- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SIR
SIR (ÖYKÜ)
Ablam aylardır ne gülüyor ne de konuşuyordu. Üçgenler saklıyordu annem yastığına yorganına. Aklımın ermediği duaları mırıldanıyordu evin her köşesinde.
"Ruh gibi geziyor, ölü gibi bakıyor." diyordu annem de dahil herkes. Hiçbir ölüm sebepsiz gelmezdi. Mutlaka bir sebebi olmalıydı. Sebep arıyordu herkes. Sebebi bilinse her şey çözülecekti sanki. Haklı ya da haksız tahminlerde bulunuyor, geçerli ya da geçersiz sonuçları kabulleniyorlardı. Ne var ki kabullendikleri hiçbir ihtimal meraklarını yatıştıramıyordu. Tek bir cevap gerekiyordu herkese; gerçek. O gerçek her ne ise kenetli dudaklarının ardında, uzak bakışlarının gördüğü yerde saklıydı ablamın.
Bir zaman sonra adı, "Ölmüş kız" olarak anılır oldu. Daha önce hiç ölü görmemiştim. Ama ne ruhu göçmüştü ablamın, ne de bedeni çürümüştü.
Bir gün evden çıktı annem. Yeni üçgenler getireceğini biliyordum. Ablamı bana emanet etti beni ölü bir bedene. Evde birbirine emanet edilen iki savunmasız bedendik.
Odamdan hiç çıkmadım. Sessizlik, sıkıcıydı. Kapı önce açıldı, sonra kapandı. Gelenin annem olduğunu düşünmüştüm. Ablamın odasına yine üçgenler mi yerleştiriyordu diye merak ettim.
Odamdan çıktım. Odanın kapısı aralıktı. Belli ki hala gördüğümü unutacak yaştaydım. Ya da görülmeyecek yaşta. Kapıları aralık bırakılsa da kimseyi ürkütmeyecek yaşta.
Ölü bedeni yatağa serilmişti ablamın. Üzerine etten bir örtü yığılmıştı. Babam leşini kemiren aç bir kurt gibi ablamın etini kemiriyordu. O gün karar vermiştim ki ablam ruhu çoktan göçmüş ölü bir bedenmiş.
O günden sonra ben ölü bedenlerden hiç korkmadım. Ruhu tarafından terk edilmiş ilk beden ablamın ki idi çünkü.
Hüseyin Gökmen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.