3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1432
Okunma
Yetimi, öksüzü, garibi ve kimsesizi kollayan;
hakkı, hukuku, eşitliği ve adaleti koruyan;
emniyet, asayiş, huzur ve güvenliği sağlayan;
vatandaşına, dini, dili, ırkı ve mezhebine göre farklı muamele yapmayan;
din işlerini devlet işelerine karıştırmayan;
toplumun menfaatini, şahısların menfaatinden üstün tutan;
kadın ve çocuk haklarını sürekli gözeten ve geliştiren;
fakiri, fukarayı, yoksulu, işsizi, aracıya, tefeciye, karaborsacıya muhtaç bırakmayan;
hırsızı,uğursuzu, kanunsuzu,caniyi zamanında ve zeminin de yeterli miktarda, ıslah edici şekilde cezalandıran;
işçiyi, köylüyü, memuru, esnafı, dar gelirliyi, alın terini,emeğini, gayretini, çalışkanlığını, kişi grup, kurum ve kuruluşlar tarafından sömürülmeyecek; ruhban, sermaye ve feodal sınıflar tarafından otorite ve güç odaklı merkezler oluşturamayacak şekilde ekonomik refah seviyesine ulaştıran;
vatana, millete, devlete ve manevi değerler bağlı, insana, topluma ve devlete karşı sorumluluklarına müdrik ve saygılı; özüne, sözüne güvenilir, insan ve vatandaş seviyesine ulaşacak bir eğitim modeli oluşturan ve kültür kanyonu yaratan;
vergi alırken adil, hazineden para harcarken hakkaniyetli davranan;
güçlüye ihtiyatlı, güçsüze şefkatle yaklaşan;
sıcak yüzünü halkına, soğuk yüzünü düşmanına gösteren;
milli birlik ve beraberliği her türlü değer yargısının fevkinde tutan;
hürriyet ve istiklaline kast edecek her türlü muhtemel veya muhakkak iç ve dış tehdidi ve tehlikeyi savaşta derhal bertaraf edecek, barışta etkili bir ateş gücü ve üstün bir disiplin anlayışanına sahip olacak şekilde caydırıcı bir orduyu he zaman hazır bulunduran;
üzerinde yaşadığı coğrafyada uluslararası ilişkilerde güven ve istikrar unusuru dünyada ise barışın sembolü olan;
ekonomik hayatta yatırımcı, üretici, dağıtımcı, yönlendirci, denetleyici, teşvik ve yardım edici şekilde katkıda bulunarak, yöresel dengeyi sağlayan;
DEVLETİN ADI...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR!...
Hiç bir şarta ve kayda bağlı kalmaksızın; bu devlete MUTLAK SADAKAT;
En haklı olduğu anda ve en çaresiz zaman da bile sonuna kadar KANUNLARA İTAAT;
Türk Milletine sevgi ve inançta SARSILMAZ KANAAT;
TÜRK İNSANININ TÜRK DEVLETİNE EN MUKADDES BORCUDUR!
Kim ki bu devletin töresini, ihanetin karasına kurban eder;
Kim ki bu devletin alametini, vatanın selametine yaban eder;
Kim ki bu devletinin İstiklal’ini nefsinin istikbaline taban eder;
İşte... O kişiyi...
Sanma ki bu millet affeder...
Ve emin ol ki! bu kutsal topraklar onun cesedini reddeder!
Ve unutma ki bu milletin şan ve şeref dolu tarihi onu hain diye kaydeder!
Hakikati milletin sinesinde arayanlar devletin menkıbesini yaratanlardır. Devletin bekasını, milletin iki yakasını bir araya getirmeyenlere emanet edenler, manda ve himayeyi nimet sayanlardır. Milletin mazlumiyeti, devletin masumiyetine gölge düşürüyorsa; bu mazlumiyete sebep olanlar; devlet düşmanlığının ebedi mahkumudur...
Bu mahkumiyetin lekesine ve onursuzluğuna milleti ortak etmeye kalkışanlar; millet vicdanında, millet dışındaki herkesi temsil eden temsili demokrasinin nimetlerinden faydalanarak aklanmayı marifet saysalarda; alınlarına vurulan ihanet damgası, Tanrı’nın vicdanında hak ettikleri sonun gerçekleşmesine yetecek kadar belirgin ve kalıcıdır.
Devlet düşmanlığı, hiç bir pişmanlığın ıslah edemeyeceği kadar kadar büyük bir suç çetelesinin yekunudur. Tarihçesinde bu suç çetelesi mevcut olanların akıbeti, sadece kendilerinin değil, bir devletin hatta bir milletin felaketi olabilir.
Devlet düşmanlığının yaratacağı felaketlerden milleti haberdar kılmak ve bu felaketin vatanın aydınlık ufuklarını karartmasına mani olacak uyanışın kılavuzu olmak ehil ve akil insanların varlık sebebidir. Devlet düşmanları; varlıklarına kast etseler dahi; ehil ve akil kişiler bu kutsal hedefi tahahkkuk ettirecek azim ve kararlılıktan asla vazgeçmemelidir.
