- 647 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KÂHTALI MÜDÜR
Kâhtalı Mahmut, Diyarbakır Lice’de öğretmenlik yapıyordu.
Öğretmenlik mesleğini seven idealist bir öğretmendi. Öğrencilerini seviyordu. Bütün öğrencilerini en iyi şekilde yetiştirmek için çırpınıp dururdu. Emek verilince öğrenciler de dört dörtlük oluyordu.
Öğretmenlik yaşamında doksandan aşağı not almamıştı. Takdirler, teşekkürler, aylıkla ödüllendirmeler tespih tanesi gibi dizilmişti…
Lice’de iki yıl öğretmenlikten sonra Halk Eğitim Müdürü yardımcısı yapıldı. Müdürün tayini çıkınca Halk Eğitime müdür oldu.
Bir yıl sonra ilçe kaymakamı kendisini çağırdı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünü teklif etti.
Biraz düşündükten sonra kaymakama cevap verdi:
— Teklifinizi kabul etmem için bazı şartlarım var efendim. Şartlarımı kabul edersiniz, sizin teklifinizi kabul ederim.
Kaymakam şaşkın şaşkın gözlerine baktı. Bir süre düşündü. Sonra konuştu:
— Şartların nedir Müdür Bey?
Kâhtalı Mahmut sakin bir şekilde şartlarını saydı:
— Kaymakam Bey, Milli Eğitim müdürlüğü yıllardır ahbap çavuş ilişkileri ile yürütülüyor. Bazı memurlar öğretmenlerin maaşlarından haksız kesintiler yapıyorlar. Benim maaşımdan da kesinti yaptılar. Ben buna göz yumamam. Bu memurlarla çalışmam. Ahbap-çavuş ilişkileri ile işleri yürütemem. Bazı kişilerin huzuru kaçacak. Bunlar dedikodularla beni size şikâyete gelecekler. Şikâyete gelenleri dinledikten sonra beni çağıracaksın. Bizi yüzleştireceksin. Öyle kararını vereceksin. Ben öğretmenim. Partililer ihaleleri almak için yarışacaklar. Beni size şikâyet edecekler… Bunun tek çözümü var. Ben ihaleleri sizin huzurunuzda yapacağım. Kim hak ederse ona vereceğiz. Doğru yaptığım işlerde desteğiniz şart. Yanımda duracağınızı bilmem lazım.
Kaymakam güldü. Memurların isimlerini sordu. Söyledi. İhalelerde dönen oyunları sordu. Anlattı. Ahbap-çavuş ilişkilerini sordu. Anlattı.
— Benden iyi biliyorsun, dedi. Çarkı kır. Sonuna kadar yayındayım. İsmini verdiğin personeli nereye verelim.
— Kütüphaneye verin. Orada belki kitap okur, huyu değişir. Kitap çalsa da evde okur.
Kâhtalı Mahmut, mesai bitimine doğru Milli Eğitim Müdürlüğü görevini kabul etti.
Kâhtalı Mahmut’un görevlendirme yazısı yazılırken, beraber çalışmam dediği personelin kütüphanede görevlendirme yazısı yazıldı.
Evine gitti. Divana uzandı. Düşünmeye başladı. Saatlerce düşündü.
Kararını verdi: Kemal Sunal’ın “Deli Deli Küpeli” filmindeki “Deli Kaymakam” gibi davranacaktı. Fırsatçılara nefes aldırmayacaktı. Zeminin çok kaygan olduğu Lice’de müdürlüğünün uzun sürmeyeceğine inanan Kâhtalı Mahmut, kısa sürede güzel işler yapmak istiyordu.
Yerli yabancı demeden çalışkan, dürüst müdür ve öğretmenleri evladı gibi koruyacak, destekleyecek, sahip çıkacaktı.
Yanlış yapanları uyaracak, doğru yola getirmek için elinden geleni yapacaktı.
