- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tahir Efendi -1-
Hayat?
Bazen aklınızın ucuna gelmeyecek olaylara, bazen herkesin bildiği olaylara tanık oluyorsunuz, bazen de hadi canım bu devirde olur mu diyebileceğiniz gerçek bir yaşanmışlığa şahitlik ediyorsunuz.
Bizim bakırcılar içinde küçük bir dükkânı olan Tahir Efendi hem sanatı ile kişiliği ile her kesin takdirini toplayan kanaatkâr müşterisi bol geleni gideni bol birisi. Allah’ı var bir günden bir güne yakındığını görmedim. Bir maşrapa da satsa Allah bereket versin der. On parça bir şeyde satsa Allah bereket versin diyen. Namazında niyazında biri olarak tanınırdı. Sabah namazında dükkânı açar akşam namazında kapatırdı.
Bizim Tahir efendinin birde oğlu Emir vardı. Eli yüzü düzgün babası gibi işinin ehli bir usta ve hatır naz birisidir. Meclis toplantılarına bulunur bilgisi ve edebi ile herkesi hayran bırakırdı kendisine. Bunu bilen çarşı esnafı ve meclislikteki ‘ Can’lar ‘ hayranlıkla onu dinler bir dediğini iki etmez yardımcı olurlardı. Bilirsiniz şehir hayatı günden güne değişime uğrar bizler gibi.
İçimizi dolduramadan üstümüzü yenileriz.
Yeni neslin giyimleri, konuşmaları, saygıları sözüm ona modernleşme adına örf ve adetlerinden uzaklaşır oldular. Bir tek bizim Tahir efendinin oğlu Emir hariç. Davullu zurnalı eli kınalı askere gönderdiğimiz Emir askerliğini bitirip geldiğinde yine çarşı esnafının gözdesi olmuş babasının yani Tahir efendinin yerini almaya başlamış. Tahir efendide kapı önü sohbetlerine katılır olmuştu. Akranları evlenip çocuk sahibi olmaya başladığında bizim Tahir efendinin Torun sevdası da günden güne fazlalaşmış dillendirmeye başlamıştı. Arada bir meclis toplantılarında şakadan da olsa söylediğimizde, seni ne zaman baş göz edeceğiz dediğimizde.
- ‘ Ya nasip vakti saati gelmişse Mevla’dan biz kullarına da uymak düşer’ diyerek cevap verir, bu kelamın üstüne sohbet kaldığı yerden devam ederdi.
Bu olaya çarşı esnafının zevceleri de katılınca, haberler salındıydı konu komşuya, cevre köylere. Her gün bir eve gidilir olmuştu. Kimileri hamam da, kimileri Mevlit de bizim Tahir efendinin oğlu için bir zevce aranır olmuştu. Günlerden bir gün yine meclis sohbetinde en büyüğümüz olan Hızır usta
üst urubuyla konuyu açtığında.
-Bizim Tahir efendinin oğlu Emir ‘ Ya nasip ‘ vakti saati gelmişse Mevla’dan biz kullarına da uymak deşer; düşmesine de dediğinde. Mecliste bulunan yirmi beş kişilik gurup susmuş konuşmanın devamını anlamak için!
_Eee evlat söyle bakalım kelamının devamını da bilelim.
- Hepinizden Allah razı olsun. Bilirim öz evladınız gibi sever, kollar ve üstümden elinizi çekmezsiniz. Lakin benim evleneceğim kız her şeyi bende görsün, bende öğrensin kimsesi olmasın. Anamı anası, babamı babası olarak bellesin isterim.
Malı, mülkü olsa neye yarar; sahibi değilse.
Parası olsa neye yarar; Bereketi yoksa.
Giyimi kuşamı güzel olsa neye yarar; İffeti yoksa
Güzelliği olsa neye yarar; Bir sivilce yerle yeksan ediyorsa.
Kocaman dükkânları olsa neye yarar; Ustası yoksa.
Saraydan gelse neye yarar; Kibrine mağlup olmuşsa.
Demem o ki!
Yüreğime ataşı düşmemişse şehirli olsa neye yarar köyden olsa neye yarar...
Babamın evinin eşiğinden adımını atacak olan zevcem öyle biri olmalı ki; Benimle ağlayıp benimle gülmeli. Benimle konuşup benimle susmalı. Yetim olmalı kadir kıymet bilmeli dediğinde. Hızır usta bir ayağını kıvırıp altına alıp oturduğunda?
-Evlat ateş olup yanmışsın da haberimiz yokmuş. Eşikten kalk da gel nefesin nefesimize değsin demesiyle bizim Tahir efendinin oğlu mecliste başköşeye kurulmuştu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.