- 1372 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DEVLET NEDİR ? (EDEBİ METİN)
Yetimi, öksüzü, garibi ve kimsesizi kollayan;
hakkı, hukuku, eşitliği ve adaleti koruyan;
emniyet, asayiş, huzur ve güvenliği sağlayan;
vatandaşına, dini, dili, ırkı ve mezhebine göre farklı muamele yapmayan;
din işlerini devlet işelerine karıştırmayan;
toplumun menfaatini, şahısların menfaatinden üstün tutan;
kadın ve çocuk haklarını sürekli gözeten ve geliştiren;
fakiri, fukarayı, yoksulu, işsizi, aracıya, tefeciye, karaborsacıya muhtaç bırakmayan;
hırsızı,uğursuzu, kanunsuzu,caniyi zamanında ve zeminin de yeterli miktarda, ıslah edici şekilde cezalandıran;
işçiyi, köylüyü, memuru, esnafı, dar gelirliyi, alın terini,emeğini, gayretini, çalışkanlığını, kişi grup, kurum ve kuruluşlar tarafından sömürülmeyecek; ruhban, sermaye ve feodal sınıflar tarafından otorite ve güç odaklı merkezler oluşturamayacak şekilde ekonomik refah seviyesine ulaştıran;
vatana, millete, devlete ve manevi değerler bağlı, insana, topluma ve devlete karşı sorumluluklarına müdrik ve saygılı; özüne, sözüne güvenilir, insan ve vatandaş seviyesine ulaşacak bir eğitim modeli oluşturan ve kültür kanyonu yaratan;
vergi alırken adil, hazineden para harcarken hakkaniyetli davranan;
güçlüye ihtiyatlı, güçsüze şefkatle yaklaşan;
sıcak yüzünü halkına, soğuk yüzünü düşmanına gösteren;
milli birlik ve beraberliği her türlü değer yargısının fevkinde tutan;
hürriyet ve istiklaline kast edecek her türlü muhtemel veya muhakkak iç ve dış tehdidi ve tehlikeyi savaşta derhal bertaraf edecek, barışta etkili bir ateş gücü ve üstün bir disiplin anlayışanına sahip olacak şekilde caydırıcı bir orduyu he zaman hazır bulunduran;
üzerinde yaşadığı coğrafyada uluslararası ilişkilerde güven ve istikrar unusuru dünyada ise barışın sembolü olan;
ekonomik hayatta yatırımcı, üretici, dağıtımcı, yönlendirci, denetleyici, teşvik ve yardım edici şekilde katkıda bulunarak, yöresel dengeyi sağlayan;
DEVLETİN ADI...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR!...
Hiç bir şarta ve kayda bağlı kalmaksızın; bu devlete MUTLAK SADAKAT;
En haklı olduğu anda ve en çaresiz zaman da bile sonuna kadar KANUNLARA İTAAT;
Türk Milletine sevgi ve inançta SARSILMAZ KANAAT;
TÜRK İNSANININ TÜRK DEVLETİNE EN MUKADDES BORCUDUR!
Kim ki bu devletin töresini, ihanetin karasına kurban eder;
Kim ki bu devletin alametini, vatanın selametine yaban eder;
Kim ki bu devletinin İstiklal’ini nefsinin istikbaline taban eder;
İşte... O kişiyi...
Sanma ki bu millet affeder...
Ve emin ol ki! bu kutsal topraklar onun cesedini reddeder!
Ve unutma ki bu milletin şan ve şeref dolu tarihi onu hain diye kaydeder!
Hakikati milletin sinesinde arayanlar devletin menkıbesini yaratanlardır. Devletin bekasını, milletin iki yakasını bir araya getirmeyenlere emanet edenler, manda ve himayeyi nimet sayanlardır. Milletin mazlumiyeti, devletin masumiyetine gölge düşürüyorsa; bu mazlumiyete sebep olanlar; devlet düşmanlığının ebedi mahkumudur...
Bu mahkumiyetin lekesine ve onursuzluğuna milleti ortak etmeye kalkışanlar; millet vicdanında, millet dışındaki herkesi temsil eden temsili demokrasinin nimetlerinden faydalanarak aklanmayı marifet saysalarda; alınlarına vurulan ihanet damgası, Tanrı’nın vicdanında hak ettikleri sonun gerçekleşmesine yetecek kadar belirgin ve kalıcıdır.
