- 269 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sakin ruhların da azapları büyüktür...
En çok sevdiğimizin bedenimizde açtığı yaralardır en derinlere kadar sızan, sonra da onların sığlaşmasını beklerler ve kanmazlar ki bir daha o yaranın bir başka benzerini açarlar eski yaranın yanına, belki de dibine, olmadı yanı başına sığdırırlar ki ancak o zaman ruhlarını sakinleştirirler…
Oysa bilmezler sakin ruhların da azapları büyüktür ve onlar da acının çivisini bir gün çıkarmayı öğrenirler ki hayat bu devranla döner durur…
Bir anda geçmişte yaptığım hatalardan biri geldi gözlerimin önüne…
Düşündüm de bir peronda aracımdan inerken buldum kendimi, yanımda da hayatımın da en çok önem verdiğim biri vardı...
Uçağın kalkmasına az bir zaman vardı ama bir kahve içilebilirdi sanırım.
Ve alan kafesinde karşılıklı oturmuş yudumluyordum neskafelerimizi, ilk yudumdan sonuncuya kadar gözlerine bakıp konuşuyordum aslında konuşmaktan ziyade özlem azalmaktı amacım, durmayasıya o konuşuyordu susmamdan hemen sonra…
Aslında bitmez tükenmez hasretleri yaşardık hep, durmayasıya ayrılıklar girerdi hayatımıza, ya onun görevi, ya da benim muhtelif yerlerde yazma alışkanlığımı sürdürmek için konu peşinden koşmalarım vardı, belki de mecburdum, gazetedeki yazıların aksaması bazen hayatı önem taşırdı, çoğul toplantılar, çoğulunda ise kitap yazılarım ve bendeki yol öyküm dizi yazımın durmaması gerekiyordu, oradaki amacım hala sonsuza saklı gibidir içimde ve hala devam eder zaman zaman…
Aslında korkardım geceleri tekliğimle yaşamımdan, tek başına zordu çarpışıp ve çapraşık düşüncelerden kurtuluş. Nedense hep doğruların içinde bulanırdım, kayıplara uğrar pişmanlıklar yaşardım… Doğrulardı yaşamın kuralı var oluşta…
Ne kadar doğrularda yaşarsan o kadar anlamsız yanlışların içine düşerdim , bunun sebebi de inanmışlıktı veya sonsuz güvene dayanan sevgiydi…
Neden bu kadar güven duygumu sarmaladım ki ona? Başka yaşamın kuralları yok muydu veya başka bir yolu yok muydu bu birliktelikte kalışın? Ben hangi kuralda mutluydum ki belkisiz tek doğruda kalmaktı yaşam felsefem... Bu kural oysa bana yanlış uygulandı, tüm inanmışlığımla güven duygusu yaşadığım o neden bu güven çemberinde kaldı ki hala tarifi olmayan bir olgunun peşinden koşuşum belki de bu devinimdir…
Düşündüm de, nedendi bu kadar güven duygusunun fütursuzca uygulanışı…
Uysa kaç kişinin canı sadece bu duygudan dolayı yanıyordu, hepsini bildiğim halde tek kelime edilmiyordu sevdim dediğine,, o en yakınım en canımın içiydi…
Aslında bu düşünceler, koskocaman boyutlu bir denizde küçük bir sandalla umuda mı kürek çekiyorduk, ve ya koştuğumuz bu kulvar bizi hayat boyu doğruda mı tutacaktı, bu düşünceler bu kadar da önemli miydi ki kendi içimizde duyduğumuz huzur bir akustik müzik eşliğinde dinlenen şarkının tınısı mıydı bizi sakinleştiren veya kendi kendimize doğruda kal masalları mıydı bize iç huzur veren, yanlış olmadığını bildiğimiz halde kalan bu kuşku neyin nesiydi?
Yüreğim küfe dönüştü, boş verilmiş zamanların hesabını kendi kendine vermekle, çaresiz bir yaşamın içinde boğuşmak hep benim kaderim mi ki veryansın ediyorum tüm zamanlara, galiba her şey, her anı küf kokmağa başladı, demek de yüreğime hesap sormak gibi bir şeydi oysa gerek...
