... Saygılar
levent taner
Allah size sağlıklı, huzurlu, mutlu uzun ömürler nasip etsin dilerim
Saygı ve selamlarımla...