- 850 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ayrıntıda Gizlenişler
Dağınıklık içindeki düzenimi, bugün kendi ellerimle katlettim; ve olanlara bir son vermeye niyetlendim. Detoks dönemlerinde saçlarını boyatan kadınlardan değilim ben; dolabımı toparlarım daha çok. Uzun zamandır el değmemiş, şahsıma munhasır etnik alanımdan bir kamyon ’şey’ çıktı. Tonlarca okunmamış ders notu; Gülben ve Gözde’nin defterinden çekilmiş fotokopiler birçoğu, bir kısmı da devrim taihiyle alakalı. A4lerin boş arka sayfalarına notlar düşmüşüm; bu notların sadece bu işe yaramaları 1.52 olan ortalamamdan da belli değil mi...
işte işte şuna bakın, 66.sonetyi düşmüşüm bir yaprağın arkasına:
"..
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama
seni yalnız koymak var, o koyuyor adama.."
110’dan şarkı sözleri:
"söylenecek çok sözüm vardı
hepsi yarım kaldı
neler ummuştum hayattan
elimde ne kaldı
kırılan kalbim miydi yoksa
karnımdaki bu sancıyla
küflenmiş ruhum
unutmadı
unutmadı seni hala.."
bu kimindi:
"..benim sevilmeye engel evcil acılarım vardı.."
bu bana ait, birine sesleniyor olmalıyım:
"Yaralarımızın yüz hatlarımıza yansımasını mı seyredeceğiz? Korkarım, bu bize birşey kazandırmaz..."
güzel kelam etmişim.
Çok eski bir yazımı buldum:
"..öyle çok ısınacağız ki bundan sonra...Kendi sonumuzu kendimiz hazırladık biz 6 milyarlık küremizde. Eifell dün gece 5 dakika süreyle tüm ışıklarını söndürdü.. Bir gün sıra bana da gelecek."
Bayağı zaman geçmiş olmalı üstünden; Eifell Kulesi’nin bu saygıdeğer(!) hareketi epey önceydi.
Güncelerim de var, paramparça yapraklara düşülmüş:
"..Bugün onun için birşeyler baktım eve geç kalma pahasına, ki kaldım da..."
Aradıklarımı bulduğumdan söz etmişim devamında. Neler yazmamışım ki... Onları okuyunca içim daha bir kıyıldı.
Ahh aktivist ruhum... Bir rahat durmamışım ki... Derin seslenişler...
"..’gençler geleceğimiz’ edebiyatının dibine vurulmuş, geleceği belirsiz gençlerin yaşadığı bu topraklarda, rahatsızlığımızı devletin pek de takmayacağını öğrenmiş olacak kadar yetişkiniz.
’Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!’"
Hatırladım bunu, bir bildiriden alıntıydı...
"..’Darbe olsa da yapsak’ diye umut bekleyen plansız programsız çevik bir paşası da var. ’Çişim geldi sevgili günlük’ düzeyinde 17 yaşından beri günlük tutanı, darbeyi bile gün gün sevgili günlüğüne yazmış tertipli düzeni olanı da."
Aman tanrım, birileri ileride benim güncelerimle böyle dalga geçmesin. Bunu da hatırladım, bir gazete köşesinden.
Ouvv ajandalar geçiyor elime.
Birinde, en ufak olanı bu, doğumgünüme not düşmüşüm ’önemsiz’ diye. Hangi ruh haletiyle yazdıysam... Nasıl önemsiz, basbayağı önemli, çok önemli hem de. Doğumgünüme bile aşık olacak kadar narsistim tanrım! 26 Ekim, siz de hatırlayın lütfen...Aynı ajandada yalnızlığımla başbaşa çıktığım Çanakkale turunda aldığım notlar var:
"saat 11.00
Boğaza nazır bir bankla kurulmuş ufku temaşa ediyorum. Medler, cezirler ve insanlar... Ardımda abide... Ecdadından izler bulmak isteyen yüzlerce insan ve ’yalnız bir Yağmur’... Saçlarımı rüzgara teslim edip aç karnımla çay düşlüyorum. Anı ölümsüzleştirmek isteyen onlarcasının elinde fotoğraf makineleri, bilmemkaç pikselli cep telefonları; yalnız Yağmur, kalemi ve kağıdı... Denizin dibindeki yeşil planktonlardan fazlasını görebiliyorum- şanslıyım.