Devlet düşmanlığı, hiç bir pişmanlığın ıslah edemeyeceği kadar kadar büyük bir suç çetelesinin yekunudur. Tarihçesinde bu suç çetelesi mevcut olanların akıbeti, sadece kendilerinin değil, bir devletin hatta bir milletin felaketi olabilir.
Devlet düşmanlığının yaratacağı felaketlerden milleti haberdar kılmak ve bu felaketin vatanın aydınlık ufuklarını karartmasına mani olacak uyanışın kılavuzu olmak ehil ve akil insanların varlık sebebidir. Devlet düşmanları; varlıklarına kast etseler dahi; ehil ve akil kişiler bu kutsal hedefi tahahkkuk ettirecek azim ve kararlılıktan asla vazgeçmemelidir.
Zira devlete sadakat ülküsünün tükenişi ve devlete düşmanlık öyküsünün başlangıcı arasında ki nokta ancak ve ancak ehil ve akil insanların aydın ve münevver kişiliğinde sonsuz bir çizgiye dönüşebilir. İşte o zaman devlet düşmanlığı bu sonsuz çizginin ötesinde hiç gerçekleşmeyecek bir masal olarak yerini alabilir.
Unutulmamalıdır ki devlet düşmanlığı dünyanın en eski gerçeklerinden biridir. Ve insanoğlu bu gerçekle yüzleşmekten her zaman kaçınmıştır. Çünkü gerçekle yüzleşme ve üzerine gitme cesaretini göstermek çok zordur. Gerçeğin örtpas edildiği veya çarpıtıldığı veya yumuşatıldığı yerde aklın ve sağ duyunun yerini her zaman korku almıştır.
Sağduyunu yerini alan korku sayesinde devlet düşmanları, milleti, maddi ve manevi yönden sömürmüş ve istedikleri amaçların peşinden koşturmuşlardır.
Devlet düşmanlarının yarattığı korku fırtınasına kapılarak devlete sadakattan taviz verenler ve hatta böyle bir duygunun varlığını inkar edenler ve bu duyguyu taşıma cesaretini gösterenleri meczup ilan edenler; devlet düşmanlarının iktidarı sona erdiğinde kendilerinin meczup duruma düşeceğini asla unutmamalıdır...
Ama Türk Milleti oynanan oyunu görmüştür ve bunu haykırmaktadır...
Özgürlüğe sıkılan kurşunu gördüm...
İhanete uzanan elleri...
Bayrağa atılan iftirayı gördüm...
Halkımın temiz bağrına, acımadan, sinsice atılan nefret tohumlarını gördüm...
Vatanıma dikilen gömleği, insanımın onuruna asılan yaftayı, karanlığın içinde ki haini gördüm...
Ne kurşunlar susturuldu...Ne eller kırıldı...Ne de iftiranın izi silindi...
Nefret tohumları boy vermiş, gördüm...Gömlek boğdu boğacak, gördüm...Hain yürüyor, adım adım, gördüm...
Görmemek için gözlerini kapayanları gördüm. Sırtının dönenleri gördüm ve başını eğenleri...Kulağını tıkıyanları gördüm, şehit analarının feryadı figanlarına...
Gördüm ve görmeyenler için öldüm...
Türk Milletine bu idraki kazandıran Ulu Önder Atatrük’ün emaneti olan Atatürkçü Düşünce Sistemi ve Milli Mücadelenin ibret dolu sayfalarıdır. Türk Milleti bu idraki haykırmaktadır.
O söyledi bana; özgürlüğün güneş, bağımsızlığın ateş ve bayrağın volkan olduğunu Devrimlerle...
O söyledi bana; hainin sinsiliğini, ihanetin pervasızlığını ve çıkarların çarpıştığını bu toprağın üstünde
Hedeflerle...
O söyledi bana; insanımın mağdurluğunu ve sadakatini vurgunluğunu ve bu toprak için akıtılan kanın bedelinin satın alınamayacak büyük olduğunu
İlkelerle...
O söyledi bana her şeyi...Yıllar önce...O yiğit adam...Bereketli topraklar üzerinde yeni bir vatan kurarken...
Ben bekledim...Bekliyorum...Bir bayrak gibi...Ruhumla imanımla ve bedenimle... Çelikten bir kale misali...Saflarım her gün seyrekleşsede...
Saflar seyrekleştikçe şehitliklerde ki saflar her gün sıklaşmaktadır. O saflar ki sadece 2007 yılında sadece 116 şehit kıyama durmuştur cennetin kapısında...
VE BU MİLLETİN ÇIĞLIKLARI O ŞEHİTLER İÇİN ARŞA ULAŞMAKTADIR SALALARDAN ÖNCE...