Kâhtalı Müdür, Deli Kaymakam rolüyle ilk gün görev yerine gitti. Odasına girdi.
İlk konuşmasını oturacağı koltuğa yaptı:
— Ey koltuk! Ben senin esirin olmayacağım. Seni kaybetmek korkusu ile kimseye boyun eğmeyeceğim. Sen benim güzel işler yapmam için bir araçsın. Sen beni ezemeyeceksin. Ben Kâhtalıyım. Hacı Üzeyir Efendiden, Demirci Mustafa’dan dersimi almışım. Bunu bil.
Koltuğa oturdu. Kendi personeli kutlamağa geldi. Hepsini oturttu. Çay söyledi. İlk toplantısını yaptı:
— Hepiniz beni iyi tanıyorsunuz. Bitişik odada Halk Eğitim Müdürlüğü yapıyorum. Bu gün iki görevi birlikte yürüteceğim. Sizden dürüst olmanızı istiyorum. Görevini dört dörtlük yapanlarla çalışırım. Çalışmayacak varsa hemen istediği yere göndereyim. Öğretmenlere ve halka hizmet için buradayız. Kimseye hava atmayın. Gelenleri güler yüzle karşılayın. İşlerini hemen yapın. Bu gün git yarın gel sözünü duymak istemiyorum. Siz iyi çalışırsanız her konuda sizin yanınızda olacağım. Benim kapım hep açık olacak. Alçakgönüllü olun. Hoşgörülü olun. Biz hükümet konağında örnek müdürlük olacağız. Eski alışkanlıklarınızı atın. Sevgi ve saygıda kusur etmeyin. Fakir zengin diye vatandaşları ayırmayın. Harama tenezzül etmeyin. Torpil yok. Yerli yabancı öğretmen ayrımı kesinlikle yapılmayacak. Herkese eşit davranacağız. Sorusu olan var mı?
Soru soran olmadı. Herkes görevinin başına gitti.
Kâhtalı Müdür rahatladı. Gerekli uyarısını yapmıştı.
Diğer dairelerin müdürleri ve memurları kendisini kutlamaya geldiler. Onları Kâhta misafirperverliği ile karşıladı. Ağırladı. Uğurladı.
Kâhtalı Müdür koltuğunda oturmuş yapacaklarını not ediyordu. Odasının kapısı açıktı.
Koridorda sesler gelmeye başladı. Kâhtalı Müdür başını kaldırıp bakınca uzun boylu, yaşlı bir köylü ile kendi hizmetlisinin tartışmasını dinlemeye başladı.
Yaşlı Köylü:
— Benim oğlum İzmit ilinde yaşıyor. Orada bir iş bulmuş. İlkokul diplomasını istemişler. İlkokul diploması köydeki evimiz yakılınca yandı. Bana bir diploma sureti verin.
Hizmetli:
— Sen git. Oğlun gelsin. Diplomayı diploma sahibine veriyoruz.
Yaşlı Köylü:
— Çocuk İzmit’ten buraya kaç liraya gelip gider. Zaten işsizdi. Biz fakiriz. Diploma suretini bana verin. Kardeşi yanına gidecek. Götürsün.
Hizmetli:
— Yasak amca. Sana veremeyiz. Git oğlun gelsin.
Yaşlı köylü:
— Allah rızası için bana yardımcı ol.
Kâhtalı Müdür koltuğundan hırsla kalktı. Yaşlı köylü ile hizmetlinin yanına gitti. Hizmetli kabadayılık duruşunu bıraktı. Hazır ola geçti.
Kâhtalı Müdür hizmetliye sordu:
— Ne oluyor burada?
Hizmetli:
— Müdürüm İzmit’teki oğlu için diploma sureti istiyor. Ben de git, oğlun gelsin, dedim.
— Buranın müdürü sen misin? Kararları sen mi veriyorsun?
— Buranın müdürü sizsiniz. Ben hizmetliyim.
—Burada benim adıma karar verme. Bu son olsun.
