- 328 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Önünde diz çökülmüş bir sevgi hikâyesi bu…
Yarınlara ertelediklerimizle, dünlerde yaşadıklarımız nefes aldığımız tüm zamanlarda eşleşmedi, eşleşmeyecek belki de…
Dün sevgili, dünlerde birbirimizin tüm düşlerinde eşleştikçe yarınlara saklayamadığımız düşüncede yaşayacaklarımızı ekleyemedik birbirine…
Dünler sevgili, dünler saklardı umutlarımızın bütününü…
Umutlarımızda el ele tutuşlarımız vardı, umutlarımızın içinde hasret yoktu, kahır, azap, yapılmamış hesaplarımız yoktu.
Senli gelecek, bir ömre sığdıramaz kurduğumuz düşlerde bütünüyle göz göze bakışlarımız vardı…
Yani sen ve ben, bir ömre sığacak umutlarda vardı…
Birbirimizden gidecek yerimiz var mıydı hiç, birbirimizden başka bakacak yüzümüz mü vardı, umutlarımızı umuduna yapıştırmışken, başka umut yolumuz mu vardı?
Kaybedecek birlikteliksiz tek saniyemiz yokken yıllara sarıldık hasret, hasret diyerek…
Ne kaldı geride içini özünü gördüğümüz ne vardı geride?
Ne adam olmayanlara, ne de namerdin sözüne hep baş başa kaldık yüreğimizin özü ile…
Ne kaldı geride, senle beraber, neleri bıraktım geride, hesabı görülemeyen ne kadar alacak duygu var bu hayattan kalan geride, kaç sevdanın küllerine basıp geçtim, kaç sevgide yandım ve tüm kaybettiğim düşlerimi ardımda bıraktıkça kaç kez, kaç gecenin kuytusuna gömdüm senli izlerin tortularını?
Sabahı zorlanarak gelecek gecelerin korkularını nasıl alt ettim ben? Sakın bırakma beni dediğin ben, kaybolmuş düşlerle yaşama tutunmaya çalıştıkça sensizliğin düşleri ile bocalayıp durdum…
Kaybettiğim tüm düşler, kazandığımız kayıp belleklerle yaşamın içinde turladıkça zamanı asıl acının tarifini yapar olduk…
Şimdi soruyorum sevgili, ben bu arenada var olmaya çalışırken, “sen neredeydin?” Hangi sebebe sığınarak kalabalıklaştın? Ben bu baş dönmeleri ile kesik nefeslerde iken, kaç kişi omuzumdan tuttu, kaç kişi bir bardak su verdi, kaç kişiye diklendik ve kaç kişi ile kıyasıya mücadele verdim?
Ya sen renkli dünyana renkli pulları serperken, hangi eziklikte yaşamda var oldum…
Bir ezgi sevgili, içinde yalın çile cümleleri olan ezgi, üstüne üstüne basılan yaraların tarif edilen bir ezgi. Belki de yarım bir öykü ki ben hâlâ onun karelerini tamlıyorum…
Aslında şartları çok ağır olan yaşamla baş edişti bu kalan nefes almalar…
Öfkem düştü acıma, duygularım düştü, kendime acımam tükendi ki sen düştün benliğimden, derken, tükendim demek, istemem de mümkün değil, Sadece ben, ben varım bu yaşamın gücünden…
Önünde diz çökülmüş bir sevgi hikâyesi bu…
Tarafı ve de karşıtı olmayan, sadece kendi içinde ve de kendi yönünde…
Kimseye vebal yüklemeden, kalanla giden arasına sığdırılmış koskoca iki ömrü içine alan, bir yarısında mutluluk ve gülmeleri, katılasıya sevinç gülmeleri barındıran sevgi, diğer yanında baskı ve de riyaları içinde tutsaklayan bir yaşamın yarım kalmış bir sevda yaşamının yarısı sevinç, diğer yarısı riya ve öfkeyle sırlanmış bir yaşamın isli kısmıdır ki geriye kalan ve bu günlere acı ve tiksinmeleri barındıran bir sevdanın diğer yarısı…
Tahammül sınırını çoktan aşmış bir yaşamın sona kalmış acılanmalarının bedelinin hesabını sürercesine öfke sınırları içinde kıvranan bir ömrün siyah zamanlarının
Ve kahır zamanlarının mühürlendiği bir barınakta kıvranış zamanlarına mazeret arayan düşüncelerin çabaları ile geçen zamanlar…
Şimdi sessizleşme zamanı…
Bu güne değin düşsel veya yaşanmışlığa dahil olmuş tüm düşüncelerin kendi kendine sessizce konuşma zamanı ve ardından susma zamanı…
Kaybedilmiş ne kadar düş varsa ki ardından susup sessizleşme zamanı…
Yaralıdır bizim düşlerimiz, hangisine dokunsan, hangisini kalbinin bir köşesine anıdır diye koysan ve kaç bahar taşısan onu sırtında yüktür diye kabul etmeden ve hangisine dokunsan kanar kendi kendine. Sonra da senin dokunduğun yere doğru akar tüm düşüncedeki zamana ait olmuş kanamalar bulaşır eline…
Ve elinin tersi ile silsen alnını sevdaya dair olmuş acılanmalar bulaşır elinin tersine…
Bir anda anı, anılaşmış kan rengini yüreğinin içinde ta ki dokunamadığın yerdeki sızlanmaların yanıklığını hissedersin korku ile acele ile çektiğin elinin tersindeki yanmalarla…
Biz bir ömre acılanmalarla sığınmış bir aşkın çarpmaya çalışan kalpleri ile artık zaman aksatmaya başladı bu vuruşları, sen ve ben artık unutulmaz aşkın damgaladığı iki yaralı kalbin kanayan damlalarındayız belki de artık…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.