Fakat oldukça yorgun ve uykusuzum; ve açım. Abide’ye doğru ilerleyeceğim şimdi.
...
Anıtın dibinde oturmuş yazı yazan salkım saçak bir garibe... Yabancılar tarafından fotoğrafım çekilmekte. Bağdaş kurmuş bir yandan şarkı söyleyip bir yandan yazıyorum..."
Gülümsedim hatırlayınca, gazeteci olduğumu düşünmüşlerdi; çok fotoğrafım çekildi orada.
Mİnik bir notdefteri buldum dolabımın derinliklerinde, kendime notlar yazmışım:
-Vesaire vesaire ne zaman vizyona girecek?
-Leyle ile Mecnun’a kaç kişilik bilet ayırtmalıyım?
Ne ilginç bir yaratılmışım ben yahu... Neler çıktı dolabımdan, sadece yazılar değil tabi ki...
0.5 litrelik bir pet şişe, dolma kalem seti, Ali Coşkun’a ait bir biyografi kitabı, eski kalem ve silgiler, lise ders kitaplarım dahil tonlarca ders kitabı, eski dergiler -ki birçoğu henüz paketi bile açılmamış abonmanı olunan dergiler-, zarflar, mektuplar, belgeler, resmi evraklar, defterler, flüt, çanta, uvv hatıra bir kravat, poşetler, ajandalar, lise yıllığım, 4 tane kulaklık - o ne ya, koleksiyon yapmışım-, garanti belgeleri, ojeler,çakmak, krem, profesyonel hesap makinesi, kablo, kartpostallar, iki eski kaset, zımba teli, eski bir cüzdan, gazoz kapakları - bakkal çıraklığı yaparken biriktirmiştim bunları-, fotoğraflar, cdler...
Anılar... Tonlarca, milyonlarca anı... Herbirinin üzerinde kendime dair onlarca şey görüyorum.
Benim için çok çok önemli bir dosya var sonra, içinde kıymetlilerimi biriktirdiğim. Bir not buluyorum, 30 Nisan 2008/ Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yazmışım. Selim İleri’nin bir konferansıydı bu. Birçok şey yazmışım bu konferansta. Şuna bakın:
"tanrım bu melek gülüşlü insan, sürekli ’zahmet buyurmayınız’ diyor...". Ne kadar da kibar bulmuştum hocayı o gün, harikulade ince bir insan.
Birçok broşür saklamışım bu dosya içinde:
-Şehir Tiyatroları 24. Genç Günler Etkinlikleri
-16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali Etkinlik Programı
-Fransız Kültür Merkezi’nden alınmış Fransızca Kursu kur programı
-İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültürel Etkinlikler Programı
-İş-Sanat Vakfı’nın Kültürel Etkinlikleri
-M.Ü. Kariyer Günleri Etkinlik Programı
-Surre-i Hümayun sergisi ile alakalı bir broşür
-Ötekisiz adlı bir tiyatro eserine davetiye
-Greenpeace destekçi formu
-Gazetelerden kesip saklanmış Serin Duruş köşeleri
-Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü’nü tanıtıcı ,bir broşür
-Tahlil sonuçları
-Banka kartı şifre zarfı
-5. Ulusal Enerji Forumu program akışı
-Çok çok eski bir kartpostal
-Yaka kartı
-Bir de minik bir hediye paketi
Dünyam bu benim. Bir kitap dolabına saklı onlarca hayat...
Teşekkürlere, hayatıma giren herkese ve yaşanmış herşeye, aktivitelerim süresince ellerinden geldiğince bana iştirak edenlere, çekenlere, gidenlere, sevenlere ve tüm sevdiklerime... Sizinle büyüyorum.