— Emredersiniz müdürüm.
Kâhtalı Müdür yaşlı köylüye döndü:
— Dayı kusura bakma. Onun adına özür diliyorum. Oğlunun nüfus cüzdanın suretini ve bir resmini getirdin mi?
Yaşlı köylü elini cebine attı.
— Getirdim.
Kâhtalı Müdür, yaşlı köylünün koluna girdi. Kendi odasına götürdü. Müdürlük koltuğuna oturtmak istedi. Yaşlı köylü oturmak istemedi. Rica ederek oturttu. Yaşlı köylünün cebinden çıkardığı nüfus cüzdanı suretini ve resmi aldı. Telefonla memurlarından birini çağırdı. Kendisine cüzdanın suretini ve resmi verdi. Diploma suretini hemen doldurup getirmesini istedi.
Hizmetli kapıda Kâhtalı Müdüre ve yaşlı köylüye şaşkın şaşkın bakıyordu.
Kâhtalı Müdür yaşlı köylüye saygıyla sordu:
— Dayı çay mı içersin kahve mi?
Müdür koltuğunda büzülmüş oturan yaşlı köylü:
— Sağ ol. Allah razı olsun, dedi.
Kâhtalı Müdür:
— Allah senden de razı olsun. Kahve söylüyorum. Nasıl olsun?
— Orta şekerli.
Kâhtalı Müdür hizmetliye döndü:
— Bize iki tane orta şekerli kahve al gel.
Kahveler geldi. Birlikte içtiler. Adıyaman tütününden birer sigara yaktılar. Onlar kahve içerken memur diploma suretini doldurmuş, resmi yapıştırmış masaya bırakmıştı.
Kâhtalı Müdür masasının çekmecesinden soğuk damga mührünü çıkardı. Resmi mühürledi. Evrakı imzalayıp kaşeledi. Zarfa koyarak yaşlı köylüye verdi.
Yaşlı köylü büyük bir sevinçle Kâhtalı Müdürün eline sarılıp öpmek istedi. Kâhtalı Müdür elini çekti:
— Dayı bizim Kâhta’da küçüklerin eli öpülmez. Küçükler büyüklerinin elini öperler. Sen benim büyüğümsün. Ben senin elini öpmek istiyorum.
Yaşlı köylünün elini öptü. Kapıya kadar uğurladı.
Yaşlı Köylü kapıdan çıkarken teşekkür etti:
— Bu yaşıma kadar ilk defa bir devlet dairesinde senin gibi bir Müdüre rastladım. Allah seni korusun. Allah yardımcın olsun. Hizmetli benim hemşerimdir. İzmit’ten oğlumu getirtecekti. Sen Kâhtalıyım, dedin. İşimi yaptın. Hürmet ettin. İnsanlığını gösterdin.
Kâhtalı Müdür güldü:
— Dayı ben insanlığı Kâhta’da Hacı Üzeyir Efendiden, Demirci Mustafa Cantekin’den aldım. Sen onlara da dua et.
Kâhtalı Müdür masasına döndü.
Yaşlı köylünün diploma suretini alırken gözlerinden akan mutluluğu düşündü. İnsanlarımızın sevgiye, saygıya susamışlığını bilerek bu görevi sürdürmeye kendi kendine söz verdi.
Yapması gereken işleri not almaya devam etti.
YORUMLAR
Artık böyle Müdürler var mı bilmiyorum.
Zamanımızda koltuk adamı öyle değiştiriyor ki o koltuktan kalkmamak için millet sümüğünüzü atmıyacağınız adamlar yalakalık sırasında önde gidiyor..Amaç vatandaşa hizmet değil hava basmak. Ben Müdürüm demek haysiyetinin de üstünde.
Keşke böyle Müdürler artsa da insan insanlığından utanmasa.
Mahmut Cantekin
Teşekkürler.
Mahmut Cantekin
Teşekkür eder.