- 782 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
NEDEN?
Henüz beş yaşında olan Fırat, çevresine duyarlı, etrafında olup bitenlerin farkında olan bir çocuktu. Düşünceleri herkesin dikkatini çekerdi. Gittiği her yerde sürekli çevresini inceler, merak eder, sorular sorardı. Son günlerde “savaş” a takılmıştı. Neden savaşlar oluyor, neden insanlar ölüyor diye sorguluyordu kendince, haberlerde duyduklarını, gördüklerini.
Bir gün çiçek serasına düştü yolu. Serada yüzlerce çiçek vardı. Hepsi aynı seranın içinde, aynı toprakta sevgiyle açmışlardı. Ne birbirlerini itip kakıyorlar, ne de kötü sözler söylüyorlardı. Hatta renkleri farklı diye birbirlerini incitmiyorlardı da. Hayranlıkla seyretti çiçekleri bir süre. O kadar güzellerdi ki gözlerini alamadı onlardan. Renkleri çok canlı, kokuları birbirinden güzeldi. Kimse kimseyi kıskanmıyordu. Hayran oldu çiçeklerin güzelliğine ve bir arada bu kadar çok mutlu olmalarına.
Günlerce düşündü seradaki çiçekleri.” İnsanlar neden birlikte yaşamayı başaramıyorlar “ sorusu takıldı bu kez kafasına. Neyi paylaşamıyorlar, neden savaşıyorlar? Bazen büyüklerine soruyordu ama aldığı cevap yeterli gelmiyordu. Çünkü onun küçük olduğunu düşünen büyükler basit şeyler söylüyorlardı. Bu yüzden bir an önce okuma yazma öğrenmeyi istiyordu. Okumayı yazmayı bilse araştırıp okurdu. Babasının kitaplığındaki kitaplara bakar bakar iç çekerdi.
Bahar gelmiş, Fırat’ta bir yaş daha büyümüştü. Okula başlaması az kaldı diye çok seviniyordu. Bir gün pencereden dışarıyı seyrederken yüzlerce kuşun bir o yana bir bu yana uçtuklarını gördü. Sanki şarkı söylüyorlardı. Birinin kanadı diğerine değmiyor, birbirine zarar vermeden uçuyorlardı. Hem de istedikleri yere, diledikleri gibi uçuyorlardı. Alabildiğince özgürdüler. Bazen bir ağaca konuyorlar, sonra hep birlikte tekrar uçuyorlardı. Büyülenmiş gibi seyretti Fırat. Yine çevresindeki insanlar, haberlerde seyrettiği olaylar geldi aklına. Kuşlar kadar olamıyoruz dedi içinden. Kavga, kin nefret bitmiyordu bir türlü. Bir süre daha izledi kuşları, düşünceli bir halde kendi dünyasına döndü.
Fırat, oyuncaklarıyla oynamayı severdi. Televizyon seyretmeyi çok sevmezdi. Yapmacık gelirdi ona televizyon proğramları. Okumayı bilse kitap okuyacaktı ama henüz bilmiyordu. Ama büyükleriyle bahçelerde, kırlarda gezmeyi çok severdi. Çiçekleri, otları, küçücük böcekleri, arıları kelebekleri izlemeyi çok severdi. Bir gün yine ailesiyle birlikte yakınlardaki ormana gezmeye gittiler. Yemyeşil, huzurlu bir yerdi orman. Sadece rüzgarda sallanan yaprakların sesi vardı. Bir de daldan dala atlayan sincaplar, coşkuyla ötüşen kuşlar, minik kır çiçekleri vardı. Fırat hayran hayran ağaçları seyre daldığı sırada bir şey fark eder: Ağaçların dalları birbirine karışmış, hangi dal hangisini fark edilmiyordu. Ama bütün ağaçlar halinden memnun görünüyordu. Şaşırdı Fırat, hiçbir ağaç diğerinden şikâyetçi değildi. Biri diğerine, “dalını üzerimden çek” demiyordu. O da dalını başka bir yöne uzatıveriyordu. Bu durum karşısında yine aynı soru geldi aklına. Sonra apartmanları düşündü. “sizin ağaç bizim bahçeye gölge ediyor “kavgalarını hatırladı. Bu yüzden kesilen ağaçları, yuvasız kalan kuşları düşündü. Ormandaki ağaçlar kadar olamadık, dedi yine içinden.