Sormadılar hiç bize. Bu vatan kimin? Bu şehit askerler kimin uğruna? Sormadılar bu vatan toprağını ve toprağı altındaki genç bedenlerin hikayesini. Onların ümitlerini kim biliyor?
Bize hiç anlatmadılar özgürlüğün bedelini. Gökteki ayın ve yıldızın yerdeki kanla nasıl buluştuğunu. Neyin ve kimin istikbaline kurşunların sıkıldığını hiç anlatmadılar. Kaderlerini ve umutlarını hiç sormadılar...Aziz naaşlarına yazarken tarihin en şanlı destanını..
Tarih haykırmaya hazırken gerçeği...
O tarih Mustafa Kemal ve askerlerinin yazdığı tarihtir. Korkak bir adam cesur bir topluluğa hükmediyorsa hiç bir şey değişmez...Cesur bir adam korkak bir topluluğa hükmediyorsa çok şey değişir...Cesur bir adam cesur bir topluluğa hülmediyorsa her şey değişir...
O cesur adam Atatürk ve o cesur topluluk Türk Milleti ve bağrından çıkardığı Ordusudur.
Ve bugün "O"’nun Ordusu ve "O" ’nun Milleti tarafından yine yazılmaktadır. Bu Vatan için...Bu Bayrak için...Bu Devlet için...Ve dünya durdukça yine yine yazılacaktır...Gerekirse bin defa...
Yani...
"MEVZUBAHİS VATANSA GERİSİ TEFERRUAATTIR..."
Yani...
"YA İSTİKLAL YA ÖLÜM"
YORUMLAR
Kim ki bu devletin töresini, ihanetin karasına kurban eder;
Kim ki bu devletin alametini, vatanın selametine yaban eder;
Kim ki bu devletinin İstiklal’ini nefsinin istikbaline taban eder;
İşte... O kişiyi...
Sanma ki bu millet affeder...
Ve emin ol ki! bu kutsal topraklar onun cesedini reddeder!
Ve unutma ki bu milletin şan ve şeref dolu tarihi onu hain diye kaydeder...
kesinlikle haklısınız.baştan sona yazınızın her harfine katılıyorum.
kurban olayım ya güzel vatanımın güzel evlatlarıyız...
bilgilerin çok ama çok güzel bilinçlendirmen dahada güzel...
kalemin daim olsun...
esen kal...
Kıymetli arkadaşım;
Yazdıklarına imzamı atıyorum bende nacizane.
Biz böyle öğrendik bildik Devletimizi.
ATAMIZ, Devlet Babamız, Toprak Vatan Anamız olarak.
Aynen bebekliğimizde "Allah Baba, Ay Dede" olarak söylendiğince...
Her konu yazılımında ve tanımında aynen kanunlarımızda olduğu gibi mükemmeli gösteriyor bizlere de, uygulama nerede?
Bulunduğu mevkînin büyülttüğü kişilerle büyüklük tanımımız değişti önce.
Sahip olduğu mevkîyi icraatları ile büyültenler yok edilmeye çalışıldı sonra.
Gele gele geldik bu günlere...
''Ne adamlar gördüm üzerlerinde elbise yok, ne elbiseler gördüm içlerinde adam yok'' Hz. mevlana.
Yüz yıllar öncesinden ne de güzel söz söylemiş değil mi?
ATAMIZ'da bizlere bunu öğretti yaptığı devrimlerle. kaçımız sahip çıkabildik bu büyük emanete?
Kanlı papuçları ile ayaklarına kırmızı halı serilerek ATAMIZIN köşküne davet edilenlere nasıl da izin verildi ve içimiz bir kez daha yakıldı derinden.
Sesimiz ne denli gür çıkabildi ve hesap soruldu uğradığımız hakarete?
Tabela Devleti olduk çıktık sonunda.
Nazımın dediğince "şimdi artık sende herkes gibisin" oldu koskoca Cihan Devleti Türkiye!
ATAMIZIN izide olan kahraman Ordumuz bile yılan dillerde zehir zemberek açıklamalara, karalamalara maruz kaldı!
Varlığı bile ürküten, adı korkutan şanlı ordumuzun birer eriyiz hepimiz ve nöbetteyiz.
Hükümetler ve yöneticileri seçilmiş bile olsalar gidicidirler, baki olan DEVLETTİR!
Tarihin affetmezliğinde, damarlarında bu büyük Devletin milleti olarak asil kanı taşıyanlardan olarak, Cumhuriyet kadını, Şehidinin Anası, Erinin eşi olarak sözümdür ki, son TÜRK kalana dek koruyacağım Vatanımı ölüm yahut dirimle...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
Saygılarımla.
