- 503 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaratıcılık ve bilimkurgusallık üzerine..
Biz bir iki hamleden fazlasını düşünmeyiz yaşarken.Uzun uzadıya geleceğini tasarlayan ayrıntıcı insanlara baksak dahi durum farklılaşmayacaktır.Onlar kendilerine ileri görüşlü sıfatını yakıştırmaktan çekinmezler,halbuki tasarladıkları şey sadece 30-40 yıl sonrasıdır.Bir veya iki hamle ileriyi düşünmekten fazlası değildir.Ve cabası olan bencilliklerinden söz etmeme gerek dahi yoktur.
Verne’i farklı yapan budur.
Bilimkurgu başlığı altında yayınlanan bir çok film ya da verilen bir çok eser, günümüzden en fazla 500 yıl ilerisini düşünürek tasarlanıyor.
Günümüz kalıplarına bağlı kalınarak yapılan bu bir çok "benzetme" kötü kurgulanmış uzaylı filmlerinden farksız.Uzaylıların biyolojik olarak insan iskeletine benzetilmesi dahi bu eserlere "benzetme" demeyi zorlaştırmıyor.Bazı akıllı tüccarlar, uzaylıları bir bulanıklık olarak göstererek ya da görünmez ve halüsonejik bir formda tasarlayarak işten yırtıyor.
"Öyle ki, kimse hiç görmediği bir renk hakkında konuşamıyor."
Mermilerin yerini lazerler, çarkların yerini daha komplike elektronik sistemler, benzinin yerini ise uranyum alıyor.Şekil algımızı
değiştiremiyoruz.
Da vinci’yi farklı kılan da budur. O bir nesneyi incelerken ne olduğuna dair düşünmekten çok, kendine "bu ne değildir ?"
sorusunu sorarmış.Şair Lucretius’ın desteklediği gibi ;
"Bir şeyin tek bir doğru cevabı olsa dahi, daha fazla cevap vermek gerekir."
Dünya eski formların ana hatlarını fazla bozmadan,bulduğu yeni materyallerle aynı çizgide gelişen bir yer.Merminin yerini lazer aldıktan sonra
lazerin yerini ne alacak ? sorusuna bulunacak cevap bilimkurgu oluveriyor.
Ancak eminim ki o silah ne sıkarsa sıksın, tetiği büyük ihtimal aynı yerde olacak.
Pantolununu iki bacağının birleştiği noktadan kafası sığacak kadar kesip, bacaklarını kollarına geçirip giyen insan,
statüsüne göre ;
1. ya çok modern bir sanatçı ya da tasarımcı
2. ya da kafayı yemiş bir manyak
ilan ediliyor.Bunlar alkışlanıyor ya da küçümseniyor bu sürekli değişiyor; Fakat kimse bu yeniliği kullanmaya yeltenmiyor.
ya müzede ya da sergilerde çürüyor ya da deli ölene kadar var oluyor.
Asıl hayalgücünün işlerliği pek yok gibi. Bu, şu saatte Romeo ve Juliet’i izleyip, metresinin yanına gitmeye benziyor.
İşte tam burada yine Lucretius parmak kaldırıp dilleniyor bizim için ve susuyoruz:
"İnsan kendini saran çemberin içinde döner durur.
Ne işimiz var burada bizim ?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.