Ormanda olmaktan mutluydu, eve dönmeyi hiç istemedi o gün, Fırat. Ama akşam olmak üzereydi, dönmek zorundaydılar. Ağaçlara veda edip evlerine döndüler. Yorulduğu için erkenden uyudu o akşam. Rüyasında korkunç şeyler görmüş olmalı ki sabah kadar yatağında dönüp dursa da dinlenmiş olarak kalktı sabah. Güzel bir kahvaltı yaptı. Hava çok güzeldi, güneş pırıl pırıldı. Her şey ama her şey onu dışarı çağırıyordu. Annesinden parka gitmek için izin istedi. Park evlerinin tam karşısındaydı. Annesi izin verdi, işlerini bitirince kendisini de parka gelebileceğini söyledi. Fırat, parkta yeni arkadaşlar edindi. Hep birlikte saatlerce oynadılar. Anneleri de bir köşede onları izliyorlardı. El ele tutuştular, oyuncakları paylaştılar. Çok yorulmalarına rağmen evlerine dönmek istemediler. Ama başka çocuklarda parkta oynayacaklar dedi annesi, artık parkı biraz da onlara bırakalım. Haklıydı annesi. Yeni tanıştığı arkadaşlarıyla vedalaşıp evlerine döndüler. Çok mutlu olmuştu yeni yeni arkadaşlarla tanışmaktan, onlarla dostça oynamaktan. Elini yüzünü yıkayıp odasına çekildi. Annesi mutfakta yemek hazırlarken o, oyuncaklarına daldı. Bir süre sonra annesi sofranın hazır olduğunu söylediğinde Fırat diline takılmış bir tekerlemeyle geldi. Aslında güzel bir şiirdi ama Fırat, bir tekerleme olduğunu iddia ediyordu. Annesi söyle bakalım tekerlemeni dedi. Fırat coşkuyla söyledi:
“NEDEN
Çiçekler aynı toprakta
Sevgiyle açıyorlar
Kuşlar aynı gökyüzünde
Barış içinde uçuyorlar
Ağaçlar aynı ormanda
Kol kola yaşıyorlar
Çocuklar aynı parkta
El ele oynuyorlar
Öyle ise, insanlar
Neden savaşıyorlar?”
Fırat’ın sözleri bittiğinde annesi şaşkınlıkla bakakalmıştı. Çünkü çok etkilenmişti bu tekerlemeden. Neden sorusuna cevap vermek zordu.
Sizce neden?
Ayşe Sönmez Bulut
YORUMLAR
Çok güzel bir yazı,çok beğendim.Tebrikler...
Hafta sonu kızımı tiyatroya götürdüm,henüz dört yaşına varmadı.
Oyunu anlayıp anlamayacağından emin değildim yine de izlemesini istedim.
Savaşa karşı barış ve sevginin gücünü anlatıyordu oyun.Tiyatrodan çıkarken kızıma ne anladığını sordum.Cevabı aynen şuydu:
Anne, savaş çok kötü kalpli,onu sevmedim.sevgi çok güzel şarkılar söylüyor.Ben sevgiyi sevdim anne...
Eğer bir şeyin gerçek yüzünü görmeye niyetlenmişseniz bir çocuğun gözünden bakabilmeyi deneyin dünyaya , çevrenize.BİR ZAMANLAR ANNEM DE ÇOCUKTU adlı ödüllü öykülerden bir seçkiyle sayfasına mrb demiş öğretmenim.Kitabı elinize aldığınızda bu gizemli ve sevgi dolu dünyanın kapısının her öyküyle biraz daha aralandığını göreceksiniz zaten. Öykü nedenlere , niçinlere yanıt ararken aslında büyüklere de etkileyici dersler veriyor .Alkışlar öğretmenime
Dosteli_ tarafından 3/15/2016 11:09:58 AM zamanında düzenlenmiştir.