Sakin ruhların da azapları büyüktür...
Bir yudum ekmeğe kanat çırpmak bu olsa gerek ki buna umut deniliyor...
Bu gün kuşlar düştü aklımıza, çoğul düşünceye "kuş misali" deyip gülümsetmek istedim düşüncelerimi, ardından, vazgeçtiğimiz yaşam kesitlerim geldi aklıma, kuş misali kanat çırpmak geldi beynimin kuytularına, işte günün sözüne gülümsedim" kuş misali " derken...
Yaşamayı sev, yaşama katıl ve yaşam için diren derdik hep kendi kendimize bir de sen ve ben, oysa katılmıştık yaşama, tam da ortasında idik, çoğu kez bir birimiz için yaşıyor sanırdık kendimizi, her şeyi paylaşır
yaşamı da bir birimizle pay etmiştik, öyle ki, "senin için ölümü bile göze alır, senin için yaşamı hak etmek isterim" derdik hep birbirimize, neydi bu ölümü göze almak. neydi bu sen için ölmek, kendi sözümüzde, kendi niyetimizde de riya olduğunu çok geç anlamıştım oysa, neydi amacımız bir birimiz için yaşamak, neydi peki birbirimiz için ölmek, işte sevgili burada yanıldık, bunda yalanda kaldık ki gerisi hep geldi, bu da bizim sonumuz oldu...
Yaşamda da yalanlarımız vardı...
Bu güne kadar her düşünüşümde, her açtığım başlıklı yazımda hep bir şeyler yazarken, sen sen deyip kendi kendime yazdığım yazıların yüklemine seni bağlarken, aslında ruhuma belki de işkence ediyordum...
Çoğu zaman sana hak etmediğin kadar övgüler yazıyordum. Çoğundan da haberin bile olamayacağını bildiğim halde, gene de sen diye bitiyordu cümlem.
İnan ki tüm övgülerimin hiç birini hak etmiyordun bu kadar çileden sonra.
Sadece düşündüm bu gün, hak etmiş olsan bu kadar övgüyü ben neden acılarla raks ediyordum yüreğimle...
Sonuç mu yazık olmuş bu yaşamın uzun kesitlerine ve değmeyenlere verdiğim değerlere yazık olmuş, aslında bir pişmanlık değildi bunlar, sadece bir alışkanlıktı belki de veya yalanlarına inanmış bir ruhun yanılgılarıydı belki de ama yaşanmışlık kabul edilirse bir yanılgıydı aslında bir güven duygusunun aldatılmışlığıydı belki de...
Aşkta dünler vardı sevgili, dünlerde de senle ben vardık, yanımızda da sadece acılar dolaştı hep sevgili, acılardan arda kalan zamanlarda ise biz hep ağlamalara bulaştık sevili, yalanlar ve riyalar baş salladı hep hayatımızda bizle beraber, sen var mıydın yoksa hiç olmadın mı hep sordum kendime, ama yalan olur diye düşüncemden hiç ses fırlamadı, ama boş ver be sevgili, tek bir gerçek vardı belki de nefes aldık durduk ki ağladık güldük, sövdük, saydık ama, galiba biz bu yaşamda var kaldık dimi sevgili, hadi şimdi buna da bir yalan at bakalım ki tamlansın bu yaşam...
Yaşamdı aslında bunun adı ve sorular yığılırdı aralıklarına...
Belki en çok sözü yüreğim hissediyordu ve hep bana sanki "daha kaç kere yığılacağız yıkım yaşamlarının ardına" derken, umarsızlık hissediyordum bu soruya...
Ne garip değil mi, insan kalbinin sesine de cevap veremiyordu sorular halinde gelen can sıkıntılarında...
Daha kaç kez yığılacağız yıkık duvarların ardına...
Hani şöyle , bir parkta elimle elinde çocuklarımız olacaktı, onlar bizi tanımayacaklar ama senle ben bileceğiz bu parka nereden, nasıl, niçin geldik ve yüreğimize kaç yama yaptık, sebepleri nelerdi ve nasıl dayanabildik de bu günlere geldik, hayat bizi ne kadar birbirimizde parçaladı, sadece ikimiz bileceğiz?..
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.