- 333 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜ DÜŞLERKEN
ÖLÜM VE KORKU GÜNLERİ (SON PİŞMANLIKLAR)
...... Yoğun bir sağnak halinde yağmur yağıyordu.
pişmanlıklar eski bir yara gibi durmadan kımıldıyordu. barakanın içinde yağmurun dinmesi için uzun bir süre bekledim kafam bir mengeneyle sıkılıyor gibiydi üç güne yakın bir zaman süresi boyunca yol almıştım burası şemzinan bölgesinden epey uzakta olan bir sınır köyüydü.
Köy uzun bir şerit halinde bir dağ yamacına kurulmuştu evler dağ yamacına yaslanmış bir şekilde duruyordu. Köy sesiz ve ölü gibiydi hayat durmuş yaşam tümüyle yok olmuştu sanki.
Barakanın içinde uzun bir süre köyü izledim....
Sol tarafımda gelen bir sesle irkildim barakanın kapısına yakın bir yerde bir adam duruyordu. üzerinde siyah kukuletleri andıran uzun bir palto vardı. En az bir yetmişin üzerinde bir boyu vardı omuzunda uzun namlulu bir silah duruyordu. Yağan yağmura aldırmadan gözleri bir noktaya kilitlenmiş gibi bakıyordu. Tuaf bir yüz yapısı vardı gözleri sanki kaybolmuştu yüz hatları yoğun bir kırışıkla kasılmış ve gergindi sağ yanağının üzerinde doğum lekesine benzer bir siyahlık göze çarpıyordu. Orta çağdaki lejyoner askerlere benziyordu. Sanki bir kabusun içinde fırlamış gibi korku ve tedirginlik veriyordu.
Kafamın içinde reddettiğim dünyadan uzaktım ama bilmediğim ve son pişmanlıkların yakamı bırakmayacağı bir yerde olduğum kesindi içinde bulunduğum tahta baraka sallanıyor gibiydi uzun bir süre olduğum yerde karşıdaki adamı izledim belki dört beş dakkika kadar bir zaman süresi geçmiştiki karşıdaki adam barakaya doğru ilerledi........
Köye girdiğimizde yağmur durmuştu köy yoğun bir sis altında kaybolmuş gibiydi köyün hemen girişinde iki tane köpek sarp kayalıklarda uyukluyordu. bir tanesi durmadan kendini kaşıyor diğeri ise ara sıra esneyerek gözlerini kaçamak kaçamak açıp kapatıyordu. belliki geceye hazırlık yapıyordu. Yaşama dair hiç bir iz yoktu sadece iki üç evin bacasında ara sıra duman gözüküyordu. Buralarda tıpkı terk ettiğim yerlerden bir farkı yoktu ıssızlığın hüküm sürdüğü her yerde yaşam ayniydi her yer kendi kader yanlızlığını yaşıyordu. İlerledikçe bir şeylerin değişeceği hissine kapılıyordum ama kafamın garip oyunları yine üstün çıkmıştı bir zaman tünelin içinde yol alıyor gibiydim ihtiyar adam kaçamak bakışlarla göz altında beni süzüyordu. Aslında barakada gördüğüm kadar kötü bir yüz yapısı yoktu yüzü antropojen bir klişe gibi mat ve saydamdı düşünceleri bir yerden sabitlenmiş gibi hiç bir şey konuşmuyordu.
Yol çatısına geldiğimizde ihtiyar adam ilk kez konuştu
Buralarda ne arıyorsun daha doğrusu kimsin ve nereye gidiyorsun dedi
ihtiyarın sualine cevap vermek için önce gözlerimi yola diktim yol burada bir haçlı işareti gibi ikiye ayrılıyordu. İhtiyara döndüm Şemzinan bölgesinde olduğumu ve Muhammet azadiyi aradığımı söyledim. ihtiyar gevrek gevrek gülmeye başladı belli bir süre sakallarını sıvazladı sonra yüzüne yerleşen bir ciddiyetle buralarada dediğin adam yok bu isim daha çok kuzey kürdistan bölgesine ait olan bir isme benziyor ve oralara gitman için şu karşıki dağları görüyormusun bunlara nevroz dağları derler parmağıyla işaret ettiği yere baktım parmağı koca kaya blokları ile birleşmiş gibi uzağı gösteriyordu. İşte önce bu dağları geçmen lazım
ihtiyar adam belli bir süre sustu sonra tekra konuşmaya başladı
bana kalırsa bu gece gel benim evimde kal dedi............
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.