- 509 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLUK ANILARIM"
Ben unutmadım,hala benliğimde okul yıllarım.köyde yaşam farklıdır hele hele 60 lı yıllar dan
bahsedersen o daha farklıdır"Daha ilkokul yıllarım hani siyah önlüklerin olduğu yıllar.
Çantaların, analarımızın diktiği bezden, pantulon yerine giydiğimiz o zamanın ketene benzer kumaşı
ndan dikilen şalvarımsı,en az üç yamalıklı"moda diye değil eskiyipte yırtıldığından"olan ve okula giderken
kardeşlerimle sabahçı olan,yolda gelirken o zamanın kilteli naylon ayakkabısı"bir iki yerinde şişle ısıtılıp
anacazımın yapıştırdığı ayakkabıyı birbirimize değiş yaptığımız o, 60 lıyıllar benliğimde.Okulla evimizin arası
üç km. köyümüzde o zaman iki tana at arabası var, oda cuma günleri kasabaya köylülerin dolmuşu idi erzak almaya inerlerdi.
Şimdiki gibi alış veriş merkezi yoktu, köyün bir bakkalı vardı oda lokum büsküvi,at nalı ,gaz yağı satardı birde lastik sapan satardıda onu almak için
okuldan gelince çobancılk yapardım, yaşım daha sekiz yada dokuz,Biz 8 kardeştik ben dört numarayım,
Hiç unutmam babam bana bir naylon çizme almıştı mevsim de kıştı, sevinmiştim dünyalar benim olmuştu yepyeni bir çizmem
olmuştu babam çizmeyi çıkardı iki tekide sağdı,rahmetli babamda dediki oğlum şimdi kasabaya gidemeyiz gitsekte değiştirmez satıcı dedi,bende hiç unutmam o çizmeyi
o şekil giydim.ayağım büyümüş olacakki olmaz oldu daha sonrada kardeşim giydi bir müddet.
işte benim benliğimde kalan anılarımın bazıları.
Birde şunu belirtmek isterim,o zamanların imkansızlıklarındanbiz bunları yaşadık ama insan anımsayınca tatlı bir hüzün oluyor içinde.
Anılarla ve selametle kalın,,,
YORUMLAR
Yetmiş yaşlarındayız yokluk la varlıklı günlerin çocukları olduk, senin kış gününde o çizme sevincini anlıyorum, Bende bir yaz günü yeni çıkan naylon ayakkabı sevincimi anlamatam. O yılların özlemini çekiyorum diyemem ama, tatlı hatıralar bunlar. Dedim ya çok şükür bu zamanda yaşıyoruz, yokluklarla baş etmenin ve günümüzün kıymetini biliyoruz, Yirmi yaşlarına yakın iki torunuma bunları anlatırken "Yok yaa dede, veya hayret dede yaaa,"
Ne günlerdi o günler!....
Okul çantalarımız ya bezden yapılan torba biçiminde veya tahtadan küçük kutu biçiminde idi. Önlüklerimiz dizden altta ve beyaz yakalıklı idi. Okulda kitaplarımıza da zor bulunan gazete ve kağıttan kap geçirir. Defterlerimize kenar süsü yapardık. Birinci sınıfta ALFABE okuyup ANNECİĞİM kitabına geçmek için çok uğraş verirdik. Defterlerimiz saman yapraktan olma asla üzerine mürekkeple yazamazdık. Kalemlerimiz zayıf ve kırılgan olduğundan çok dikkatli kullanırdık. Bir ders yılı iki veya üç kalemle idare etmesini bilirdik. Evlerimizde gaz ile çalışan idare lambası, şinanay denen küçük gaz lambası ve numaralı gaz lambaları vardı. Lüks lambası ise her evin mali durumunu bildirirdi. Köyümüzde kış geceleri ayaz, yazları ile serin geçerdi. Sokaklar karanlık, komşudan komşuya giderken gazla çalışan fener’ler kullanılır. Pille çalışan el feneri sayılı kişilerde bulunurdu. Ay ışığı çıktığında biz çocukların rüyaları gerçekleşir geceleri “aralık sürmesi veya sampuç gibi vs. gibi” oyunlar oynardık
Şimdi ki nesile bakıyorum da!....
Onlara gıpta ile bakmamak mümkün mü?
Ama yinede memnun ve mutlu değiller, Onları anlamak da mümkün değil.
Biz istemez mi idik yahut onlarda istemez mi idi bu günkü çocuklar gibi olmayı,Yani okula servisle gidip gelmeyi, okulda veya evde bilgisayarlarımız, park ve bahçelerde her türlü oyun aletlerimiz, atari salonlarımız, birbirinden güzel estetik kalemlerimiz, boya kutularımız, defterlerimiz, kitaplarımız, pırıl pırıl, ders araç ve gereçlerimiz, yazlık kışlık ve spor ayakkabılarımız, kat kat elbiselerimiz, çağa uygun ve son derece modern okullarımız, Yani ailede ve okulda ders çalışmadın diye azar yok dayak yok. İlk okul bitirme imtihanlarında heyecanla şans getirsin diye kapıları iğnelemek yok,
İste bizimde hüzünlü ve tatlı anılarımız.
Selam ve saygılarımla
Necati Keskin
www.haberci18.com
halitbebek
Belki ama mutluluk yokluktandı varlıktan değil bence. selamlar,,,