Zira devlete sadakat ülküsünün tükenişi ve devlete düşmanlık öyküsünün başlangıcı arasında ki nokta ancak ve ancak ehil ve akil insanların aydın ve münevver kişiliğinde sonsuz bir çizgiye dönüşebilir. İşte o zaman devlet düşmanlığı bu sonsuz çizginin ötesinde hiç gerçekleşmeyecek bir masal olarak yerini alabilir.
Unutulmamalıdır ki devlet düşmanlığı dünyanın en eski gerçeklerinden biridir. Ve insanoğlu bu gerçekle yüzleşmekten her zaman kaçınmıştır. Çünkü gerçekle yüzleşme ve üzerine gitme cesaretini göstermek çok zordur. Gerçeğin örtpas edildiği veya çarpıtıldığı veya yumuşatıldığı yerde aklın ve sağ duyunun yerini her zaman korku almıştır.
Sağduyunu yerini alan korku sayesinde devlet düşmanları, milleti, maddi ve manevi yönden sömürmüş ve istedikleri amaçların peşinden koşturmuşlardır.
Devlet düşmanlarının yarattığı korku fırtınasına kapılarak devlete sadakattan taviz verenler ve hatta böyle bir duygunun varlığını inkar edenler ve bu duyguyu taşıma cesaretini gösterenleri meczup ilan edenler; devlet düşmanlarının iktidarı sona erdiğinde kendilerinin meczup duruma düşeceğini asla unutmamalıdır...
Ama Türk Milleti oynanan oyunu görmüştür ve bunu haykırmaktadır...
Özgürlüğe sıkılan kurşunu gördüm...
İhanete uzanan elleri...
Bayrağa atılan iftirayı gördüm...
Halkımın temiz bağrına, acımadan, sinsice atılan nefret tohumlarını gördüm...
Vatanıma dikilen gömleği, insanımın onuruna asılan yaftayı, karanlığın içinde ki haini gördüm...
Ne kurşunlar susturuldu...Ne eller kırıldı...Ne de iftiranın izi silindi...
Nefret tohumları boy vermiş, gördüm...Gömlek boğdu boğacak, gördüm...Hain yürüyor, adım adım, gördüm...
Görmemek için gözlerini kapayanları gördüm. Sırtının dönenleri gördüm ve başını eğenleri...Kulağını tıkıyanları gördüm, şehit analarının feryadı figanlarına...
Gördüm ve görmeyenler için öldüm...
Türk Milletine bu idraki kazandıran Ulu Önder Atatrük’ün emaneti olan Atatürkçü Düşünce Sistemi ve Milli Mücadelenin ibret dolu sayfalarıdır. Türk Milleti bu idraki haykırmaktadır.
O söyledi bana; özgürlüğün güneş, bağımsızlığın ateş ve bayrağın volkan olduğunu Devrimlerle...
O söyledi bana; hainin sinsiliğini, ihanetin pervasızlığını ve çıkarların çarpıştığını bu toprağın üstünde
Hedeflerle...
O söyledi bana; insanımın mağdurluğunu ve sadakatini vurgunluğunu ve bu toprak için akıtılan kanın bedelinin satın alınamayacak büyük olduğunu
İlkelerle...
O söyledi bana her şeyi...Yıllar önce...O yiğit adam...Bereketli topraklar üzerinde yeni bir vatan kurarken...
Ben bekledim...Bekliyorum...Bir bayrak gibi...Ruhumla imanımla ve bedenimle... Çelikten bir kale misali...Saflarım her gün seyrekleşsede...
Saflar seyrekleştikçe şehitliklerde ki saflar her gün sıklaşmaktadır. O saflar ki sadece 2007 yılında sadece 116 şehit kıyama durmuştur cennetin kapısında...
VE BU MİLLETİN ÇIĞLIKLARI O ŞEHİTLER İÇİN ARŞA ULAŞMAKTADIR SALALARDAN ÖNCE...
Sormadılar hiç bize. Bu vatan kimin? Bu şehit askerler kimin uğruna? Sormadılar bu vatan toprağını ve toprağı altındaki genç bedenlerin hikayesini. Onların ümitlerini kim biliyor?
Bize hiç anlatmadılar özgürlüğün bedelini. Gökteki ayın ve yıldızın yerdeki kanla nasıl buluştuğunu. Neyin ve kimin istikbaline kurşunların sıkıldığını hiç anlatmadılar. Kaderlerini ve umutlarını hiç sormadılar...Aziz naaşlarına yazarken tarihin en şanlı destanını..
Tarih haykırmaya hazırken gerçeği...
O tarih Mustafa Kemal ve askerlerinin yazdığı tarihtir. Korkak bir adam cesur bir topluluğa hükmediyorsa hiç bir şey değişmez...Cesur bir adam korkak bir topluluğa hükmediyorsa çok şey değişir...Cesur bir adam cesur bir topluluğa hülmediyorsa her şey değişir...
O cesur adam Atatürk ve o cesur topluluk Türk Milleti ve bağrından çıkardığı Ordusudur.
Ve bugün "O"’nun Ordusu ve "O" ’nun Milleti tarafından yine yazılmaktadır. Bu Vatan için...Bu Bayrak için...Bu Devlet için...Ve dünya durdukça yine yine yazılacaktır...Gerekirse bin defa...
Yani...
"MEVZUBAHİS VATANSA GERİSİ TEFERRUAATTIR..."
Yani...
"YA İSTİKLAL YA ÖLÜM"