Yazınızın başından sonuna dek olması gerekenleri işaret etmişsiniz... Hiçbiri "olmasa da..."
*** Şikayetçiysen çaresi var... sende "ol, masada" ***
Ama şimdilerde, bizlere bu kavramdan öğretilen manâ çok farklı... yani alkol için derler ya "şişede durduğu gibi durmuyor diye !"
Aynı misalden yola çıkarak olması gerekenler yazıldığı gibi olmuyor !
Maalesef...
Bir devlet düşünün ki; adı : X olsun...
Bu X devletinin başına gözü ve cebi aç olanlar göz dikiyor...
Hem öyle bir dikiş ki; sökülemiyor... Bir dikişte içip bitirmek istiyorlar masadakini... o da ne ?
Masada büyük bir pasta ve kutlamaya gelmiş şakşakçılar var !...
Masanın başına dolan herkes birer birer çevresine, masanın üstünde ne varsa dağıtmaya başlıyor... Hem de bol keseden
O masaya ileride gelmesi muhtemel yenecek ne varsa dağıtmak kaydı ile... veee... sade bir Vatandaş yaklaşıyor masaya... bakıyor ki, çoluk çocuğunun tüm rızkı dağıtılmış 1
Hem de ne için ? Sadece, küçük kağıtlara kaşe basıp "bizi sen yönet" dediği için mükafatını alanlar yemiş bitirmiş !...
Senin çocuğunun ve tüm çocukların istikbali (p)iç edilmiş !...
Kimin umurunda ?
X devletinde tüm topraklar satılıyor, üstündeki kurumlar satılıyor ve ne acıdır ki : 1 bilemedin en fazla 2 yıllık geliri karşılığı satılıyor... eee 3 ve 4. seneden itibaren ileriki yıllarda ne olacak... Tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş, sanayi can çekişiyor, onbinlerce kepenk kapanmış ve vergi dairelerinde yine onbinlerce işyeri kapatma dilekçesi !...
Sırf bununla kalmıyor... ya kapatılan işyerlerindeki çalışan insanlar... Zaten aldığı üç kuruş, ona bile razı olduğu halde bir de bakıyor ki çalıştığı yerin kepengi inmiş !
İşveren çaresiz, iflas ettim artık çalışamıyacaksınız diyor...
İyi ya; bu işten atılan adam ve kadınlar ne yapacak ?
Boşver ne yaparlarsa yapsınlar... Erkekler gayrimeşru işler ya da mafyacılık peşinde koşsun, kadınlar gece yol kenarlarında beklesin !... Onu da X yöneticiler düşünecek değil ya... milyonca kişiyi nasıl düşünsünler ?... Meşguliyetleri vardır kendi çoluk çocuğunuz yedi sülalesine yetecek istikbali için
X devletinin yöneticileri beyan veriyor... diyorlar ki;
Piyasada kriz var diyorsunuz... halbuki bir kaç sene evvel 1 100 000 adet buzdolabı satılırken bu rakam 1 500 000 olmuş... bu mu durgunluk, bu mu kriz dediğiniz !...
Ama bu araştırma yapılırken diğer araştırmalardan bahsedilmiyor... Bir kaç sene evvel nüfus kaç'tı, şimdi kaç ?
Aradaki farkın ne önemi var ?
Bir kaç sene önceki suç oranı ile şimdiki suç oranını açıklayamıyor !
Birkaç sene önceki vergi mükellefi ile şimdiki sayıyı karşılaştırılmıyor !...
İşsizlik 8 milyondan 17 milyona çıkmış !... Ne önemi var ki ?
Sadece X ülkesinde kılık kıyafetten dolayı kız öğrencilerin üniversite öğrenim haklarının elinden alındığına önem veriliyor ama milyarlarca lira tutan yıllık üniversite harcını fakirlikten dolayı veremediği için okuyamayan kız ve erkek çocuklardan kimse bahsetmiyor !...
Amannn boşver... Nasıl olsa ordumuz var "işsizlik ordusu"
bir kaç yüzbin kiş daha eklenir... biz Ülke geleceğini ipotek etmeye devam edelim... Tüm bunların adına da REFORM der bir makyaj yaparız... sessizlikten altına kaçıran vatandaşta nasıl olsa kanar...
İçimiz KANAR...
LA HAVLE'LERLE GEÇEN GÜNLER
SAYGILARLA