- 586 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
“bu günlerde yağmur yağıyor”
Hangi düş tutuyor şu an ellerimizi, hangi keder şeker katıyor demimize… bu günlerde kıvranıyoruz, yoksul öpüşler sunuyoruz dostluğa… Bir yerde canımız yanmış besbelli yoksa kurşun askerler girmezdi kıran kırane dövüşe…
Kanı sevdik biz, şiddeti yaralayanı yaralanı hepsi bizdendi, içimizdeki öç alma isteğimizdendi… şimdi kapıların kilidi bozuk çilingir gelmeden hırsızımız geldi… Soyulduk imdat! Gitti emeğimiz onca zaman ağız kokusu çekmişiz reva mı bu, evet reva düşün bir sor neden aç bir hırsız damladı damımıza…
Daha yeni sokağımızda kavgaya tutuşmuşlar biri bıçaklanmış, hiç kimse girmemiş araya… Kesici alet var arada ya bizim canımız yanarsa, ahmaksın demezler mi! Derler derler ateşin içinde ne bela arıyorsun derler… Sonra kan yüzüne sıçrar göremezsin simanı gösteren kendi keşfin olan aynı… Çünkü temelden çürütmüşüz içimizi… Bir sarsıntıda yerle bir olmamız acizliğimizden değil korkaklığımızdan, ayağa kalkıp direnme gücü gösteremeyişimizden…
Kederliyiz bu aralar, yaralarımız kanamalı, sargı bezleri kırmızıyla dansta… Üstelik ayağımızın altında muz kabuğu var bastığımız gibi yerde bulduk kendimizi… Canımız çok yandı değil mi! Üzüldük inandığımız yerden kopardılar bizi, biz iyilik derken kötülük çaldı kapımızı niye geldin diyemedik desek de konuşacak edepte değildi…
Bu günlerde yağmur yağıyor, hiç kimsenin ıslanmıyor üstü başı, paçasından akmıyor yalnızlık çünkü taşındı, yeni adresi oldu elleri… Şöyle merhaba deyip sıkı sıkı tutup sarılamadı… iyi ki varsın denilmedi… Fakirliğimiz taşınırdı dilimize sonra kalemi hesaplarda şans oyunlarında kullanmaya başladık, o zaman değere bindi… şöyle bir dakika ayırıp da neler yaptım diye iki kelime yazılmadı… Çünkü derdimiz vardı, banka borçları gırtlağı yırttı, haram lokma girdi bazen, sonra kusmuğa boğuldu her yer. Temizleyecek bizden başkası da yoktu… Sen vardı, ben vardı, biz vardı ama o kimdi tanınmadı…
Yaşama telaşına uymayan hesaplarla devam ederken, saçlarımız vakitsiz ağardı, ellerimizde mor halkalar çıktı… Yine gece oldu insanın ayıbını örten… Akşam dökülen kan belli olmuyor karanlık üstünü örtünce… Mevla öyle güzel anlatmış ki kendini ne güzel örtüyor hissiyetsizliğimizi, bencilliğimizi öç alma arzusuyla kırdığımız kin bahçesini…
İnanmadık mı hiç, anlatmadık mı duygu selimizi… Hala insan olma gayesinde olanlara hançer sapladık sabah uykusuna daldıklarına… Biz kendimize hediye edilen bu güzel bahçeyi nasıl mahvettik öyle…Ruhumuzun gıdası sevgi un oldu elekten geçildi tekneye konuldu su katıldı arada ustanın dalgınlığı katıldı sonra yoğruldu, gramajı alındı fırına atıldı… Kapıyı tıklatıp ne pişiyor denilmedi… Yüreğimizdeki ateşte neler pişerdi kimbilir… Hamlık olgunlaşır mıydı? Gül kanar mıydı?
Düşler yetseydi mutlu olmaya semada kaç insan gezerdi dersiniz, ama aşk olunca geziliyor değil mi! Unutulmuyorsa erteleniyor gibi, yine de takmıyorsun kafana ağrıtmıyorsun, çünkü seni en çok üzen sevgisizliğindir… Ayakta tutan tek gerçeğin inanmaktır, inancınla yürüsün azminle koşarsın gülüşünle yaşarsın nefesinle tartılırsın bilirsin…
Bilmediğin sevgiliyle dans etmektir… Bildiğinse ayrılığın hain çilekeş saatleridir…
İlknur Köknar-sokak kaçkını