- 597 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tren/ 5
Fundayla beraber vagonun arka çıkışına yürüdük sürgülü kapıyı açıp dışarı çıktım raylarla göz gözeydik artık yaptığımız tehlikeliydi.
Soğuk çelikten zemine oturduk cebimden Camel paketini çıkarıp ona uzattım bir dal kendine bir dal bana çıkarıp paketi raylara fırlattı. İçim acımadı desem yalan olurdu.
Benim bakışlarımdaki anlamsızlığı ve boşluğu hissetmiş olacak ki elimde tuttuğum çakmağı alıp kendine aldığı sigarayı yaktı. Dumanı içine çekip başını hafifce gökyüzüne kaldırdıktan sonra üfledi.
Ardından sigarayı bana uzatıp bana ayırdığı dalı da raylara fırlattı. Sigaradan bir nefes alıp çektim sormam gerekiyordu bunun bir sebebi olmalıydı.
Sigarayı ona uzatıp
-Neden yaptın diye söze girdim
Uzattığım sigaradan bir nefes çekip
-Sigara sağlığa zararlıdır
-Ancak paket bana aitti sigaranın sağlığa zararlı olması başkasına ait olanı atmayı gerektirir mi
Bunları söylerken gülüyordum o ise ciddiyet içindeydi yarıya inmiş sigarayı bana uzatıp konuşmaya devam etti.
-Bana sigara içmeyi sen teklif ettin değil mi
-Evet
-Ama bunun bir sayı sınırı yok bir olur on olur doğrumuyum
-Evet doğrusun tabiki bir sayı sınırı yoktu
-O zaman o paketin hepsini benim içtiğimi farzet yani Ben sana ait olanı değil bana teklif edileni attım. Malın mülkiyeti senin olsada kullanım hakkı bendeydi İhsan Yüce’nin kibar feyzosunda ki gibi.
- Haklısın ben böyle düşünmemiştim ama sen bunları söylerken sigara içiyorsun.
- sigaranın sağlığa zararlı olması beni bağlıyor ben seni bağlayan bir karara karıştım.
Sigaranın dibini bana uzatıp konuşmaya devam etti
- Sence neden Kemal Sunalı veyahut Şener Şeni bu toplumun yüzde yüze yakını ismen bilirde İhsan Yüceyi genellikle sima olarak tanır. Aslında Kemal Sunal’ın ve Şener Şenin sükse yaptığı belli filmlerin senaryosunu İhsan Yüce yazmıştır.
- çok açık asıl oyuncı her zaman öndedir. Senaryo ne kadar iyi olursa olsun oynayan kişi iyi değilse vasata düşer o yapım.
- Haklısın oynamak önemlidir. Peki hiç düşündün mü sistemler içinde bizim hepimiz için belli bir senaryonun bir şekilde yükseklerdeki birileri tarafından tvler reklamlar siyaset spor vb vasıtasıyla şekillendirilip sunulduğunu.
- Bunu elbette düşündüm ancak bu kadar derine inmedim yani elbette sistemin potasında eriyoruz ancak yüzde yüz gibi birşey imkansız.
Bu sırada ince ince yağmur düşmeye başlamıştı.
- Kimse yüzde yüzü yazamaz ve bilemez yaratıcı dışında ancak yüzde ona bile etki etse sistem hayat artık sadece senin olmuş olmaktan çıkar. Dişlide bir unsuruz sadece.
- Çok ağır bir bakış bu. Ancak anarşistler var mesela onlar hakkında ne diyeceksin.
- Onlarda sistemde tabiki özellikle varlar hatta. Anarşistler vandallar ve silahlı teröristler genelde sistemin kendi tarafından beslenir. Geriye kalan halkı gerektiğinde korkutmaya birileri gerek.
Yağmur artmıştı.
İçeri geçtik usulca yerine gecip yüzünü cama yasladı. Dışarıyı seyrederken arada bana dönüp usulca gülümsüyordu.
Konuşmamız beklemediğim bir şekilde bitmemişti zira burdan sonra pekde konuşacağımızı zannetmiyordum.
Yol azalmaya başlamıştı yol azaldıkça beraber geçirilen zaman uzuyor beraber geçirilecek zaman kısalıyordu.
Uzun kısa kılı kırk yaran flörtöz cümleler kurmak geçiyordu içimden. Oysa üniversitede kızlar teklif ediyormuş abi diye birşey olmadığını yeniden öğrenmek gibi birşeydi bu. Ondan etkilenmiştim şansımı denesem pek birşey kaybetmezdim şansımı denemeye ise halim yoktu.
Kalkıp Trenin tuvaletine gittim en azından delikten içeri giren hava sayesinde koku azdı burada hiçbirşey yapmadan geri döndüm. Heyecandan kabız olmuştum yirmi dakikaya bu yol bitecekti geri döndüğümde ise başını cama yaslamış uyuyan bir kadınla karşılaştım.
Yüzünün cizgilerini izlemeye başladım bazı kadınlar güzel değildir ancak öyle bir çekicilik vardır ki yüzlerinde eliniz ayağınız titrer. Yükselmeye başlayan binaların akşam gölgesi burnuna düşüyordu. Gerilmiş dudaklarında hafif sarı tüy taneleri iticilik yerine şaheser bir nitelik katıyordu çehresine. Çekik gözleri arada bir açılıyor kapanıyor dışarıya bakıyor dalıyordu. Omuzlarına düşen saç tellerini alıp saklamak isteği uyanıyordu içimde. Kadın ve saç önemli iki unsurdur benim için. Annemin genç kızlığında kestrip ceyiz sandığında sakladığı saçları hala saklarım. Hayatıma giren çoğu kadından hediye olarak saç teli istemişimdir. Kimi bunu küçük bir sapıklık olarak görsede bu sapıklığımdan memnunum.
Nefes alıp verirken burnunun aldığı şekilden ziyade yüzündeki acı çeken ifadeye takılıp kalmaktan başka birşey yapmıyordum. O yüze bir bahane ile dokunmak iyi olurdu.
Tren haydarpaşaya yaklaşırken sessizlik bozulmuş o uyanmıştı. Uyurken acı çektiğini düşündüğüm kadın gülüyordu. Kalktı yağmurluğunu giyindi elini uzattı memnuniyetini belirtti telefon numarasını bırakmak yerine telefon numaramı aldı. Birgün ararım belki diyerek güldü.
Acımasız varlıklar zira kadınlar
Kalktım Trenden en son inenlerden biriydim o ünlü Haydarpaşa sahnesi için dışarı çıktığım sırada vapura binerken onu gördüm peşinden koşup senden etkilendim diye bağırdım.
Sesler ve insanlar vapura binen binmeyen herkes bana baktı meğer ne çok etkilenilmesi gereken insan varmış.
Bana karşılık veren ses ise onunkiydi
Biliyorum bunu diyerek bağırdı elinde sımsıkı tuttuğu Charles Baudelaire’ın Paris Sıkıntısını yakala diyerek bana fırlattı son anda avuçlarımın arasına aldım kitabı.
İçindekileri oku sana iki şey soracağım aradığımda
Ne zaman diyerek nefes alıp verişimi düzenliyordum
Bunu bilmiyorum ama aramasamda sana bir kitap okutmuş olacağım. Biliyor musun İspanya iç savaşını kaybediliş sebebi Stalindir.
Anlamamıştım vapur uzaklaşıyordu
El sallaya bildim sadece oda el salladı
Kadınlar çok acımasız zira diye büfeden bir sigara aldım bir sigara yakıp kitabın ilk sayfasını açtım
" Bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları "