- 1378 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AKIL-YÜREK-RUH-ZİHİN-İNANÇ-NEFİS = İNSAN
Vicdan, sadece insanlara mahsus muhakeme yeteneğidir. Doğruluğumuz ve adaletimizdir.
Savcımız, Avukatımız, Hakimimizdir. Ve aynı zamanda gardiyanımızdır. Yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı denetler, ödülünü ve cezasını verir.
Ruh-akıl-yürek-inanç-zihin ve nefisle donatılan insan bedeni, yaşamını bu özel donatılarla düzenler. Amaç; sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yaşamdır.
Ruh her canlıya, insana sadece Allah tarafından verilmiş özel programdır. Bir adı da ‘Can’dır. Yani bilgisayar işletim programı gibi.
Her bir insanın da önemli ortak programı ( sevgi, inanç, iyiliğe ve güzelliğe yatkınlık…gibi ) dışında farklı bir programı vardır. Yani kader dediğimiz şey her insanda, canlıda farklıdır.
Yaptığımız veya yapmadığımız her şey ruha uygun olur veya olmaz. Çünkü akıl, zeka düzeyine göre sürekli fikir üretir. Faydalı olsun olmasın, akıl her şeyi üretir. Aklın ürettiği bu fikirlere uyup uymamayı ise bizim irademiz belirler.
Karar yeteneğimiz irademizdir. Aklın ürettiğine irademizle karar veririz. Bu anda kararımızın doğru olup olmadığını ruh denetler ve bildirir. Vicdan deriz buna. Muhakeme yeteneğimizdir. Aklın ürettiğine irademizle verdiğimiz kararı muhakeme ederiz. Doğru mu, yanlış mı yapıyoruz diye. Eğer vicdanımız ruhun isteğine göre doğru yapmamızı söylüyor ve biz irademizle uyguluyorsak mutluluk bir ucundan yakalanmıştır.
Ruh aynı zamanda Allahın nimeti olan sevgi ile de donatılmıştır. Onun için insan bir bütün olarak sevgisiz yaşayamaz. Sevgi görmezse hep eksiklik olarak hisseder.
Yaşamının ilk anından itibaren, doğru zamanlarda doğru sevgiyi alan her insan, yaşamının sonuna kadar sağlıklı bir ruh haliyle yaşayacaktır. Bilhassa doğumundan itibaren 6 yaşına kadar alacağı anne-baba sevgisi ise, bütün sevgilerin ve hatta yaşamının temelidir.
Yavrusuna bu ilk ve en önemli sevgiyi yaşatamayan, vermeyen anne-baba, çocuğunun ileride sevgi adına ve sevgi eksikliğinden dolayı yapacağı yanlışlardan mesuldür.
Eşler; birbirlerine vermesi gereken sevgiyi vermediklerinde oluşacak sevgi arayışlarından mesuldür.
İnsanlar; birbirlerine vermesi gereken sevgiyi vermediklerinde oluşacak sevgi arayışlarından mesuldür.
Yaşamı süresince her kişi zamanı geldikçe her türlü sevgiyi tatmak ihtiyacı duyacaktır mutlaka. Ve bir önceki sevgi bir sonraki sevgiyle devam edecektir. Sonraki sevgi, ve en sonraki sevgi, ilk sevgiden itibaren toplanacaktır.
En güzeli ise, sevmek ve sevilmektir.
Sevgiyi noksansız veya anlamıyla alan kişilerin vereceği bütün kararlar vicdan rahatlığı içinde olacaktır. Muhakeme yeteneği şaşırmayacak, hep doğruya sevk edecektir.
Sevgiyi yeterince alamamış kişiler de elbette başarılı olacaklar. Çünkü akıl, zeka derecesine göre üretimini yapacaktır. Kişi ise iradesini, çoğu zaman vicdanının sesini dinlemeden ve sevgi eksikliğinin verdiği eksiklikle ortaya koyacaktır. Kararlarının doğruluğunu ve yanlışlığını muhakeme etmeyecektir. Arada bir muhakeme etse bile, kendince haklı gerekçeler üretip vicdanını dinlemeyecek, aldırış etmeyecektir. Muhakeme yeteneği köreldikçe artık, istese de sağlıklı kararlar alamayacak. Yaptığı her şeyin doğruluğuna inanacak ve şiddetle savunacaktır.
Nefsin yandaşı olarak aklı bir müddet yeterli olacaktır. Çünkü muhakeme etmeden bile, akıl ürettiği fikirlerle yeterli olacaktır. Aklın ürettiği her şeyin yanlış olduğunu söyleyemeyiz elbette.
Yürek; sevmenin ve sevilmenin hem kaynağı, hem barınağıdır. Sevgiyi; ne kadar aldığına ve ne kadar sağlıklı aldığına göre sevmeyi, sevilmeyi de o derece doğru algılayıp kişiye yaşatacaktır. Burada yine sağlıklı bir iradenin önemi söz konusudur. Çünkü seveceği ve sevileceği kişinin ve sevginin doğrusunu seçmek adına.
Aldığı karar yaşamının bundan sonraki kısmını tamamen etkileyecektir. Yanlış bir seçim bütün yaşamının mutsuz geçmesine neden olacaktır. Yanlış seçimin getirdiği mutsuzluk bir başka yanlış seçime neden olacaktır. Yaptığı her seçimin ise vicdanını etkilemediğini söyleyecektir. Bu seçimi yapmakta haklı olduğunu savunacaktır. Artık muhakeme yeteneği kalmamıştır. Doğruları, sadece nefsinin doğruları olacaktır.
Zihin; bilgilerimizin toplandığı depodur. Aynı zamanda arşivimizdir. Yeni bilgilerle doldurdukça, bir yandan da sakladığımız bilgileri kullanırız.
Sağlıklı bir ruh yapısıyla, sevgiyi yeterince ve sağlıklı aldığımızda ve irademizi muhakemeden geçirdikten sonra ortaya koyduğumuzda zihnimiz bize faydalı olacaktır.
Muhakeme ederek aldığımız kararlar aynı zamanda hassas bir şekilde farkındalığımızı ortaya koyacaktır. Zihnimiz doğru bilgilerle dolarken, arşivimizde sağlıklı bilgileri saklayacaktır. Aksi durumda ise; zihnimiz mutlaka rasgele bilgilerle dolacak. Farkında olmadan şartlanmışlıklar depolayacak. Arşivimiz sağlıksız bilgiler, şartlanmışlıklar ve yanlış bilgiler saklayacak. Öyle ki; farkındasızlık içinde, o arşive saklanan bilgiler bizi sürekli yönlendirecek. İrademizi kullanamayacağız. Her davranışımızda acaba dedirtecek. Sağlıksız, güvensiz, huzursuz ve mutsuz bir birey, kişilik ortaya çıkacak. Kaçınılmaz şekilde.
Mutluluk veya mutsuzluk anlamı olmayacak. An gelecek mutlu sanacak, an gelecek mutsuz sanacak kendini. Bu da kendi elde ettikleriyle değil başkalarının verdikleri kadarıyla olacak.
Karşılaştığı olaylar karşısında zihnindeki şartlanmışlıklara göre davranacak, karar verecek. Zamanla doğru ile yanlış yer değiştirecek. Bütün doğruları, sadece çöplük gibi arşivlediği şartlanmışlık bilgiler doğrultusunda olacaktır.
Nefis; zevklerimiz, şehvetimiz ve hırsımızdır tek başına kullanırsak. Sonu mutlak acıdır, üzüntüdür.
Oysa kontrol altında bir nefsin istekleri bir nimettir. Bu haliyle nefis, insanların yaşamdan zevk almalarının ve mutlu olmalarının kaynağıdır. Çoğu zaman nefsi öldürmekten bahsedilir ki, yanlış anlamaya sebep oluyor. Sağlıklı bir ruhun, aklın, yüreğin, zihnin ve inancın kontrolü altındaki bir nefis en büyük ödüldür.
İnanç; Özgür iradeyle, bilerek ve isteyerek kazanacağımız bu çok önemli donanımımız yaşam boyunca yapacağımız sapmalarımızı doğruya çevirecek bir kılavuz ve rehberdir.
İnancın anlamı imandır aslında. İlkeler, prensipler ve şaşmaz doğruları barındırır içinde. Ve bu edinilmiş yetiler bizi her daim bu istikamette yürümemizi sağlar. Ruh-akıl-yürek-zihin ve nefsin en önemli destekleyicisidir, koruyucusu ve kollayıcısıdır. Yanlış kullanıldığında elbette sonu hüsrandır.
Bütün buların sonunda yanlışlarımız, hatalarımız elbette olacaktır.Yaşadıkça öğrenip tecrübe edeceğimiz acılar, üzüntüler olacak.Yani bazı şeyleri bilsek de yaşamak zorunda kalabileceğiz.
Kaybettiğimiz donanım veya yetilerimizi tekrar kazanmak, yanlışlardan ve hatalardan dönmek gibi şansımız hep var. Tekrar yanlış yapamayacağımız davranışlar olacaktır. Unutmayalım ki şimdiki beğendiğimiz veya beğenmediğimiz yaşamımızı biz elde ettik. Başkalarını suçlamak sadece acizliktir.
Farkındalığı bilip, anlayıp yakalarsak yeniden başlamak her zaman vardır. İşte bu akıl sayesinde mümkündür ancak.
Akılı; Bedenimizin, ruhumuzun, yüreğimizin, zihnimizin, nefsimizin ve inancımızın teslim edildiği yön göstericimiz, rehberimiz, uzmanımız, bilgemiz, silahımız ve savunmamızdır. Her şartta, her durumda, en iyisini ve en güzelini bularak yaşamı kolaylaştırmamızı, sağlığımızı, huzurumuzu ve güvenliğimizi sağlar. Ta ki; kendimizi tek başına, nefsimize, şartlanmış zihnimize ve yüreğimize teslim etmezsek.
Aklın öndeliğinde ve barış içinde bir yürek, bir zihin, bir nefis, bir inanç; sağlıklı bir beden ve sağlıklı bir ruh yapısı içinde dünyada insanca yaşamamız demektir.
Hayatımız, yaşamımız bizim, başkalarının hayatı, yaşantıları başkalarının.
Herkes; kendi hayatından, yaşamından sadece kendisi mesuldür.
Haluk Kalkay
Sevgiyle kalın.
Sevgi ve saygılarımla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.