DİYEMEDİKLERİM
Bana bir şeyler oluyor.
Her günümü aynı sıradanlıkla geçiriyor gibiyim. Geçen yılları benzer şekliyle yaşamışım gibi. Aynı olaylara gülüp, aynı olaylara da ağlamışım sanki. Huzursuz bir ruhum var bu ara. Huzursuzluğumun sebebi nedeninin belirgin olmayışında sanırım. Nedenini bilseydim değiştirir huzuru yakalardım. Nedenini bilseydim belki değiştirebilme gücünü de hissederdim.
Bana çok şeyler oluyor.
Her şey nasıl da askıda? “Hayat mı beni yaşıyor, ben mi hayatı?” Kafam karışıyor buna cevap arayışlarımda. Oysa , çoğunluk gibi düşünsem ya. Her şey yolundaymış gibi meselâ.
Çocuklar ölüyormuş bir yerlerde.
Üzüntü verici bir durum. Ekranda izleye izleye, seyretmeye olan yatkınlığımız alışkanlığa gidişi hızlandırdı ya.
İnsanlık göç halindeymiş bilinmeyen bir yere.
Olsun. Ben rahatım. Evim barkım kalıcı ya.
Haksızlık etmek iş olmuş taştan ellerde.
Olsun. Bana dokunmayan yılan bin yaşıyor ya.
Kuraklıkla tanışacakmışız gelecekte. Tarihler, bir yudum su savaşlarını yazacakmış ileride.
Olsun. Şu anda musluğumdan şırıl şırıl su akıyor ya.
Geçenlerde tecavüze uğrayıp, hayatı elinden alınmış bir gelin gelmiş ülkemize.
Kadının yeri evidir. Kimse ona bu yolculuğa çık demedi ya.
Gülmek lüks olmuş şehit evlerinde.
Gözler yaşlı, kalpler buruk izlerken ekranı, acımızı haykırışların içine gömüyoruz ya.
Üniversite sınavını kazanamayıp, hayata kırgın başlayan gençlerle dolup taşıyormuş sokaklar.
Olsun. Seneye bir kere daha denerler şanslarını. Bu stresi bir yıl daha yaşamaktan ne çıkar ya.
Bir türlü iş bulamayan, evine boynu bükük dönen, her yeni güne iş bulabilme umuduyla uyanan insanlar çoğalıyormuş gittikçe.
Olsun. Elbet bulurlar bir iş. Tutarlar bir ipin ucundan. Taşı sıksa suyunu çıkarmayacak değiller ya.
Elin oğlu uzayda yeni yaşam alanları arıyormuş. Hatta buluyormuş. Bulmakla kalmayıp bunu gerçekleştirmek için deney üstüne deney yapıyormuş.
Olsun. Nasılsa yapanlar var. Bize de elde kumanda, film izler gibi seyretmek düşecek ya.
Sularımız kirli akıyor, içmek bir yana kullanmak bile sakınca yaratıyormuş.
Olsun. Yetkili biri çıkıp yudum yudum içer de gönlümüzü ferahlatır ya.
Farklı görüşlerdeki insanlar birbirlerine diş bileyip, bir kargaşanın içine sürükleniyormuş.
Olsun. Tüm farklılıklarla flört etmek için dansçı olmaya gerek yok ya.
Bir türlü çözüm üretilemeyen, insanlarla dost olmayı öğrenememiş keneler yüzünden bir kurban daha vermişiz bugün.
Havanın sıcak oluşuna aldırmadan, çorap giyerek tenini saklayıp, bir de keneyi eliyle çıkarmaya uğraşmasaymış ya.
Güngören’de bir daha gün göremeyecek olan insanlarımızın acısı yayılmış dört bir tarafa.
Yitip giden hayatlar, başlamadan biten bir yaşam, kalanların gidenlerin ardından bakakalması…
Hani herkes kendi kaderini yaşıyordu? Kader on yedi bedene de eşit davranmış ya.
Yanan ormanlarımızın eski halini alabilmesi için en az yetmiş yıl geçmesi gerekiyormuş. Olsun, zaman dediğin nedir ki? Göz açıp kapayıncaya kadar geçer ya.
Diyemediğim için bana bir şeyler oluyor. Nedenini belirlemeye çalışsam da huzursuzluğum gittikçe artıyor. Değiştirebilmek için ben yeterli değilim. Bilinçli ve de en önemlisi çabuk unutmayan zihinler gerekiyor.
Bize bir şeyler olmadan, bize çok şeyler olmadan, bir varmış, bir yokmuş masalını tekrar tekrar çalmadan, yazıdaki tespitlerimin bir daha yaşanmamasını dilerim.
ÖZDEN HORAN
EDİRNE
YORUMLAR
Türkiye değişiyor. Büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Ve her değişim gibi hem iyi, hem de kötü noktalara doğru savruluyor.
Türkiye gibi köklü ve çok önemli bir ülkedeki büyük değişim, basitçe anlaşılabilecek bir şey değil.
Bu karmaşık süreci anlayabilmek için epey kafa patlatmak gerekli. Yorulmak ve emek vermek gerekli.
Güne, gündeme damga vuran önemli bir yazı.
Yazarı
Duyarlılığını kutluyorum.
Sevgiyle.
Ülkemizde maalesef insanı mutlu kılacak olaylar ( haberler, gelişmeler ) duymaya bu aralar pek alışık değiliz. Yazınızda da karamsar bir tablo ortaya çıkmış ki bu tabloyu daha da karamsarlaştıracak eklemeler yapmak mümkün. Toplumun duyarsızlığı mı diyeyim, basit hesaplar, günlük çıkarlar uğruna geleceği harcamak mı diyeyim veya daha başka nedenler de olabilir.
Sorunlara duyarlı oluşunuzu, konuyu anlatış biçiminizi ve Türkçeyi kullanma becerinizi beğendim, tebrik ederim.
İleride iyimserlik içeren yazılarınızı okuma dileğiyle selam ve saygılar.
Hani bazı yorumlarımda dile getiririm...
Bir türlü duyamadığımız ama toplumun büyük kesiminin duyup uyuduğu kaval var ya... İşte bütün suç kavalda...
Dinleyen uyuyor... Bizim gibi uyuyamıyanlar da avaz avaz bağırıp uykudan uyandırmaya çalısa da "kavalzedeleri" başarılı olamıyoruz !...
Ne sesmiş bu... gerçekten merak içindeyim... şu kavalı bir de biz duyup uyusak... belki o zaman Vatnın satıldığına seyirci kalmayıp uyuyabileceğiz ama... Uyunmuyor işte...
İkinci suçlu da : Öpülesi elleri olan annelerimiz sanırım...
Uyusun da büyüsün ninni derlerdi ya... ne ninniymiş !
Bir türlü uyanamadık...
Gaflet, dalalet ve hıyanet içinde bile uyanamıyoruz !...
SAYGILARLA